İnsan İnsanın Zombisidir
HAYAL PERDESİ - Gündem 09.12.2014

İnsan İnsanın Zombisidir

 
2010’dan bugüne Amerikan kanalı AMC’de yayınlanan ünlü The Walking Dead dizisi izlenme rekorları kırmaya devam ediyor. Dizi, zombilerin medeniyeti yok ettiği bir dünyada, eski polis memuru Rick Grimes (Andrew Lincoln) yönetiminde bir grubun yaşam mücadelesini anlatıyor. Dördüncü sezonun son bölümlerinde ve Ekim ayında yeni gösterime giren beşinci sezonun başında, The Walking Dead farklı bir tür vahşete yer veriyor: Kanibalizm. Rick ve grubu sezonun başından beri büyük umutlarla ulaşmak istedikleri Terminus’a (son durak) nihayet geliyorlar yalnız bekledikleriyle karşılaşmıyorlar. Öykünün gelişiminde bu vakıa çok anlamlı bir yeni adım oluşturuyor: Artık insanın da insanı yiyebilmesi. Dizide bu tamamıyla yeni bir şey değildir, fakat daha önce sadece zombiye dönüşmüş insanlar başka insanları yemeye çalışıyordu. Yani artık, insan sadece zombiye dönüşmüyor, insan halinde kalarak bile zombileşiyor, yani zombisel niteliklere bürünüyor. Aslında, insan ile zombi arasındaki sınırın inceliğini dizi daha önce de birkaç kez ele alıyor. Örneğin ikinci sezonun yedinci bölümünde, Rick ve arkadaşları Hershel’in çiftliğine sığındıktan sonra, samanlığın Hershel’in gizlemek istediği zombilerle dolu olduğunu öğreniyorlar; çünkü Hershel onları hâlâ insan olarak görüyor. Onlar hasada ve bir gün tedavi olana kadar, zarar vermemek için hapsedilmeleri gerekiyor.
 
Terminus’taki olaydaki yenilik, artık insanın zombice davranmasından kaynaklanıyor. Buradaki basit bir vahşilik değildir, zira Gareth ve arkadaşları ölmemek için başka çareleri olmadığını düşünüyorlar ve yaptıklarını meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Tıpkı zombilerin ahlaki açıdan acımasız olmamaları gibi, zira onlar sadece Aristoteteles’in betimlediği hayvani ruha uyarak yeme ihtiyacını duyuyorlar. Ama her şeye rağmen, Gareth’in grubu artık zombiler gibi davranıyor. Ve bu açıdan, daha sonra, Rick’in grubu bir kiliseye sığındığında Terminus’tan kaçmış olan kaniballerin Rick’in arkadaşı Bob’u yakalayıp bacağını yedikleri sahne çok anlamlı. Çünkü daha önce bir zombi tarafından ısırılmış ve dönüşmek üzere olan Bob’u yiyerek kaniballer aslında zombi eti yemiş oluyorlar ve bunu fark eden Bob kahkahalar atıyor. Yani, hem zombi gibi davranan insanlar bu şekilde gerçekten zombi oluyor, hem de rollerin tam tersine çevrilmesiyle, artık insan insan eti yemiyor, insan zombi eti yemiş oluyor. Başka bir deyişle, sırayla, zombinin insanı, insanın insanı ve insanın zombiyi yemesine tanık oluyoruz. Ve durumu fark eden Gareth’in arkadaşının yediği eti tükürmeye çalışması çok anlamlıdır.
 
“Ya Kasap Ya Sığır”
Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Gareth ve arkadaşları da aslında iyi insanlardı. Geçmişe dönük sahnelerde, onların da konteynırlara kapatıldığını ve “ya kasap ya sığır” (“you’re either the butcher or the cattle”) olmaları gerektiğini anladıklarını görüyoruz. Yani, hayatlarını kurtarmak için bu hale geldiklerini anlıyoruz. Burada akla İngiliz filozof Hobbes’un Leviathan kitabında betimlediği doğa durumunda insanın “insanın kurdu” olması akla geliyor. Zira herhangi bir devletin veya otoritenin bulunmadığı bu medeniyet öncesi durumda herkes yaşamını korumak amacıyla herkes için tehdit oluşturuyor ve bu şekilde “herkesin herkese karşı savaşı” meydana geliyor. Bu açıdan bakıldığında, medeniyetin sonunu anlatan dizi belki de aslında medeniyet öncesi durumu betimliyor. Zombiler, teknolojinin artık hiçbir işe yaramadığı bir ortamda yırtıcı hayvanların temsili olarak karşımıza çıkıyor. Ve bu durumda gerçek tehdit, zombilerden daha çok diğer insanlar oluyor, çünkü herkes aynı şeyi istiyor ve paylaşamıyor.
 
Aslında dizi dördüncü sezonun son bölümünde Terminus’a gelmeden hemen önce de Hobbes’un doğa durumunu hatırlatıyor. Zira ilk kez Rick bir düşmanı ısırarak öldürüyor. Çok yorumlanan dehşet dolu bir sahnede, Rick hem canını kurtarmak hem de tecavüz mağduru olmak üzere olan oğlu Carl’ı korumak için Joe ismindeki bir grubun liderinin boğazına ağzı ile saldırıyor ve ardından Carl’a saldıran adamı çok vahşi bir şekilde öldürüyor. Bu sahnede iki nokta özellikle dikkat çekiyor: hem Rick’in bilinçli bir şekilde düşmanını öldürmektense, bakışlarının ifade ettiği gibi, neredeyse şuurunu yitirmiş halde olması, hem de Carl’ın bu duruma “talep” (claim) kuralından dolayı düşmüş olması. Daryl bir süre Joe’nun grubuna katıldığında burada uygulanan tek bir kural olduğunu öğreniyor: Bir şey ancak onu herkesten önce görüp talep eden kişiye aittir. Doğa durumunda bir şeyin bir kişiye ait olmasını garanti altına alan hiçbir yasa bulunmadığına göre, tek engel fiziksel güçtür. Ve bunun için dizinin başından beri sürekli fertlerin değil de grupların veya birer lideri olan sürülerin serüvenlerini takip ediyoruz. Aslında tehdit zombilerden değil, can ve mal mücadelesi veren insanlardan geliyor. Örneğin, Terminus’a ulaştığında Rick buradaki insanların Maggie’nin çantasını, Herschel’in saatini veya Daryl’in pançosunu kullandıklarını gördüğünde şüphelenmeye başlıyor.
 
İnsanlık Mücadelesi
Hobbes insan doğasını çok kötümser bir şekilde algılıyor. İnsanda belirleyici olan onun aklı değil de onun hayvani nitelikleri ve temelde verdiği yaşam mücadelesidir. İnsan, aşkın bir amaç peşinde koşan bir varlık olmak yerine, çevresindeki etkilere tepkiler veren bir otomattır. Dolayısıyla, antik Yunan felsefesindeki gibi sosyalleşmenin amacı ahlaki bir erdeme ulaşmak değil, sadece hayatı emniyete almaktır. Böyle bir doğa durumunda en önemli unsur rakiplerden daha güçlü olmaktır. Doğa durumunda insanların hepsi denk ve benzer konumdadır. Bu şekilde herkesin her şey üzerinde hakkı vardır. Ve farklı insanların aynı şeye ilgi duydukları takdirde ölesiye savaş kaçınılmazdır. Bu açıdan, doğa durumu aynı zamanda bir savaş durumudur. İnsanları hareketlendiren tek unsur, şiddetli ölüm korkusudur. Böyle bir durumda çalışma olmaz, zira emeğin karşılığı yoktur; ne bir kırsal ekonomi, ne bilim, ne toplum vardır, zira her alanda sadece ölüm korkusu ve kişisel yaşam mücadelesi hakimdir. Sadece toplum sözleşmesiyle insanlar bu durumdan kurtulabilirler. Hobbes devletin gerekliliğini bir kurgu olan doğa durumunun tasvirine dayandırıyor. Zira bu şekilde herkes belli miktarda iddialarından karşılıklı vazgeçip gücünü Egemen’e sevk edecektir. Hobbes sosyal sözleşmenin gerekliliğini bu şekilde temellendiriyor.
 
İnsanın özünde kötü değil de iyi olduğunu düşünen, Rousseau’nun Hobbes’a yönelttiği eleştiriyi göz önünde bulundurursak, The Walking Dead dizisiyle doğa durumu arasındaki benzetme daha da açıklık kazanıyor. Rousseau’ya göre, Hobbes’un oldukça karamsar tablosu toplum öncesi hali değil de toplum sonrası hali betimliyor. İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı kitabında açıkladığı gibi, Rousseau’ya göre Hobbes’un doğa durumundaki insanların nitelikleri ve tutkuları aslında toplumsal insanlara hastır. Yabani insandan bahsettiğini düşünen Hobbes aslında sadece medeni insandan bahsetmektedir. Rousseau’ya göre toplum öncesi doğa durumunda ne savaş ne tehdit vardır ve Hobbes’un ele aldığı tutkular medeni insana aittir. İnsan medeni bir sistemde sahip olduğu malı, güveni, şanı kaybettikten sonra böyle bir savaşa girer. Bu açıdan bakıldığında, bu tespitler The Walking Dead dizisine oldukça uygun gözüküyor.
 
Dizinin kendisi de zaten medeniyet öncesi ve sonrası durumlar arasındaki benzerliği ele alıyor. Ve her iki durumda sorgulanan mesele pozitif hukuktan tekrar doğal hukuka geçiş sorunudur. Bir toplumda yürürlükte olan yasal kurallar artık geçersiz olduğunda, insanlar yaşamlarını hangi doğal, tabii ilkelere göre sürdürmelidirler? Ve bu çerçevede, aslında dizi sürekli aynı soruyu soruyor: Ahlaki olarak insanı insan yapan nedir? Dolayısıyla, burada verilen mücadele hem bedensel olarak canlı kalma mücadelesi, hem de bundan daha ziyade, değerlere riayet eden insan olarak kalma mücadelesidir. Ve dizi ilerledikçe muhafaza edilmeye çalışılan, sadece insanların değil aynı zamanda insanlığın varlığıdır. (Selami Varlık)
 
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..