Hayal Perdesinin Gözünden
Türk Sineması Araştırmaları
09.11.2017 Kare Öznelliğin İntikamı Aybala Hilâl Yüksel

İronik üslubu ile tanıdığımız İsveçli yönetmen Ruben Östlund, modern insanın kutsallarıyla kavga etmeye devam ediyor. En son ülkemizde de vizyona giren Turist (Force Majeure, 2014) filminde aile bağlarını hicveden ve düzeninin kırılganlığını sezdiren yönetmen, Altın Palmiye ödüllü yeni filmi Kare’de sanat tabusuna dokunuyor. Çağdaş sanat müzesi küratörü Christian’ın hikâyesini anlatırken, yüksek sanatın klişeleri ve kültür endüstrisinin yazılı olmayan kurallarıyla alay eden Östlund’un Kare ile “sanat sinemasının” en prestijli ödülünü kazanmasıysa son yılların en iyi sinemasal şakalarından.  

Östlund Kare’de meselesini temel olarak üç katman üzerinden tartışmaya açıyor. İlk hikâye Christian’ın diğer müze yöneticileri ile birlikte yürüttüğü, müzedeki sanat eserlerinin bilindik pazarlama süreçleri ekseninde gelişiyor. İkincisi Christian’ın özel hayatına eğiliyor: Çaldırdığı cüzdanının peşinde atıldığı macera, kahramanımızın yaşadığı karakter aşınmasının boyutlarını ele veriyor. Filmin tematik bir özeti sayılabilecek üçüncü hikâyede ise, Oleg ismindeki performans sanatçısının bir maymunu taklit ettiği(1) gösteri perdeye taşınıyor. Sanatı üreten, tüketen ve pazarlayanların aynı zeminde buluştuğu bu sekans, filmin bütünündeki gözlemci tavrın aksine, özdeşleşme talep eden görsel üslubuyla da dikkat çekiyor.  
 
Cemiyetin Gerekleri
Kare’nin başkahramanı Christian, etrafını dört çizgi ile çevirdiği her şeyi sanat eseri olarak satabileceğini çoktan keşfetmiş olsa da müze yönetimi, sergilenecek yeni enstalasyon çalışması “Kare” için iddialı bir reklam kampanyası hazırlamak ister. Christian’ın ekibinin anlaştığı PR ajansı, dikkatleri müzenin ve “Kare”nin üzerine çekecek bir viral reklam üzerinde çalışır. Çokça denenmiş, basit ve tutan formülleri kullanan; seyirciyi saniyeler içinde yakalayacak, sansasyonel bir video hazırlamak için kafa yorarlar. Kampanya ekibi ile müze yönetiminin birlikte yürüttüğü çalışma, çağdaş sanatın üretim koşullarına dair ipuçlarıyla doludur.
 
Kare’nin kahramanlarının ayak uydurduğu sektörel koşulları anlamak için, estetik yargının zaman ve mekân içindeki değişimi üzerine düşünen sanat tarihçisi Jale Nejdet Erzen’in çağdaş sanat üzerine tespitlerine başvurmak anlamlı olacak. Zira Erzen’e göre, bugün sanat ya da sanatsal imge, genellikle reklam imgeleri gibi kullanılmaktadır. Günümüzün koşulları sanatçının gizemli bir estetik yaratmasına imkân vermez. Endüstriyel dünyanın koşullarında tutunabilecek bir sanat yaratma zorunluluğu, sanatçının biçimin güzelliği üzerine düşünmek yerine, kendini gösterebilecek ve rekabet edebilecek iddia ve anlamlar üretmesini zorunlu kılar.(2)
 
Christian müzesindeki ürünlerini ilgi çekici hale getirmeye çalışırken öte yandan da sanatı destekleyen ve müzeyi ayakta tutan sponsor kuruluşları ikna etmek zorundadır. Yeni tüketim alışkanlıkları içinde yer edinme zorunluluğu (PR ajansının önerdiği gibi) çarpıcı ve aşikâr olmayı dayatırken, müzenin sponsorları içinse ilgi çekici olmaktansa politik olarak doğru görünmek ön plandadır. Taban tabana zıt taleplerle gelen muhataplarının gönlünü hoş tutma mecburiyeti Christian’ı değişken durumlar ve görüşler içine sokar. Yönetmenin, Christian’ın zatında, sanat çevreleri içinden seçtiği temsiller, cemiyetin ikiyüzlülüklerini vurgular. En nihayetinde, Christian’ın “Kare”nin tanıtım sürecinde müzede yaşadıklarına eşlik eden, özel hayatındaki iniş çıkışlar onu profesyonel çizgisinden sıyırmaya yeter de artar. 
 
Bireyin İstekleri
Müzede yaşananlar dört başı mamur bir anlatı kurmaya yetecekken, Östlund Christian karakterinin şahsi yaşamına dair ikinci hikâyeyi ekler ve Kare’ye yeni bir boyut kazandırır. Filmin başında Christian’ın yankesici çetesinin oyununa gelmesiyle başlayan ve çalınan eşyalarını hırsızlardan geri alma girişimleriyle dallanıp budaklanan olaylar, müzede olanların toplumsal kökenleri üzerine düşünme imkânı sunar. Christian bu kez orta yaşlı bir maceraperest gibi içinden geldiği gibi davranmak ile bir baba olarak çocukları için örnek davranışlar sergilemek arasında sıkışıp kalır. Gettoda toplumun yoksul kesimiyle karşılaşması ve azınlık mensubu (muhtemelen Türk) çocuk ile yaşadıkları, iş hayatında yaşadıklarından çok da farklı değildir.
 
Kare’de sanat dünyasının esiri olduğu ikiyüzlülük, insan ilişkilerinden başlayan ve bütün topluma yayılan tutarsızlığın uzantısı olarak resmedilir. Östlund, Christian’ın gündelik işlerini performansa dönüştürürken özel ve profesyonel yaşamı arasındaki ayrımı ortadan kaldırır. Bireyselleşmeye eşlik eden bencillik, estetik yargıları olduğu kadar etik kararları da öznel hükümlere kayıtlı kılmıştır. Yine de Oleg'in performansında olduğu gibi öznellik intikamını alır. Christian’ın pratik zekâsı başta sorunları çözüyor gibi görünse de onu işinde ve ilişkilerinde çıkmaza sürükler. Östlund’un yaygın söylemle kavgası, Christian’ın ve mensubu olduğu zümrenin aleyhine sonuçlanır.
 
 
(1) Oleg karakterini canlandıran aktör Terry Notary, Maymunlar Cehennemi serisinin hareket kareografı. Notary aynı zamanda üçlemedeki Rocket isimli maymuna hayat vermişti.
(2) Jale Nejdet Erzen, Çoğul Estetik, Metis Yayınları, İstanbul: 2011, s. 165.
 
YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..