Dünyayı Verelim Çocuklara
HAYAL PERDESİ - Gündem 26.11.2015

Dünyayı Verelim Çocuklara

Ömer Kavur, Yusuf ile Kenan (1979) filminde, babalarını kan davası nedeniyle kaybeden iki kardeşin yaşam mücadelesini anlatır. Babalarının ölümüyle bir başına kalan kardeşler, İstanbul’daki bir yakınlarını bulmak amacıyla köylerinden göç etmek zorunda kalır. Yönetmen henüz ilk tren sahnesinde o dönemin Türkiye’sini yansıtan Anadolu’dan insan manzaraları sunar. Daha sonra ise İstanbul’a çevrilir kamera; özellikle de sokak çocuklarının dramlarına. Genel olarak İstanbul’un karanlık ve kötü yönleriyle toplum tarafından dışlanmış, ezilmiş, hor görülmüş, düşmüş insanlar aksettirilir. Toplumcu-gerçekçi akımın bir örneği olan film, doğal gözlem yoluyla da gerçekliği kuvvetlendirerek yer yer belgesel havasına bürünür. 1980 İhtilali öncesindeki Türkiye’yi ve dönemin siyasal havasını, yönetmenin ideolojisine yaslanarak ele alan film, hikâyenin merkezine sokak çocuklarını yerleştirir.

Küçük İnsanların Büyük Yaşamları

İki kardeşin babalarını kaybetmeleriyle yaşadıkları dönüm noktası, İstanbul gibi yabancısı oldukları büyük bir şehirde, aradıkları yakınlarını bulamayıp çaresiz kalmalarıyla devam eder. Vardıkları kapılardan elleri boş dönen ve umutsuzluğa düşen kardeşlerin imdadına ise, sokakta karşılaştıkları Böcek lakaplı bir çocuk yetişir. Onun vasıtasıyla Yusuf’la Kenan sokak dünyasına adım atar. Annesinin kötü yola düşmesini kabullenen, çocuk tarafını koruyan, dost canlısı Cenk (Böcek), abisiyle bir cinayete bulaşıp hapis yatan, burada her türlü pisliği öğrenerek dışarıda uygulayan Çarpık, onun hırsızlık yaptırdığı ancak sonradan bir kavgayla yollarının ayrıldığı Falconetti ve bir tornacının yanında emeğiyle çırak olarak çalışan Mustafa, kardeşlerin karşılaştığı ilk çocuklar olur.

Filmin ilerleyen kısımlarında da farklı çocuk manzaraları çıkar karşımıza. Kalacak yeri olmadığı için gün boyu trende yolculuk eden meczup çocuk, kaçak sigara satışından polis merkezine alınan çocuklar, inşaatlardan toplanan çaresizler… Burada hemen hepsinin ortak yönü çocukluk dönemlerini yaşayamamaları ve yaşlarından beklenmeyecek bir olgunluk göstermeleridir. Çocukların giyim tarzından konuşmalarına, hâl ve hareketlerinden birbirleri üzerinde hâkimiyet kurma çabasına kadar yaptıkları her şey, büyüklerin dünyasını yansıtır. Yaşadıkları, yetişkinlerin yaşamlarının minyatürü gibidir. (Rüveyda Temel)

Yazanın tamamını Hayal Perdesi’nin 49. sayısında okuyabilirsiniz.

ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..