Hayal Perdesinin Gözünden
Türk Sineması Araştırmaları
07.03.2015 Büyük Gözler Aramızdaki Kara Kedi Aybala Hilâl Yüksel

Son filminde yaşanmış bir hikâyeden yola çıkan Tim Burton, sanat dünyasının ilginç evliliklerinden ressam Margaret & Walter Keane çiftinin hayatını beyazperdeye taşıyor. 1950-60’lı yıllarda San Francisco’da resim ile uğraşan ikili, o günün koşulları içinde çok da ilginç olmayan ancak bugünden bakıldığında oldukça tartışmalı görünen bir karar verir ve Margaret’ın tablolarını Walter’ın ismiyle satışa çıkarır. Bir kadın tarafından üretilen sanatın “alıcı” bulamayacağı düşüncesiyle hareket eden çift, uzun yıllar bu yalanı sürdürür. Margaret’ın “Büyük Gözler” tabloları, Walter’ın isminin güvencesi altında, röprodüksiyonları ve hatta kartpostalları, kupaları ve hediyelik ürünleriyle geniş kitlelere ulaşır. İkili bu işten büyük bir servet kazansa da ilişkileri gün geçtikçe çıkmaza girer 

Burton’ın filmi sanatçı bir kadının varoluş imkânlarını göstermesiyle dikkat çekiyor. Bugün dahi bir kadın sanatkârın eserlerinin cinsiyetçilik karşıtı olduğunu söyleyen çevreler tarafından dahi -hatta belki de en çok feministler tarafından- büyük oranda “kadınlık” (bkz. kadın yazar, kadın yönetmen, kadın müzisyen…) zaviyesinden değerlendirildiği düşünülürse, Margaret’ın yaşadıkları ve mücadelesi elbette güncelliğini koruyor.  
 
Birliğe Karşı Birey
Kocasından boşandıktan sonra ona karşı telif hakları davası açan ve kazanan bir sanatçı portresi 2010’ların dünyasında şaşırtıcı değil. Ancak filmin başında da vurgulandığı gibi, o dönemde Margaret’in yaptığı nadir rastlanan bir durum, hatta birçok açıdan ilk. Burton, Margaret’in hikâyesini anlatırken mümkün olduğunca dönemsellikten kopmuyor ve elli yıl içinde karı-koca hukukunda yaşanan dönüşüm hakkında da düşündürüyor. Evliliklerinden sonra Margaret’in kocasının imzasının aynısı olan “Keane”i mutlulukla imza olarak kullanması, başlangıçta tabloların kime ait olduğunun çift tarafından çok da önemsenmemesi, yalnızca birlikte ve mutlu olmalarının ve bir yandan da para kazanmalarının önemli olduğuna mutabık kalabilmeleri elbette bugünkü sanatçı portresiyle de bugünkü evlilik kurumuyla da bağdaşmıyor.
 
Bugün için eskimiş olan bu hikâye, bugünün ailelerinin veya genelleştirirsek modern ailenin kırılma noktalarına dair ipuçları taşır. Filmde çiçeği burnunda evlilerin huzurunu bozacak ilk olay, Walter’ın tabloları kendisine mal etmesi ve üstelik alıcılarına tabloları yaparken çektiği sanatsal yaratım sancılarından bahsetmesi olur. Burada değişen algı ile ilgili olarak iki “yenilik” dikkat çeker: ilki sanatsal yaratımın tamamen bireysel bir eylem olarak kutsanması, ikincisi ise bireyciliğin veya egonun aile “birliği” karşısında bir tehdide dönüşmesi. Margaret Keane davasının “kadınların uyanışı” bağlamında feminist literatürün köşe taşlarından biri olduğu hatırlanırsa, çiftin yaşadıklarından hareketle feminizmin erkek egosu karşısında tepkisel bir hareket olduğu ve her tepkisel hareket gibi karşısındaki ile simetrik refleksler ürettiği düşünülebilir.
 
Tim Burton’un filmografisi içinde ayrıksı bir yerde duran bu hikâyeyi bugün anlatmak istemesi kişisel nedenlerden mi toplumsal nedenlerden mi kaynaklanır bilinmez. Ancak Burton, zaman içinde aile kurumunda gerçekleşen dönüşüme dair ipuçlarını filmine yerleştirse de, Margaret’i filmin sonunda kahramanlaştırır ve Walter’ı herhangi bir yönüyle dahi sevimli kılmaz. Başka bir anlamda, Burton tercihini birliğe karşı bireyselliğe ve egoların mücadelesine evrilen modern aileden yana kullanır.   
 

 

YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..