Festival Günlüğü - I
HAYAL PERDESİ - Festival 08.04.2014

Festival Günlüğü - I

 
Festival boyunca gözümüze takılan film ve etkinliklerin değerlendirmelerini yayınlayacağımız Festival Günlüğü’nün ilk bölümünde Wes Anderson’ın son filmi Büyük Budapeşte Oteli, Altın Ayı ödüllü İnce Buz, Kara Kömür ve Terry Gilliam’ın gelecek hayali Sıfır Teorisi yer alıyor.
 
Büyük Budapeşte Oteli (The Grand Budapest Hotel)
 
Son olarak Moonrise Kingdom (2012) ile karşımıza çıkan Wes Anderson’ın yeni filmi Büyük Budapeşte Oteli İstanbul Film Festivali’nde gösterildi. Festivalin Akbank Galaları bölümünde seyirci ile buluşan film festival esnasında -11 Nisan 2014 günü- vizyona girecek. Anderson’ın son filminde, hayali bir ülkedeki olağanüstü bir otel çevresinde yaşanan birtakım olaylar anlatılıyor. Alışılandan çok daha büyük bir hikayeye girişen Anderson, öyküsünü alışıldık tutkulu titizliğiyle işliyor. Film; yaşananlar, yaşananları anlatan yazar ve yaşananların anlatıldığı romanın okurundan oluşan üç katman şeklinde kurgulanıyor. Bu katmanlılık ve rivayetler örgüsü Anderson sinemasının masalsı tadını pekiştiriyor.
 
Filmin en yüzeydeki katmanında; bellboy olarak girdiği otelin sahibi olan Zero Mustafa ve hem meslekte hem de hayattaki ustası olan Mösyö Gustave’ın bir cinayet soruşturması yüzünden atıldığı macera anlatılıyor. Bu sırada hikayenin arka planında ilerleyen Doğu Avrupa’daki savaş ve 1930-1980 arasındaki toplumsal değişme kahramanlarımızın hayatını etkilediği ölçüde filmde yer buluyor. Hikaye aynı zamanda faşizme, dünya savaşına, değişen sanat algısına, insan ilişkilerine, göçmenlik meselesine dokunuyor. Bu atıfların yoğunluğu yer yer hikaye içinde önemli olan (Mustafa ve Agatha’nın aşkı gibi) bazı unsurların yüzeysel kalmasına sebep oluyor. Ancak yine de Anderson’ın elinde “oturmuş bir müessese” olmaktan öteye geçerek, II. Dünya Savaşı’nın ve Doğu Avrupa tarihinin parodisinin oynandığı bir sahneye dönüşen Büyük Budapeşte Oteli pek çok yönden beklentinin üstüne çıkıyor. (Aybala Hilâl Yüksel)
 
İnce Buz, Kara Kömür (Bai Ri Yan Huo)
 
1999'da bir kişiye ait ceset parçalarının dört farklı kömür fabrikasında bulunmasıyla gelişen ve 2004'te aynı şekilde işlenen başka bir cinayetle devam eden olayların anlatıldığı; ancak ne şüphelilerin ne de işlenen cinayetlerin ön plana çıkmadığı bir kara film İnce Buz, Kara Kömür. Ustaca işlenen ses detayları ve görüntüleriyle hem gerilim ve merak duygusunun hem de anlatım inceliğinin kuvvetlendirildiği film yönetmen Diao Yinan'ın Üniforma (Zhifu, 2003) ve Gece Treni (Ye che, 2007) filmlerinden sonra üçüncü uzun metrajı. Film ayrıca 64. Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı ödülüne layık görüldü.
 
Çin’in piyasacı ve küreselleşmeci rejiminin beraberinde sürüklediği sisli, buharlı ve fişekli bir hava hâkim filmin atmosferine. Sosyal ve mekânsal eşitsizliğin giderek büyüdüğü; sokaklardan, tren vagonlarından, istasyonlardan yaşama isteğinin çekildiği bir şehirde, dünyanın en büyük kömür üreticisi olan Çin'de, cesetlerin kömür bantlarından çıkması ve buzun üzerinden kayıp giden insanların gerilim duygusunu bizzat tetiklemeleri tesadüf olmasa gerek. Kamyonların, tırların, motorların film boyunca bitmeyen gürültüleri; makinelerden çıkan buhar ve kamyonlara yığılan kömür ile Çin üretiminin bedeli en ağır ve tahammülü en zor tarafına tanıklık ediyoruz. (Zeynep Turan)
 
Sıfır Teorisi (The Zero Theorem)
 
Brazil (1985) ve 12 Maymun (12 Monkeys, 1995) gibi bilimkurgular ile tanınan yönetmen Terry Gilliam’ın son filmi Sıfır Teorisi (The Zero Theorem) gelecekten gelen bir hikâye ile bugünkü dünyayı anlamaya çalışıyor. Filmdeki gelecek dokusu; büyük oranda günümüzdeki hayatlarının olumsuz hallerini ayyuka çıkartmak, karikatürize etmek için kullanılmış gibi görünüyor. Teknolojik gelişmenin insana hizmet etmek yerine onu daha da köleleştirmesi, tüketim toplumunun nefes alacak bir alan bırakmaması, insanların hiçbir zaman zamanının olmaması, ilişkilerin ve hatta duyguların sanal hale gelmesi Gilliam’ın yeni distopyasında başarıyla görselleştiriliyor.
 
Filmde patronu tarafından özel bir proje ile görevlendirilen bir hesap uzmanının hikâyesi anlatılıyor. Hayata ayak uydurmakta zorluk çeken Qohen Leth tüm “varlığı” sıfıra eşitleyecek bu teorinin ispatı üzerinde çalışırken ruh sağlığını iyice bozuyor. Hayatın anlamsızlığını kanıtlayacak bu çalışma pek kolay ilerlemese de Qohen teoriyi bir bakıma kendi hayatı ile ispatlayacağı bir yola sürükleniyor. Filmin sorduğu büyük soruları basit cevaplarla geçiştirmesi hayal kırıklığına uğratıyor; ancak yer yer çeşitli tartışmalara da imkân tanıyor. Qohen’in bir kilise yıkıntısında yaşaması; her şeyi kontrol altında tutan ve her şeyi izleyip kaydeden “baba” (Management), Management’ın Qohen’e yardım etmesi için gönderdiği dahi ancak hasta “oğul” gibi Hıristiyan inancının sembollerine yapılan imalar farklı okumalara alan açıyor. (Aybala Hilâl Yüksel)
 

 

 
 
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..