Festivalin Uluslararası Yarışma Filmleri 2
HAYAL PERDESİ - Festival 20.04.2015

Festivalin Uluslararası Yarışma Filmleri 2

 
34. İstanbul Film Festivali’nde Ulusal Yarışma filmleri gibi Uluslararası Yarışma’da da birbirinden çok farklı türlerde filmlere rastlamak mümkün. Festivali geride bırakırken, yarışmalı bölümler iptal olsa da yarışma filmlerine kısa bir bakış atalım isterseniz. 
 
Taşa Yazılmış Hatıralar
2009 yılında çektiği Kick Off filmiyle geniş bir seyirci kitlesine ulaşan Shawkat Amin Korki’nin son filmi Taşa Yazılmış Hatıralar’da farklı hikâyeler iç içe geçiyor. Filmde, Saddam Hüseyin iktidarı zamanında Kuzey Irak’ta Kürt nüfusunun yoğun olarak yaşadığı bir bölgede çıkan isyanın kanlı bir şekilde bastırılmasıyla sonuçlanan Enfal Katliamı hakkında film çekmek isteyen bir yönetmenin hikâyesi anlatılıyor. Film içinde film trüğünde yönetmen, bölgenin kanlı geçmişiyle seyirciyi yüzleştirirken aynı zamanda da toplumsal ve ekonomik bir arka plan yaratıyor. Ataerkil bir kültürde kadının yerini sorguluyor. Filmin değindiği önemli meselelere karşın, yönetmenin trajikomik anlatımı kimi zaman dengesini yitirerek meselelerin fazlasıyla anlam kaybına yol açmasına neden oluyor. Konular ve temalar arası geçişlerin zayıf kaldığı yapım, Yılmaz Güney’e saygı sunsa da netice itibariyle anlatmak istediği konulara yüzeysel değinilerle yetiniyor.
 
Çılgın Kalabalıktan Uzak
Thomas Hardy’nin daha önce Tess, Karanlık Jude ve Orman Köylüleri gibi eserleri sinemaya uyarlanmış ve ses getirmişti. Bu kez de yazarın Çılgın Kalabalıktan Uzak isimli eseri Danimarkalı yönetmen Thomas Vinterberg tarafından yıldız oyuncularla birlikte beyazperdeye taşınıyor. Victorya dönemi İngilteresi’nde kendisine talip olan üç erkek arasında kendi özgür iradesiyle seçim yapan Everdene karakteri üzerinden anlatılan film, benzeri dönem filmlerinden farklı bir yerde duruyor. Hardy’nin romanındaki pastoral tasvirlerin zenginliği ve aşkın karakterler üzerinde yarattığı psikolojik değişimlerin detayları filme de yansıyor. Kimi bölümlerde sıkıcı olmak pahasına yönetmen Vinterberg esere birebir bağlı kalarak, eserin özündeki duygusal dönüşümü ve karakterlerin olgunlaşma süreçlerini perdeye taşıyor. Kostümleri, mekânları, karakterlerin konuştukları dildeki şiveleri ve anakronik bir bakıştan uzak durmaya çalışan dikkatli rejisiyle Çılgın Kalabalıktan Uzak filmi kusursuz bir Victorya dönemi İngilteresi yaratıyor. Bu resim içinde ayakları yere basan ve kendi kararları doğrultusunda hayatını yönlendiren, erkeklerin dünyasında onlara meydan okuyan Everdene karakteriyle de kadınların meta gibi alınıp satıldıkları bir evrende Hardy’nin ele avuca sığmaz kahramanını ete kemiğe büründürüyor.  
 
Star
Ermeni asıllı Rus yönetmen Anna Melikyan bir önceki filmi Rusalka’da denizde doğan bir kızın çocukluğundan başlayarak genç kız oluşuna kadarki dönemi masalsı ve naif bir sinema diliyle perdeye taşıyordu. Rusalka’dan tam yedi yıl sonra Melikyan bir kez daha masalsı bir filmle sinemaya dönüş yapıyor. Filmde, ünlü bir oyuncu olma hayali kuran ve bunun için sürekli estetik yaptırarak hayran olduğu oyunculara benzemeye çalışan Masha’nın hikâyesini izliyoruz. İlerleyen dakikalarda Masha’nın etkileşimde bulunduğu karakterlerle birlikte hikâye çeşitlenerek büyüyor. Rusalka’da olduğu gibi Melikyan bir kez daha birbirine yabancılaşan ve yalnızlaşan çekirdek aile, kaotik şehir hayatı, insanları standart bir güzellik anlayışına yönelten medya ve tüketim kültürü eleştirisine soyunuyor. Ölüm üzerinden modern kent hayatını sorguluyor. Sevimli ve karizmatik başrol oyuncusu, incelikli bir şekilde yaratılmış ilgi çekici karakterleri ve masalsı anlatımıyla Star, yönetmenin bir önceki çalışmasının izinden gidiyor. Ancak filmin süresinin uzunluğu, bazı bölümlerin kendini tekrar etmesi anlatının gücünü ve etkisini de zayıflatıyor.
 
Kara Ruhlar
Kara Ruhlar filmi Güney İtalya’da mafyanın en aktif olduğu, polisin ve merkezi otoritenin yetkiyi mafyaya bıraktığı Calabria’daki Africo kasabasında geçiyor. Uyuşturucu ticaretiyle geçimini sağlayan çeşitli ailelerce paylaşılan kasabada kendi halinde çiftçilikle uğraşan Luciano’nun tek derdi oğlunu mafyadan uzak tutmak. Ancak kardeşlerinin de uyuşturucu ticaretiyle uğraşması ve hırslı bir şekilde Africo’daki yönetimi ele geçirmek istemeleriyle birlikte Luciano’nun da işi zorlaşıyor. Mafyanın her zaman çok güçlü olduğu İtalya’da bu tarz filmler ve konular aslında çok heyecan yaratmıyor. Fakat Kara Ruhlar, odağındaki çelişki üzerinden İtalya’nın bugününe ışık tutabildiği ölçüde büyümeyi başaran bir yapım. Özellikle ikinci yarısında neredeyse Paolo Sorrentino’nun Il Divo’sunu yakalayacak ölçüde hareketli, stilize ve şaşırtıcı bir anlatım benimseyen film, İtalya’nın demokrasiyle uzun süredir verdiği sınava vurguda bulunarak sadece biçimle işinin olmadığını gösteriyor. Africo kasabasındaki insanların gelenekleri ve kasabayı yönetim şekilleri aslında İtalya’nın bütününe de yansıyan bir durum ve Kara Ruhlar bunu çok iyi özetliyor. Özellikle unutulması zor çarpıcı finaliyle şiddet döngüsünü neredeyse akıllara kazıyor. Yarışmanın en ilgiye değer filmlerinden.  
 
Fanusta Yaşayanlar
Bu yıl İzlanda’daki neredeyse bütün ödülleri kazanan ve ülkenin Oscar aday adayı olan filmi Fanusta Yaşayanlar üç farklı karakterin hikâyesini anlatıyor. Ailesiyle sorunları olan bekar bir anne, çocuğunu kaybeden ve kendini içkiye veren bir baba ve başarılı bir işadamı etrafında dönen hikâye sıradan bir kesişen hayatlar hikâyesi şeklinde ilerlemiyor. Üç karakterin de hayatları iç içe geçiyor ancak filmin isminden de anlaşılacağı gibi bu durum trajik ve vurucu bir finalden ziyade, varoluşsal bir anlama sahip. Yaşadıkları küçük şehir karakterler için bir çeşit fanus işlevi görüyor. Bütün hikâyeleri birleştiren ve karakterlerin yaşamlarını yönlendiren unsur ise küresel düzeydeki neoliberal politikalar. Ekonomik krizin ertesinde gelen yabancı yatırımcılar ve hızlı bir kentsel dönüşüm süreci İzlanda’yı da içine alıyor. Filmin belki de en büyük sıkıntısı konvansiyonel sinemanın kurallarına fazlasıyla bağlı kalması. Karakterlerini derin bir şekilde aktarmaktan, dolayısıyla süresini uzatmaktan ve arka planda ekonominin ve paranın insan hayatına olumsuz etkisinden bahsettikten sonra dramatik yapıda bu denli ana akım sinemanın sularında yüzmesi bir nebze hayal kırıklığı yaratıyor. Eika ve Mori karakterleri üzerinden ailenin işlevsizliğini gösterdikten sonra yeniden çekirdek aileye dönmesi ve bir ana akım film finaliyle hikâyeyi noktalaması yönetmenin fazla risk almadığını da gösteriyor. Açıkçası Fanusta Yaşayanlar çok daha iyi olabilecekken standartla yetinen bir yapım. 
 
 
Uluslararası Yarışma bölümündeki diğer filmlerle ilgili yorumları okumak için tıklayınız.
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..