Hayal Perdesinin Gözünden
Türk Sineması Araştırmaları
05.12.2014 Yıldızlararası Sonsuzluk ve Ötesine Enes Çiçek
Christopher Nolan’ın ne zamandır beklenen vekasım ayında gösterime giren filmi Yıldızlararası (Interstellar) sadece pazarlamanın her şey olduğunu acı bir şekilde yüzümüze vurmuyor, aynı zamanda gelişmiş film ve gösterim teknolojilerinin bir filmi büyük bir film yapsa bile muhteşem bir film/iyi bir film yapamayacağını bir kez daha kanıtlıyor. Tüm şaşaasına ve seyir anında izleyiciyi bir şekilde kendine hapsetmesine rağmen, Yıldızlararası’nın izleyici üzerinde sinema salonundan çıktıktan sonra da devam eden herhangi bir etkisi görülmüyor. Bu da, bir film için sağlam bir hikâye ile yola çıkmanın Hollywood’un tüm teknik imkânlarından faydanlanmaktan daha önemli olduğunu gözler önüne seriyor.
 
Yıldızlararası, bilim-kurgu olmaktan ziyade bilimsel temele dayalı bir film olduğu iddiasıyla gündemi meşgul etmişti. Filmde araçsal açıdan çok etkili olan karadelik ve solucan deliğinin yapılabilmesi için CalTech profesörü, Einstein ve izafiyet uzmanı ve Carl Sagan ile Stephen Hawking’in yakın arkadaşı astrofizikçi Kip Thorne’un uzmanlığına başvurulmuş. Kip Thorne, filmdeki kara deliğin ve solucan deliğinin görsel efektlerini yapabilmek için gerekli matematiksel denklemleri sağlamış. Bu denklemlerden ortaya çıkan sonuç, filmdeki seyre değer tek şey belki de: Göz alıcı güzellikteki ve inandırıcılıktaki uzay sahneleri.
 
Bilime yaptığı vurgusuna ve bilimden aldığı desteğe rağmen filmi izledikten sonra, Yıldızlararası’nın bilim-kurgu değil, ancak pek iyi kotarılamamış bir fantazi olduğunu söyleyebiliriz. Filmin konusunun karmaşıklığından çok, hikâyesi olmamasından kafa karıştırması da bu sebepten. Derin gibi görünmeye çalışan ama sığlıktan kurtulamayan bir tutumla ele alınmış her şey. Ve böylece ortaya Andrew O’Hehir’ın ifadesiyle, bir başkası tarafından çekilmiş en güzel M. Night Shyamalan filmi çıkmış.(1) Filmin büyük, iddialı laflarının paketini açtığınızda elinize kara delikten daha büyük bir boşluktan başka bir şey geçmiyor: Dünyanın sonu, insanların müsrifliği yüzünden gelmiştir. Neyin neden olduğu açıklanmayan büyük toz fırtınaları tahılları hızla öldürüp insanları aç bırakmaktadır. İnsanlar, her türlü gelişim ve ilerleyiş amacını bir tarafa bırakmış, karınlarını doyurabilmenin derdine düşmüşlerdir. Uzay teknolojilerine ayrılan paralar başka kalemlere aktarılmış, NASA kapatılmış, hatta tarih kitaplarında “Ay’a hiç ayak basmadık, bu Sovyetler’i iflas ettirmek için yapılmış bir oyundu,” ifadeleri yer almaya başlamıştır. Tüm bu kargaşanın ortasında, gidişattan hiç de memnun olmayan, filmin başkahramanı eskinin “uzay pilotu” yeninin mısır çiftçisi Coop’u görürüz. Çiftçilik yapmaktan hiç de hoşnut olmayan Coop, insanlık açlıktan öldüğü için değil keşfetmeyi, yıldızlara bakmayı bıraktığı için üzgündür. Bu bağlamda Coop, ailesinin ve çiftliğinin ortasında yalnız bir kovboydur ve keşfedilmeyi bekleyen son bakir saha uzaya gitme isteği hiç dinmemiştir. Kızının odasındaki açıklanamayan bir varlığın yol göstermesi ile kapandığını zannettiği NASA’yı bulur, burada eski ekip arkadaşlarının halen çalışmakta olduklarını görür ve daha yaşanabilir gezegenleri araştırıp tüm insanlığı kurtaracağını düşündükleri bir yolculuğun kaptanı olmayı hemencecik kabul eder. İnsanlığa bu serüveninde bilinmeyen, muhtemelen beş boyutta yaşayan üstün varlıklar, kütleçekimle oynayarak yahut Satürn yakınlarında bir solucan deliği açıp yolculuklarının süresini kısaltarak yardım etmektedirler. 
 
Derinleşemeyen Karakterler
Hikâyenin kısırlığının problematik ve ilginç bir sonucu da filmdeki karakterlerin derinliğinin olmamasına yol açması, karakterlerin film boyunca gelişim göstermemeleri, evrenin öte tarafına bile gitseler hep başladıkları yerde kalmaları. Mesela Nolan’ın, muhtemelen biraz Paul Newman’ın Western filmlerindeki haline benzetmek istediği Coop, astronot Buzz Lightyear ile kovboy Woody’nin kötü bir karışımından öteye gidemiyor ve aymaz hali tavrıyla izleyiciye ister istemez Dr. Strangelove’ın atom bombası süren kovboy pilotu Major Kong’u hatırlatıyor. Coop’ın kızı Murph’ü anlamak ise daha zor. Babasının insanlığı kurtarmak için giriştiği büyük misyona hiç aldırmadan babasına yirmibeş sene boyunca küs kalarak herhalde hem uzayda hem de dünyada görülmüş, görülecek en uzun kız evlat şımarıklığına da imza atıyor.
 
Filmdeki diyaloglar da aynı sığlıktan zarar görmüşler. “Hatırlar mısın başımıza bunlar neden geldi?” “Şimdi size neler olduğunu anlatacağım.” “Bütün her şeyi şu sebeple yaptım.” türünden uzayıp giden monogların arada bölünmeleriyle oluşan ya da anlamlı olmaya çalışırken aslında hiçbir şey ifade etmeyen diyaloglar seyri güçleştirip izleyicinin sabrını zorluyor ve film esnasında izleyiciyi “Bilim adamlarımız bile böyle konuşuyorsa, dünyayı batırdığımıza şaşmamalı.” şeklinde düşüncelere duçar ediyor.
 
Filmdeki en göze batan unsurlardan bir tanesi de, hiçkimsenin dilinden düşürmediği insanlık vurgusu. Coop’un “Biz kaşiflerdik, öncülerdik; bakıcılar değildik.”, “Yaptığımız keşiflerle her gün bize Noel gibi gelirdi,” “Gökyüzüne bakar ve yıldızları merak eder, onlara ulaşmak isterdik; şimdi ise başımızı yere döndürdük ve tozda yuvarlanıyoruz,” diye şikayet ettiği hâle bakacak olursak, insanoğlu yanlış uygulamalar ve keyfi davranışlarla gezegenin iki yüz elli senede canına okumuş, bu arada binlerce türü yok etmiş, yaptığı işin sonunu düşünmeyen bir ırk değil de iyi niyetli keşiflerine maalesef bilinmeyen bir sebeple ara vermiş bilge ve kadim bir canlı türü. İlgi çekici bir taraf da, dünyanın bu halde oluşu uygulanan yanlış politikaların sebebi değilmiş, içerisinde bulundukları bu duruma insanlar neden olmamış gibi, filmde hiçkimsenin pişmanlık göstermemesi. Aksine doğa neredeyse düşman gibi algılanıyor ve “Bu gezegen bize gitmemizi söylüyor, burada doğduk ama bu, burada ölmemiz gerektiği anlamına gelmiyor” gibi ifadeler sarf eden insanlar tarumar ettikleri dünyayı tekrar iyileştirmeye çalışmaktansa onu geride bırakıp mahvetmek için yeni dünyalar aramanın daha mantıklı olduğunu düşünüyorlar.
 
Filmdeki insanlık vurgusunun bir diğer önemli yönü de insanların her şeyi başarabileceği inancı -yani gezegenlerini kendilerinden kurtarmak dışında her şeyi. “Bir yol buluruz, hep bulmuşuzdur,” diyen karakterler, Dylan Thomas’ın meşhur şiirini de yanlarına alarak ölüme ve doğanın onlara icbar ettiği hallere karşı sessiz kalarak boyun eğmeyeceklerini ifade ediyorlar. Geliştirdikleri üstün robotlara bile ders veren, onların imkânsız dediği işleri, “İmkânsız olabilir ama yapılması gerekli!” ifadeleriyle bertaraf edip başaran bu insanlık bile filme hâkim olan sığlıktan nasibini alıyor. Solucan deliklerine girildikten, gezegenlere inilip çıkıldıktan, kara deliklere düştükten sonra anlaşılıyor ki aslında insanlar “kendi kaderlerinin efendisi” imişler. Sayılamayacak kadar çok ışık yılı gittiğimiz koskoca kâinatta aslında sadece biz varmışız. Biz, insanlar olarak kendi kendimize yardım ediyormuşuz. Zaten insanın insandan başka dostu var mı şu hayatta?
 
Burada tüm izleyiciler “Tabii ya, nasıl da düşünemedik biz bunu!” diye ellerinin ayasıyla alınlarına vururken, bu beyanatı ile Stanley Kubrick’in 2001: Bir Uzay Yolculuğu (2001: A Space Odyssey)’ine nanik yapan Nolan, tüm şefkatli bilgeliği ile bize nasıl kaderlerimizin efendisi olduğumuzun sırrını iki kelimede açıklıyor: “Çünkü sevgi.” Fakat nasıl bir sevgi? Filmin ikinci bilim adamı Brand’in açıklamalarına bakacak olursak sevgi, henüz nasıl kullanıldığını anlayamadığımız ama insan eliyle yapılmış bir aletimiz. Keşfetmeye devam ettikçe, sevginin de nasıl “çalıştığını” idrak edeceğiz ve böylece sevgi kurtuluşumuzun aracı olacak.
 
 
 
YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..