“Son Bakışta” Sinema Dile Veda
HAYAL PERDESİ - Yorum 04.08.2015

“Son Bakışta” Sinema Dile Veda

Giriş: “-Bayım, Afrika hakkında bir kavram üretmek mümkün müdür?”

“Bu yoksul hayal gücü, gerçekte düşünülmeyen kirlenmiş düşüncelere sığınmaktadır” epigrafıyla başlıyor J. L. Godard’ın son filmi Dile Veda (Adieu au Langage, 2013). Ancak film, bir vedadan çok Walter Benjamin’in “son bakışta aşkla” ifade ettiğine benzer bir duruşu, tavrı ve hatta reddi -“Buraya ‘hayır’ demek için geldim”- sinemanın estetiği kadar etiği ve politikası olarak da belirliyor. Bu, elbette filmde 3D teknolojisinin sinematografik imgeyle ilişkisinin açığa çıkarılması dışında Godard sineması için yeni bir yöntem değil. Zira kariyerinin başlangıcından beri Godard, modern Avrupa düşüncesinin bir çeşit arkeolojisini yapmakta, ancak açığa çıkan ilkeleri bir mantık veya kurgu içinde sunmaktan ziyade Benjamin’in diyalektik imge ve alegori arasında kurduğu ilişkiye benzer şekilde onları zıtlıkların diyalektiği olarak sunmaktadır. Ancak bu diyalektik, yine Benjamin’e benzer şekilde klasik Marksist estetiğin diyalektiğinden farklı olarak zıtlıkların bir senteze dönüşmelerine izin verilmeksizin, mevcudiyetlerini ve tekilliklerini -hatta herhangi-liklerini- koruyacak şekilde kurulur. İmgeler, ancak tam da artık sonsuza kadar kaybolmak üzereyken parlayan yıldızlar gibi bu “son bakışa” bir şeyler söyleyebilir.

Godard, filmlerinde sinemanın geleneksel kodlarını, yapılarını ve gramerlerini ortaya çıkaracak teknikler uygulamakta ve geliştirdiği farklı yöntemlerle bir “tür, mantık, doğruluk” diyebileceğimiz tüm yapıları yıkmaktadır. Ancak bu yıkım, ideolojik yapıları tesirsiz kılmak anlamında üretici bir yıkımdır. Nitekim bu filmde de 3D tekniğinin son yıllarda yeni bir gerçeklik simülasyonu yaratmaya yönelik amacı, tekniğin mantığının işlevsiz hâle getirilmesiyle gözler önüne serilmiştir. Bu tavrın Godard’ın önceki teknikleri ve izlekleri ile olan ilişkisi, imgenin ne’liğine ilişkin bir soruya eşlik eder. İlk bakışta “biçimci” diyebileceğimiz, ancak biçim-içerik ikiliğini aşacak şekilde imgelerin içeriğiyle değil bizzat biçimleriyle ilgilenmeyi gerektiren bir tavırdır bu. Yönetmen, böylelikle adeta imgelere kendi yalanlarını itiraf ettirir. Godard sinemasının etik ve politik özelliği de bu noktada ortaya çıkacaktır. (Zeynep Gemuhluoğlu) 

Yazının tamamını Hayal Perdesi’nin 47. sayısında okuyabilirsiniz.
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..