Hayal Perdesinin Gözünden
Türk Sineması Araştırmaları
25.09.2012 Elena Arada Kalanlar, Zorbalaşanlar Aybala Hilâl Yüksel

Üç rakamının genelleme yapmak için yeterli olduğunu varsayarak, “aile trajedilerinin yönetmeni” Andrey Zvyagintsev son filmi Elena ile bozuk düzen içinde insanın “iyi” kalmayı başaramayacağına dair hâlihazırdaki bir dizi filme bir yenisini ekliyor. Meselesi ve meselesini ele alış biçimi itibariyle üst düzey bir film olarak anılmayı hak eden Elena, gerek finali gerekse genel atmosferiyle karamsar bir bakışı yansıtıyor. Yönetmenin ilk iki filminde gördüğümüz insan ve hayat üzerine derinlikli çözümlemelerdeki denge bozuluyor bu kez; karanlık taraf galebe çalıyor.

 

Yozlaşma

Elena en temelde toplumun çekirdeği olan, zamanla küçülerek günümüzde gerçek manasıyla çekirdekleşen aile kurumunun yozlaşmasını işliyor. Dönüş (Vozvrashchenie, 2003) ve Sürgün (Izgnanie, 2007)’de dağılan aileleri anlatan yönetmen bu kez süreci tersten işletiyor; başkahramanı Elena’nın eliyle mutlu, birbirine bağlı ve müreffeh bir aile inşa ediyor. Elena’nın yaşadığı ikilemi ve nihayetindeki kararını tarafsız bir dille seyre açarken, böyle bir dünyada ancak bu şekilde iyi yaşanır iddiasını da ortaya bırakıyor.

 

Film bir yönüyle de aileyi bir arada tutan bağların aslında ne denli kırılgan olduğunu ve kırılma noktasından sonra gelecek dağılmanın kaçınılmazlığını gösteriyor. Karı-koca, anne-oğul, baba-kız ilişkilerinin yalnızca birtakım çıkarlara bağlı olduğunu ve bir alışverişe dönüştüğünü öne sürüyor. Ailedeki bu arızanın kaynağı ise sevgi eksikliği değil. Filmin en önemli iddialarından biri de bu noktada zaten; adaletin olmadığı bir düzenin içinde sevginin bile elinden bir şey gelmez. Kocasını ve torununu ölüme göndermenin vereceği vicdan azabı arasında seçim yapmak zorunda bırakılan Elena, zor kararını soğukkanlı bir şekilde uygular. Elena’nın adaleti kendi kurallarıyla tesis etme girişiminde elbette sorunlar var. Ancak aileyi böylesine yozlaştıran, insanları insanlıktan çıkaran gerçek faili bulmak için Elena’yı sosyal konumu ile birlikte incelemek gerekiyor.

 

Arada Kalanlar

İlk filmi Dönüş’te yıllardır kayıp olan babanın dönüşünü anlatırken kurduğu alegori üzerinden günümüz Rusya’sı (çocuklar) ile Sovyetler Birliği’ni (baba) yüzleştiren Zvyagintsev, Elena’da da ülkesinin farklı kesimlerini başarıyla modelliyor. 1991 yılında dağılan Sovyetler Birliği’nin ardından oluşan zengin sınıf cimri Vladimir ve bencil kızı Katya ile hayat buluyor. Lüks içinde yaşayan Vladimir’in servetinin birikmesine hizmet eden işçi sınıfın yoksul hayatlarını görebilmek içinse, Elena’nın kılavuzluğunda şehrin dışındaki Sovyet bloklarına doğru uzunca bir yolculuğa çıkmamız gerekiyor. Yönetmen, içinde yaşadığımız için giderek kanıksadığımız ekonomik adaletsizliği, ikisinin ortasında kalmış bir karakterin -hemşire Elena’nın- bakış açısından yansıtarak farkındalığa davet ediyor.

 

Elena her ne kadar Vladimir ile evlense de ilişkileri evliliğin öncesinde bakıcısı ve hizmetçisi olarak çalıştığı dönemdekinden çok farklı görünmemektedir. Vladimir’in Elena’ya yaklaşımı da onu gerçekten eşi veya dengi olarak görmediğini açık eder. Zaten hâlen hemşiresi olarak kullandığı Elena, Vladimir’in ölümünden sonra “ait olduğu” sınıfa geri dönecektir. Nitekim miras ile ilgili karar da bu noktayı açıkça ortaya koyar; bu karar aynı zamanda bardağı taşıran son damladır ve Elena’yı “hak ettiğini” zor kullanarak da olsa elde etmek üzere yapacağı “devrim” için harekete geçirir.

 

Yönetmenin “hak” meselesini iki tembel evlat üzerinden tartışmaya açıyor olması da enteresan. Aslında bırakılacak mirası hak etmeyen Vladimir’in kızı gibi Elena’nın oğlu Sergey de hayatı boyunca hiçbir şey için çaba göstermemiş; hayatın keyfini çıkarmak dışında bir amaç edinmemiş tiplerdir. Elena’nın hamlesi, mirası bu aynı derecede hak etmeyen ve layık olmayan çocuklar arasında eşit olarak paylaştırıyor. Komünizmin kapitalizme karşı sunduğu itirazlardan biri olan “tembellik hakkı”nı da hatırlatan bu tercih, yönetmenin düzendeki arızaların çözümünü Sovyetler Birliği nostaljisinde aradığını düşündürebilir. Ancak Zvyagintsev’in bozuk düzenin merheminin geçmişte olmadığına inandığını Dönüş sayesinde biliyoruz. Ona göre, eski rejimin dönmesi bugün için hiç de katlanılabilir bir şey değil; o tıpkı Dönüş’ün babası gibi yalnızca daha fazla acı getirebilir.

 

Herhangi bir ailenin mensubu herhangi bir kadını anlattığını ima eden ilk ve son sahnesini düşünerek, filmin insana dair sözlerinin genellemeler içerdiğini de gözardı etmemek gerek. İnsan özünde kötüdür, bu henüz ortaya çıkmadıysa gerekli şartlar oluşmadığı içindir, iddiasının bu şekilde bir sunumla destekleniyor olması hayli düşündürücü görünüyor. Film adaletsizliği eleştirirken, böyle bir genellemeye başvurarak kendisi de adaletten uzaklaşıyor. Kendi içinde taşıdığı bu çelişki ise seyircide uyandırmayı hedeflediği vaziyete dışarıdan bakma becerisine de zarar veriyor. Üstelik filmdeki tüm karakterlerin hesapçı ve çıkarcı çizilmesi, geleceği kuracak yeni neslin duyarsızlığı ve amaçsızlığı karamsar tabloyu pekiştiriyor. Genele yayılan bu resme bakarak Zvyagintsev’in çizdiği karakterler içinde düşünce ve duyum olarak kendini en yakın hissettiği kişinin umutsuzluk ve öfke arasında salınan Katya olduğunu da tespit edebiliriz.

 

İyi senaryo ve iyi oyunculuğa eşlik eden sade ve bir o kadar da metaforik anlatımıyla kusursuza yakın bir sinema dili tutturan Zvyagintsev’in geldiği nihai noktada klişeleşen sanat sineması çıkışsızlığı ile paslaşıyor olması takipçilerini bir nebze de olsa hayal kırıklığına uğratıyor. Ancak kendisinden çok daha iyi filmler beklemek için de Sürgün gibi sağlam bir sebebimiz var. Umut edelim ki Zvyagintsev de Katya gibi dünyaya küsüp kendini üretime kapatmasın.

 

YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..