Eski zamanda Çin’de kurulmuş, çok sayıda feodal beyliğin bağlı olduğu Chu Hanedanlığı yavaş yavaş gücünü yitirirken, Han Hanedanlığı hâkimiyeti ele geçirmek üzeredir. Chu ve Han kralları arasındaki son savaşta, Chu kralı yenilir ve artık yapabileceği tek şey onurunu kurtarmaktır. Yanında kalan tek kişi olan cariyesine gitmesini söyler ancak cariye derinden bağlı olduğu kralı terk etmeyi reddeder ve kralın kılıcıyla yaşamına son verir. Yenik kralın ölmeden önceki son sözü ise “Bir cariye neden hep ölmek zorundadır?” olur.
Ulusal bağımsızlık, bireyin özgürlüğü ve kültürün yeniden düzenlenmesine yönelik düşüncelerin gelişimi dokuzuncu yüzyılın ilk zamanlarına kadar uzanır. Ancak yirminci yüzyılın kaotik başlangıcında, tüm dünyayla beraber Çin’de de esaslı dönüşümler yaşanır. Chen Kaige de Elveda Cariyem (Ba wang bie ji, 1993) filminde, hikâyesini toplumsal huzursuzluğun ve milliyetçi duyguların yükseldiği 1924 yılında başlatır. Film, açılışını milliyetçiliğin etkisindeki geleneksel operanın revaçta olduğu bir dönemde yapsa da yakın tarihine pek çok radikal siyasi dönüşümü sığdıran bir ülke söz konusu olduğundan hikâyenin izleği kendini belli eder. Elveda Cariyem, Çin’in yakın tarihine sinematografik bir yolculuk olmakla beraber geleneksel Çin operasının son öğrencilerinin yok oluşlarının trajik öyküsüdür. (Betül Durdu)
(Yazının tamamını Hayal Perdesi’nin 56. sayısında okuyabilirsiniz.)