Kuruluş anlatıları, birey ile toplum arasındaki ilişkilerin yeniden düzenlenmesini sağlayan güçlü metinlerdir. Bir devletin ya da halkın kökenlerine dair efsaneler, hikâyeler ve kıssalar temelde insanlar arasında belirli bir toplum efektini yaygınlaştırır. Bu açıdan kuruluş anlatıları insan ilişkilerine dair güncel ve etkin bir öneri mahiyeti taşır. Yeni bir kuruluş anlatısının inşası ya da varolan bir anlatının yeniden dirilişi tarihsel açıdan önemli dönemeçlerin işareti sayılabilir. Bu anlatı, kaynağını halk içerisindeki bir motivasyondan alabileceği gibi kurulu düzen tarafından da üretilebilir. Ancak her iki durumda da halk ile kurulu düzen arasındaki ilişkinin mahiyetinde bir değişim öngörür.
Diriliş-Ertuğrul dizisi, 1960 sonrası roman alanında tartışılan 1980 sonrası ise televizyon dizilerine de yayılan Türkiye’nin kökeni tartışmasının geç bir örneği olarak düşünülebilir. 1960 Askeri Darbesi sonrasında Kemal Tahir’in Devlet Ana (1967) ve Tarık Buğra’nın Osmancık (1973) kitapları ile en gelişkin meyvelerini veren bu tartışma, Türkiye’de devlet ile halk arasındaki ilişkilere dair bu dönemde ortaya çıkan bir sorgunun ürünüdür. (Mesut Bostan)
Yazının tamamını Hayal Perdesi'nin 46. sayısında okuyabilirsiniz.