Kalem Aynı İşler Farklı
HAYAL PERDESİ - Gündem 08.08.2014

Kalem Aynı İşler Farklı

Çalgı Çengi görücüye çıktığı 2010 yılından bu yana geçen süreye, üç dizi ve iki sinema filmi sığdırmış Selçuk Aydemir ve ekibi. Selçuk Aydemir ve ekibi tabirini kullanmakta bir sakınca olmasa gerek; çünkü yapılan işlerin jeneriğine bakıldığında hak verilebilecek bir tanımlama bu. İlk filmin hemen akabinde Üsküdar’a Giderken gibi her şeyiyle, bilhassa da senaryosuyla orijinal ve dikkat çekici bir dizi ile karşımıza çıkmaları güzel olmuştu. Ne yazık ki uzun sürmedi, on üç bölüm sonunda yayından kaldırıldı. Neden beş ya da on değil de on üç bölüm sürdüğünü ise bir yıl kadar sonra İşler Güçler ile sektörün içinden açık ve net bir şekilde bizlere anlatma yolunu seçtiler. İzlenen bu yol radikal hamleler barındıran bir proje olarak karşımıza çıktı, dizinin üç ana karakterini gerçek isimleri ile gördük ve kurgu ile gerçek arasında gelgitler yaşadık. Gerçek ile kurgunun birbirine girdiği noktada senaryonun kuvvetli yanlarıyla, doğabilecek sıkıntıları bertaraf etmeyi başardılar. Ta ki artık ana hikâyenin zayıflayıp anlatılacak bir şeyin kalmadığı ana kadar… O an geldiğinde bitirme kararı aldılar. Zaten son bölümler belden aşağı bir muhabbete hapsolmuştu ve can sıkıyordu. Son dizileri Kardeş Payı ise bir rüşt ispatlama işi olarak görülebilir ve şimdiye kadar iyi iş çıkardıkları söylenebilir. En başta oyuncular için ciddi bir sınavdı çünkü üzerlerine yapışan asıl-kurgu karakterlerinden sıyrılmaları gerekiyordu, nitekim başardılar. Yine senaryo yine karakter diyeceğiz can sıkabilir ama başka bir açıklaması yok bunun. Çünkü hemen hemen herkesin zihnine kazınmış bir üçlü efsanenin isimleri üzerinden Selçuk Aydemir yeni karakterlerine rol biçmiştir: Metin, Ali, Feyyaz (Feyyza). Bu hamle, karakterlerin inandırıcılığını besleyerek seyircinin yeni isimlere alışmasını kolaylaştırdı, tabii ki oyuncuların işlerini de. Bu dizidede de tıpkı Üsküdar’a Giderken’deki gibi geleneksel bir aile yapısı ile karşılaştık. Sırf terlik fırlatan anne, annesinden korkan çocuklar, büyük küçük kardeş arasındaki ilişki benzerlikleri bile aradaki bağı kurmak için yeterli sebeplerdir diyebiliriz. Bu uzun girizgâhın akabinde geleceğimiz noktada sorulacak soru önem arz ediyor. Bu kadar başarılı dizi çalışmasının mimarlarının ortaya koydukları sinema filmleri neden başarı çizgisinin gerisinde kalıyor?

Çalgı Çengi ilk iş olması ve kısıtlı imkânlar nedeni ile mazur görülebilir. Ama mazur görülemeyecek bir noktası var ki yukarıda sorulan sorunun cevabı olarak belki de ilk akla gelmesi gereken şey bu olacaktır; hikâyenin ve dolayısıyla da senaryonun zayıflığı. Hikâye anlatma ve hatta birçok senaristin başarısız olduğu skeçler yardımıyla büyük hikâyeyi besleme işini iyi kotaran Selçuk Aydemir maalesef filmlerinde bunu pek başaramadı. Düğün Dernek (2013) daha derli toplu bir film olsa da gişede yakaladığı başarıya doğru orantıda bir kalite başarısı sundu diyemeyiz. Peki, sinema filmi ile dizi film arasındaki fark nedir de formül tutmuyor sorusunu sorarsak…
 
İlk akla gelen; dizi filmlerin daha uzun soluklu işler olmalarından kaynaklı hikâye anlatımı ve senaryo noktasında daha geniş bir alana sahip olmaları; sinema filminin tam aksi şekilde daha dar bir alanda top koşturmayı zorunlu kılması. Bu durum ne doğuruyor; en başta ana karakterleri bir kenara koyduğumuzda yan karakterlerin hikâyelerinin büyük hikâyeye etkisini, yardımını azaltıyor. Hatta ekibin sinema filmlerindeki karakterleri sorulduğunda ilk akla gelen isimler dördü beşi geçmezken, dizi filmlerden bahseden biri anında onun üzerinde karakter ismi sayabiliyor. Bu ismi sayılan karakterlerin özellikleri ve ufak da olsa hikâyeleri dördündü beşinci bölüme gelindiği anda seyirciye verilmiş oluyor. Bu hikâyeler büyük hikâyenin sıkıştığı noktalarında yardımcı olabilecek şekilde kurgulanmış veyahut dönüştürmeye müsait yapılar olarak kurulmuş oluyor. Yine ekibin sinema filmlerinde üç dört ana karakter dışındaki tüm yan karakterler daha çok tip olarak kalıp sadece mizah malzemesi olarak kullanılıyor. Dizilerdeki yan karakterler gerçek manada bir karakter ve yeri geldiğinde büyük hikâyede ağırlıklarını ortaya koyabilecek niteliktedirler.
 
İlk kez Üsküdar’a Giderken’de geveze, hiperaktif mühendis Oğuz karakterinin diyaloglarında karşımıza çıkan uzun tiratlar artık Selçuk Aydemir ve ekibinin bütün işlerine sirayet etmiş durumda. Muhtemelen dizi sürelerinin uzunluğundan kaynaklı senaryo sıkıntılarını yukarıda bahsettiğimiz skeçvari çözümler üreterek çözen ekip, işte bu skeçvari sahnelerde de bahsettiğimiz uzun tiratları kullanıp seyircinin gönlünü kazanmışa benziyor. Sinema filmlerinde ara ara başarılmaya çalışılsa da, dizilerdeki bahsettiğimiz geniş alanı kendine bulamadığı için bu uzun tiratlar beklenen etkiyi de gösteremiyor. Bunun yanında Üsküdar’a Giderken’deki animasyon çizimler ve Kardeş Payı’ndaki duygu durumunu aktaran gerçek görüntüler (İlhan Mansız’ın altın golü) gibi isabetli hamleler de söz konusu. Bu hamlelerin bir sinema filminde yapılması pek mümkün değil lakin bu ayakların eksikliğinin işin kalitesini doğrudan etkilediği de ortada.
 
İlk kez Üsküdar’a Giderken’de garson Korhan olarak karşımıza çıkan Korhan Herduran’ın oyunculuk noktasında kendini göstermesi İşler Güçler’de Vedat karakteri ile olmuştu. Hikâyede önemli bir yere sahip olan Vedat, zaman zaman emeline ulaşmak adına attığı uzun tiratlarla yukarıda da bahsettiğimiz birçok noktanın ucundan yakalamıştı. Herduran, Kardeş Payı’nda ise görülebilecek en orijinal karakterlerden birini, muhasebeci Oğuzhan’ı canlandırmakta. Oğuzhan karakterinin seyirciye aktarımı noktasında iyi bir iş çıkardığına itiraz olacağını sanmıyoruz lakin Düğün Dernek’teki kuyumcu karakteri ile gerek derinlik gerekse oyunculuk ve seyirciye etki konusunda saydığımız diğer karakterlerin hepsinin çok gerisinde kalmıştı. Göründüğü sahne filmin içinde ufak bir skeçtir ve kurulan diyaloglar bir anlık gülmeyi vaat ediyordu sadece, eğlendirmeyi değil. Üstelik bu karakter hikâyenin ilerleyen hiçbir aşamasında ciddi bir rol almayıp sadece bir ahbabı görmüşüz hissi bırakır. Bu durum daha birçok karakter için de geçerli.  
 
Yukarıda anlatılanların yanına Korhan Herduran örneğini de koyduğumuzda karşımıza çıkan tablonun özeti şöyle olsa gerek: Yaptığı işlerde bir orijinallik yakalamaya çalışan Selçuk Aydemir ve ekibi belki de bundan sonraki filmlerinde, dizilerinden alıştırdığı formülü etkin kullanmanın yollarını aramalı. 
 
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..