Hayal Perdesinin Gözünden
Türk Sineması Araştırmaları
08.07.2016 Sonsuzluk Teorisi Sayıların Kadim Dostu Esra Bulut

Esrarengiz biyografiler disiplinlerarası çalışma sahası oluşturur. Edebiyatçı romanını yazar, sinemacı romanın filmini, belgeselci belgeselini yapar ve muhatabından bu hikâyelere yakınlaşması beklenir. Teşvik unsuru hayat hikâyesinin enteresanlığıdır. Bu yüzden hikâyeyi görünür kılma çabası, zaman zaman yaşanmış olana absürd bir müdahale biçimidir. Mevzu olan hayatın önemli duraklarından yeni bir bütün yapmak ve bu hayata farklı bir form kazandıran yönetmenlerin fantazyalarına misafir olmak, seyirci açısından epey yorumlanmış bir gerçekliğe de ortak olmaktır. Ortalama ömre sahip bir insanın üreteceğinden kat kat fazla üretebilmiş Srinivasa Ramanujan, Stephen Hawking ve Alan Turing gibi son dönem biyografilerini seyrettiğimiz dahiler arasında en şanslısı, hayattayken kendi hikâyesini seyredebilmiş olan Hawking sayılabilir. Sonsuzluk Teorisi (The Man Who Knew Infinity, 2015)’ni, Hawking ve Turing’in hikâyelerinden ayıran en önemli unsur, bu sefer anlatının bir İngiliz’e değil, bir Hintliye ait olması. Film, İngilizlerin Ramanujan’ı yaklaşık beş yıl boyunca kendi topraklarında ağırlarken gösterdikleri misafirperverlik eşliğinde, aşina olunan dozda Batılı düşüncenin eleştirisine dönüşür.  

Madras, İngilizlerin sömürgecilik faaliyetlerini yürütmek için kurduğu ticaret merkezlerinden biridir. Ramanujan, bu limanda muhasebe işleri yaparak henüz evlendiği karısının ve birlikte yaşadığı annesinin geçimini sağlamaktadır. Muhasebe işlerinden artan vaktini matematiğe ayırır. Bazılarının bulunmuş olduğundan habersiz olduğu, birçoğu henüz bulunmamış defterler dolusu formül yazar. Limanda birlikte çalıştığı İngiliz patronunun yardımı ile bu formülleri Cambridge Üniversitesi’ndeki ünlü matematikçi Godfrey H. Hardy’ye ulaştırır. Hardy otuz beş yıllık meslektaşı olan John E. Littlewood ile Ramanujan’ın dehasına hayran olur ve onu Cambridge Üniversitesi Trinity College’a davet eder. Dahi matematikçi, idealleri peşinde Madras’tan yola çıkarak tehlikeli bir okyanus yolculuğu sonunda Britanya’ya varır. Üniversitenin kapısından henüz adımını içeri atacakken karşılaştığı Littlewood’u geleneksel selamlama biçimi ile selamlar. Bu sahne Ramanujan’ın yaşadığı süre boyunca uyum sağlayamayacağı İngiltere’deki ilk toyluğudur. Hindistan kast sistemi içinde, din adamları ve bilginlerin bulunduğu en üst sınıf olan Brahman bir aileden gelen Ramanujan İngiltere’deki sosyal hayata adapte olmakta zorlanır. Sebze dışında herhangi bir şey yemiyor oluşu, takım elbisenin altına sandalet giymesi, ibadetleri esnasında unutarak başına sürdüğü tütsü ile okula gitmesi günlük pratiklerini nasıl sürdüreceğini bilememesinden kaynaklanır. Üniversitede kendisine verilen odayı adeta bir ibadethaneye çevirir. Ölümünden sonra Hardy, Ramanujan’ın tüm dinlerin eşit derecede doğruluğuna inandığını ve dindar kimlik vurgusunun aslında Batı romantizmi olduğunu yazsa da dahi matematikçi filmde koyu bir dindar olarak resmedilir.(1) Sahip olduğu dehanın Tanrısallığına inanır ve rüyalarında gördüğü Hindu Tanrıçası Namagiri’nin yol göstericiliğinde çalışmalarını sürdürür. Ramanujan, dehası, Hintli oluşu, geleneksel davranış biçimi ve seküler bir çatı altında sürdürdüğü dindar kimliği ile her anlamda sıra dışı bir görünüme sahiptir. 
 
Mistisizmle Ulaşılan Bilgiye Pozitivist Kılıf
Hindistan, diğer sömürgeci ülkeler gibi İngilizler için de yalnızca bir kaynaktı. Ramanujan ise sömürge yönetimi içinde kendi varlık mücadelesini vermeye çalışan, hisleriyle, inancıyla hareket eden, cesur ve keşfedilmeyi bekleyemeyecek kadar hevesli bir dahiydi. Defalarca Cambridge Üniversitesi’ne ulaştırdığı formüllerini enteresan bulan yalnızca Hardy oldu. Hardy, tarihteki birçok isim gibi bilimsel katkılarının ne olduğu bilinmeden, sağlamış oldukları katkıdan pragmatik olarak yararlanılan üstün şahsiyetlerden biriydi. Ramanujan o mektubu yazmasaydı belki de İngiliz Bilimler Akademisi’ne üye olan diğer isimler gibi kalabalıktan görünmeyecekti.
 
Hardy de diğer bilim adamları gibi bilginin olguya ya da kanıta dayandırılmadan geçerli olamayacağını savunur. Ramanujan’ı onlardan ayıran şey dehası olduğu kadar bilgiye ulaşma yöntemidir. Filmin bel kemiğini oluşturan mesele pozitivizm ile mistisizmin “kanıt” çıkmazındaki savaşıdır. Ramanujan bir tür ilhamla yazdığı binlerce formülü “Tanrı düşüncesini yansıtmayan hiçbir denklemin kendisi için anlamı olmadığı”(2) fikriyle temellendirerek, Batı’nın bilim tapınağı sayılabilecek Cambridge Üniversitesi’nde kendisine kabul edilebilir bir varlık alanı bulamaz. Birinci Dünya Savaşı İngiltere’sinde, sokaklarda tartaklandığı, aşağılandığı ırkçı saldırıların yanında üniversite kapıları ardında bir de bilimsel ırkçılık savaşı verir. Üniversite kürsüsündeki çağdaşları arasında kendisine adil yaklaşan en önemli isimler Hardy, Littlewood ve Bertrand Russell’dır. Filmdeki şakacı Russell karakteri, bilimsel yaklaşımları ile Ramanujan’ın varlığına pasif bir dayanak noktası oluşturur. Diğerleri Hintli bir dehanın yazdığı defterler dolusu formüle kıymet vererek, onu bir saygınlık çerçevesine yerleştirmeyi bilinçli olarak seçmezler. Dehasını görmek istemeyen ve kendisini sınıftan kovan Prof. Howard ile yaşadığı diyalog, dahi matematikçinin gerçek manada nefesini keser. Kendine gelmek için aradığı soluğu rastgele içine girdiği Trinity College şapelinde alır. Devasa Newton heykelinin önünde mistik bir dertleşme sahnesi yaşar. Hintli adamın, bilimin babası ile yaşadığı bu sessiz diyalog, kabul görmeyi umarak pozitivizmin karşısındaki çaresiz boyun eğişidir. Hırsı Ramanujan’a bu savaşı yarım bıraktırmaz. Batı’ının dayattığı kanıtlar için daha çok çalışır. İlk makalesini Cambridge çatısı altında bastırır ve mistisizm ile ulaştığı bilgiye pozitivist bir kılıf bulmayı başarır. Bu gayreti, kahramanımızın dünyanın en eski yayınevine sahip olan bir üniversitenin makalesini basmasını hedefleyecek kadar dehasının farkında olduğunun da ispatıdır.
 
Ramanujan’ın Son Arzusu: Eve Dönüş 
Dahilerin hayat öykülerinde verem ve intihar sıklıkla rastlanan iki olgudur. Uzun yaşasaydı Ramanujan da matematiğin babası olarak anılabilirdi. Newton kadar şanslı değildi, veremden kurtulamadı. İngiltere’de yaşadığı birkaç yılın on sekiz ayını sanatoryumda geçirdi. Ramanujan hastalığının sebebini, Brahman geleneklerine göre suyun üstünden geçmemesi gerektiği halde bu yolculuğa çıktığı için cezalandırılmasıyla açıklar. Bu yorum, Ramanujan’ın “eve dönüş” (nostos) vaktinin geldiğine vurgu yapar. Yaşadığı yabancılaşma, hastalığı ve savaş yıllarında kıtlıkla mücadelesi, emniyete kavuşma hissini güçlendirir. İngiltere’deki tüm deneyimlerinin yarattığı bu hisle bir an önce yuvaya dönmeyi ister. Yaşadığı ruhsal ve fiziksel zayıflığın ilerlemesi ile intiharın eşiğinden döner. Madras’a vardıktan bir yıl sonra otuz iki yaşında ölür. Çalkantılı ve kısa İngiltere macerasını bulduğu formüller sayesinde üstün başarı ile taçlandırır. En eski bilim otoritesi kabul edilen İngiliz Bilimler Akademisi’nin en genç ve ilk Hintli üyesi olarak adını yüz yıl sonra bile görünecek şekilde Cambridge’in kabarık listesine yazdırır.
 
Dahiler, insan eliyle yazılmış bir senaryonun güçlü karakterleri değil, âlemdeki büyük senaryonun kilit taşlarıdır. Bu yüzden seyirci için bir dahi ile sıfırdan, insan eliyle yazılmış, ortalama hasletlere sahip bir karakterle yaşadığı özdeşleşmenin boyutları farklıdır. Mevzu olan hikâye bir dehayı anlatıyorsa yönetmen ile seyirci bile zaman zaman aynı koltuğa oturup, aynı mesafeden aynı hikâyeye bakabilir. Filmin asıl belirleyicisi bir insanın sahip olduğu deha değil, bu insanı çevreleyen dönemsel ayraçların neler olduğu ve nasıl anlatıldığıdır. Matematik dehası Ramanujan için bu, kendini var etmek adına Birinci Dünya Savaşı İngiltere’sinde ırkçılığa karşı mücadele vermesidir.
 
Sonsuzluk Teorisi’ne, Ramanujan’a adanmış mesafeli bir hakkını teslim etme ya da en iyi ihtimalle bir tür vicdani rahatlama filmi olarak bakılmalı. Ramanujan, hastalık, savaş, intihar, ırkçılık, sömürgecilik gibi dehası kadar çektikleri çile ile de tarihe geçen birçok dahiye nazaran yine de şanslıydı. Zor geçen İngiltere yıllarına rağmen üstün gayreti ile dehasını insanlığın faydasına sunabildi. Turing gibi kendi vatanında intiharla sonuçlanacak kadar trajik bir hayat sürmektense, Ramanujan gibi çileli ve başarılarla dolu kısa bir ömrün son demini vatanında geçirmek muhakkak bir tercih konusudur.
 
 
(1) “Personality and Spiritual Life” en.wikipedia.org/wiki/Srinivasa_Ramanujan
(2) Aynı sayfa.
YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..