Okuyucu Eleştrileri
Hayal Perdesi okuyucularından gelen film eleştirileri arasından seçtiklerini bu alanda yayınlıyor. Siz de yazılarınızı hayalperdesi@hayalperdesi.net adresine gönderebilirsiniz.
17.01.2014 Bir Hurdacının Hayatı

İnsan Adına İnsafsız: Bürokrasi

“Her şeyin annesi sensin fırından gelen koku(1) diyen şairin dikkatleri çektiği mesele, psikolog Maslow’un ihtiyaç listesinin (2) başına yazdığı şey... Gerek sanat ve gerekse bilimin ittifak ettiği bir nokta. Bu büyük ittifaka rağmen dünya üzerinde yoksulluğa, gelir eşitsizliğinden kaynaklanan o karanlık fotoğrafa tekrar tekrar şahit oluyoruz. Danis Tanovic, son filmi Bir Hurdacının Hayatı (Epizoda u Zivotu Beraca Zeljeza) ile bizleri bu duruma bir kez daha şahit olmaya çağırıyor. Filme konu olan olay gerçekte yaşanmış. Olayı yaşayanlar bu kez olayı oynamak için kamera karşısındalar. Filmin gerçekçiliği ve gerçekte bir hurdacı olan Nazif Mujic’in 63. Altın Ayı Ödül Töreni’nde en iyi erkek oyuncu ödülünü alması, olayı çok da oynamadıklarını gösteriyor. Bu anlamda film için gerçeğin yeniden çevrimi ifadesi dahi eksik bir tanımlama olabilir.

 

Hurdacılık yaparak geçimini sağlayan Nazif’in karısı Senada rahatsızlanır. Acilen müdahale edilmesi gereklidir. Ne var ki sosyal güvencesi yoktur ve aile, tedavi için talep edilen parayı ödeyebilecek durumda değildir. Üçüncü bir yol için, gerek Nazif’in kendisinin ve gerekse sivil toplum kuruluşlarının verdiği çaba da sonuçsuz kalır. Bu çabanın sonuçsuz kalmasının faili ise, insan için var edilmiş  “insanüstü” bir yapıdır. Süreç, dikkatleri bu yapı üzerinde yoğunlaştırır. Yönetmen, gerek olay sürecinde ve gerekse toplamda meselelere dair net bir tavır ortaya koyup tarafını belli etmese de, bizlere üzerinde düşünülesi oldukça fazla mesele bırakır. Yönetmenin tavrını, gerçeğe müdahil olmak istememesi biçimde yorumlamak mümkündür ki filmin formu da bu yargıyı destekler niteliktedir. Film, belgesele yakın bir anlatı biçimine sahip. İnsan adına var olup insanlaşamayan büyük yapıların varlığına işaret eden yönetmenin insani olanı anlatma biçimi, oldukça doğal ve naif.  Filmde Nazif’in, ailesinin ve komşularının tüm imkânsızlıklara rağmen gülümseyebilmeleri; çocuklar Semsa ve Sandra’nın varlığı, filmin doğallığını pekiştiren unsurlar. Yönetmenin bu doğallığa zeval vermeyen biçimi; film boyunca kesmelerin, kamera hareketlerinin farkına varmamızı dahi engelliyor. Yönetmenin kamerayı konumlandırma biçimi ve kamerayı çok da hesaba katmadan, hayatlarını baz alarak konumlanan “gerçek” oyuncular filmi, biçimsel açıdan özel bir yere koyuyor.

 

Tanovic’i 2002 yılında Tarafsız Bölge (No Man’s Land) filmiyle “Yabancı Dilde En İyi Film Oscar Ödülü”nü ülkesi Bosna Hersek’e götürmesinden biliyoruz. Tarafsız Bölge’de “öteki” ile iplerin kopma noktası olan savaştan sahneler izlemiş daha sonra dar bir alandaki olaylar üzerinden insana dair ciddi sorularla muhatap olmuştuk. Ayrı durduklarında insani yönlerini aşikâr eden iki askerin birbirlerinin sınırlarına yaklaştıkça birbirlerini sindirecek bir canavara nasıl dönüşebildiğine şahit olmuştuk. Orada bulunan ve hareket alanı son derece kısıtlı olan -mayın üzerinde yattığı için- bir diğer askerin üzerinden büyük resimdekilerin gerçek yüzünü görme imkânına kavuşmuştuk. Dünyada belki de en büyük insani yardım gücü olan Birleşmiş Milletler’in gerçek yüzünü. Bir Hurdacının Hayatı’nda da Tanovic’in benzer noktaya işaret ettiğini söylemek mümkün. Temel ihtiyaçlarını karşılama konusunda sıkıntılar yaşayan bir aile dramına kayıtsız kalan merhametsiz bir yapı olan bürokrasiye… Zira Senada’nın durumunun acil olmasına aldırış etmeyen, sivil toplum kuruluşlarına hareket imkânı vermeyen ve savaşta kardeşini kendi elleriyle gömen Nazif’e savaş koşullarının bu durumdan daha iyi olduğunu söyleten bürokrasinin insani durumlara eğilme esnekliğinden yoksunluğudur.

 

Son olarak filmin “insani kırılma anı”na dikkatleri çekmek gerekli. “İnsani kırılma anı” ifadesi ile filmin insani derdinden geri dönüşü gibi bir anlam çıkmasın. Kastımız, filmdeki insanlar üzerinden işlenen konuyu tüm insanların konusu durumuna getirecek zirve noktayı inşa etmek. Bir Hurdacının Hayatı’nda bu kırılma anı; Nazif’in film boyunca birkaç defa çağırdığı ve her çağırışında, Nazif’in ses tonundan aralarında karşılıksız ve katışıksız bir iyilik ve yardımlaşma ilişkisinin olduğunu anladığımız Kasım’ı, arabasını parçalamak için çağırdığı an. Bu an; filmin içinde yer alan insani durumları insanlık durumu noktasına taşıyor.

 

Yoksulluk, çaresizlik gibi olumsuz insani durumlarla açılan film, paylaşma ve karşılıksız iyilik gibi erdemler dizisi gösterisi ile son buluyor. Elde kalan insan olmanın erdemleri... Arada asılı kalan ve bir yere varmayansa bürokrasinin kalpsizliği. (Serdar Arslan)

 

 

(1) İbrahim Tenekeci, Ağır Misafir, Profil Yayınları 2008, s.58

(2) Maslow’un insan gereksinimleri konusundaki görüşleri için: Abraham Maslow, İnsan Olmanın Psikolojisi, Kuraldışı Yayınları,2001 s.162

 

ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..