Geçen sene bu zamanlar Mart-Nisan sayısına Aşıklar Şehri’ni (La La Land, Damien Chazelle) yazmıştım. En iyi film Oscar’ını aldıktan birkaç dakika sonra, yapımcı Fred Berger’in teşekkür konuşması yarıda kesilmiş, yapılan hatadan ötürü özür dilenmiş ve ödül Ay Işığı’na (Moonlight, Barry Jenkins) gitmişti. Oscar’ı kaçırmış olsa da popüler kültürdeki etkileriyle Aşıklar Şehri, geçen seneye damgasını vuran filmlerin başında geldi; sinema tarihine saygı duruşu niteliğinde retro tarzdaki filmlere ilginin arttığını gösterdi. Guillermo del Toro’nun benzer bir şekilde retro estetikle donanmış son filmi Suyun Sesi (Shape of Water) bu anlamda Aşıklar Şehri’nin açtığı yoldan ilerliyor. Eskiye dönüş bu senenin de gündeminde.
Yine de Suyun Sesi için durum bundan ibaret demek haksızlık olur. Del Toro son filminde geçmişi yeniden canlandırma ve cazibe sinemasının gücünden faydalanmanın yanında kendine has film dilini yansıtıyor. Bu iş için mükemmel yaratığı bulmasıysa filmin etkisini kuvvetlendiren en önemli unsur. (Nesibe Sena Arslan)
(Yazının tamamını Hayal Perdesi’nin 63. sayısında okuyabilirsiniz.)