Sinemanın Tarihi, Tarihin Sineması
HAYAL PERDESİ - Gündem 24.12.2013

Sinemanın Tarihi, Tarihin Sineması

 

“Yeni Amerikan sineması harikaydı ama Senegal’daki

Dakar’daki sinema da 70’lerdeki Los Angeles

kadar heyecan vericiydi.”

Mark Cousins

 

İrlandalı yönetmen ve film eleştirmeni Mark Cousins, aynı adlı kitabından uyarladığı 15 bölümlük belgesel serisi Sinemanın Hikâyesi: Bir Yolculuk’ta (The Story of Film: An Odyssey) 19. yüzyılın sonunda yeni ve kışkırtıcı bir sanat formu olarak ortaya çıkan sinemanın yüz yıllık serüvenini kendine has tarzı, iddialı ve yenilikçi bakış açısı ile mercek altına alıyor. İlk gösterimi 2011 Toronto Film Festivali’nde yapılan belgesel hemen ardından yalnızca klasik filmlerin yayınlandığı Turner Classic Movies kanalı aracılığıyla daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşmış ve büyük ilgi toplamıştı. İstanbul’daki sinemaseverler ile buluşması 31. İstanbul Film Festivali (2012) kapsamında gerçekleşen Sinemanın Hikâyesi, 19-29 Aralık tarihleri arasında İstanbul Modern’in düzenlemiş olduğu gösterimlerle bir kez daha izleyicisini beklemekte.

 

Mark Cousins’in belgeseli beş seneyi aşkın bir sürede ondan fazla ülkede yapmış olduğu çekimler, röportajlar ve titizlikle seçilmiş yüzlerce film kesitinden oluşuyor. Belgeselin en büyük iddiası ise bugüne kadar Amerika ve Avrupa merkezli anlatılagelen sinema tarihine Afrika, Asya, Güney Amerika ve Avustralya kıtalarında çekilen filmleri, denenmiş olan yeni yöntemleri ve göz ardı edilmiş yönetmenleri de kuşatacak şekilde yeniden bakmak. Yolculuğuna Edison’un kinetoskopu icat ettiği New Jersey ve Lumière Kardeşler’in kinetoskopdan esinlenerek sinematografı geliştirdikleri -dolayısıyla sinemanın doğduğu yer niteliği kazanan- Lyon’dan başlayan belgesel 6 kıtaya yayılan 29 ülkede sinema sanatının serencamına yön veren yenilikçi filmler, yönetmenler ve oyuncuların izini sürüyor.

 

Sinemanın Hikâyesi on senelik zaman dilimlerini dönemin öne çıkan sinema eğilimleri etrafında tartışan her biri 60 dakikalık 15 bölümden meydana geliyor. Sanat eserlerinin ortaya kondukları dönemlere ayna tutan tarihsel tanıklar ve aynı zamanda çağın sanatçıları tarafından geleceğe düşülen şahsi notlar olduğunu göz önünde bulunduran yönetmen her bölümü tarihsel bağlam üzerine inşa eder ve böylelikle yedinci sanatın tarihi birdenbire dünya tarihine dönüşüverir. Nitekim henüz 1895 yılında doğmuş olan sinema diğer sanat dallarından ayrılıp kendi formunu bulma ve şekillendirme sürecinde savaşlar, zaferler, isyanlar, devrimler, teknolojik gelişmeler, toplumsal hareketler, felsefi kırılmalar ve siyasi gelişmeler gibi tarihsel olgulardan hem kendisi derinden etkilenecek hem de onları derinden etkileyecektir.  Mark Cousins’in ısrarla altını çizdiği bir diğer önemli nokta ise dünyanın farklı yerlerinde ve farklı zaman dilimlerinde film çekmiş yüzlerce yönetmenin birbirlerinden aldıkları ilham ile zaman, hareket, görüntü, ses ve ışık gibi sinemayı meydana getiren temel öğelerin her biri üzerine kafa yormuş ve sinemayı insanlığın ortak hikâyesine dönüştürmüş olmalarıdır.

 

Mark Cousins’e göre bir Hollywood klasiği olan Kazablanka (Casablanca, 1942) gibi özlem dolu bir aşk, hâleli bakışlar, kusursuz güzellikler ve acelecilik içeren filmler “gerçek olamayacak kadar romantiktir”. Buna karşın Ozu filmlerindeki duraklamalar; bir kedi, çalan bir saat, kaynayan bir çaydanlık bizi gerçek bir klasik ile yüz yüze getirir. Yönetmen seri boyunca ele aldığı filmleri düşsel, gerçekçi, fantastik gibi nitelikler ile sınıflandırır ve her defasında gerçekçilikten yana tavır alır. Bu nedenle Hollywood sineması ışıltılı renkleri ve göz alıcı parlaklığı arkasında gösterişli bir balon iken sinemaya asıl yön verenler; tutkuları, hırsları ve fikirleri ile dünyanın farklı köşelerinden para ve ihtişam ile şekillenmiş ana akım sinemaya karşı çıkan yönetmenlerdir. Yasujiro Ozu, Akira Kurusowa, Youssef Chahine, Souleymane Cissé, Forough Farrokhzad, Victor Erice, Ritwik Ghatak, Hou Hsiao-hsien, Jia Zhang-ke, Abbas Kiarostami, Mohsen ve Samira Makhmalbaf, Satyajit Ray, Ousmane Sembene, Tsai Ming-liang, Andrei Tarkovsky ve daha niceleri…

 

Sessiz sinemadan sesli sinemaya geçiş, erkek egemen film endüstrisinin Hollywood’da yükselişi, İkinci Dünya Savaşı ile sahne alan yeni gerçekçi sinema ve kara filmler, kolonileşme sonrası kimlik arayışına giren Afrika Sineması, kendi tarihsel-sanatsal köklerinden beslenen İran, “auteur” kavramı ve şahsi sinemanın doğmasına önayak olan Fransız yeni dalga yönetmenleri ve 1990’lı yıllarla birlikte geçilen dijital çağın gerçekçilikten uzak fantezi dünyaları olarak filmlere yansıyor oluşu tartışılan ve yorumlanan belli başlı temaları oluşturuyor. Geniş bir yelpazeden seçilen eserler ve sanatçılar arasında Türkiye’den ise Yol (1982) filmiyle Yılmaz Güney ve İklimler (2006) filmi ile Altın Palmiye ödüllü yönetmenimiz Nuri Bilge Ceylan yer almakta.

 

İrlandalı yönetmen, belgeselin hedef kitlesinin genel izleyici ve daha çok gençler olduğunu belirttiği halde seri boyunca sık sık karşımıza çıkan teknik terimler, kullanılan yöntem ve ekipmanlar hakkında açıklayıcı bilgi vermeyerek izleyiciyi bu hususlara hâkim varsayıyor. Çünkü amacı didaktik bir anlatım ile hocalığa soyunmak değil, bir taraftan görüntüler akarken diğer taraftan adeta izleyicinin kulağına bir şeyler fısıldayarak onlara bu süreçte eşlik etmek ve teknik konuları açıklamaktan sakınarak muhatapların zihninde merak uyandırmaktır. Serinin son bölümünde ise yönetmen sinemanın bugüne kadar olan yol hikâyesine bakarak gelecek hakkında öngörülerde bulunmaya çalışır.

 

Sinemanın Hikâyesi: Bir Yolculuk henüz yüzüncü yılını yeni doldurmuş görece genç bir sanat formu olan sinemanın hikâyesini yenilikçi yönetmenler ve bu hikâyeye bir şekilde yön vermiş olan tarihsel aktörleri odağına alarak anlatıyor. Bunu yaparken, Avrupa ve Amerika merkezcilikten kaçmaya çalışan -fakat bunu Hollywood Sineması ile diğerlerini keskin çizgiler ile birbirinden ayırarak yaptığı için- zaman zaman iddialarını zayıflatan fakat en nihayetinde içerdiği muazzam film arşivi ve yapılmış değerli röportajlar ile sinemaseverlerin arşivinde mutlaka bulunması gereken bir çalışma. (Emine Öztaner)

 

ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..