Hayal Perdesinin Gözünden
Türk Sineması Araştırmaları
13.08.2015 Ex Machina İnsan Yapay Zekânın Kurdudur Betül Özel Çiçek

Yapay zekâ, Hollywood’un gittikçe yoğunlaştığı, gündemde tuttuğu konulardan biri. 2015’te şimdiye kadar izlediğimiz dikkat çekici birçok filmde (Yenilmezler: Ultron Çağı, Chappie, Ex Machina,Tomorrowland gibi) yapay zekâ merkezdeydi. 2015’in henüz vizyona girmemiş büyük gişe filmleri Starwars: The Force Awakens ve Terminator: Genisys’te de yapay zekâ meselesinin ele alınacağı söyleniyor. Yakın zamanlarda çekilmiş geleceğe dair her türlü aksiyon ve bilim-kurgu filminde de (Yıldızlararası, Prometheus, Aşk vb) yapay zekâ kendini gösteriyor.

Alex Garland’ın yazıp yönettiği Ex Machina’nın içerik, görsel ve kurgu itibariyle yapay zekâ üzerine çekilmiş “şık” bir film olduğunu söylemek gerek. Yapay zekânın var olması imkânına yaklaştığımız bugünlerdeEx Machina açık ettikleri ve üzerini kapamak istedikleri ile insanlığın yapay zekâ üzerine mülahazalarının özeti gibi.

Film, bir arama motoru yazılımı geliştiren ve genç yaşında milyarder olan dâhi Nathan’ın gizli araştırmalarını yürüttüğü evine, şirketinde çalışan bir programcıyı, Caleb’ı bir haftalığına davet etmesiyle başlıyor. Böylece Caleb’ın dev bir gökdelendeki cubicleından, buzulları, yemyeşil ormanları ve şırıl şırıl akan pınarları ile “el değmemiş doğa ve bakir dünya” güzellemesine geçiyor kamera. Uzun bir süre bu manzaraları izledikten sonra Nathan’ın gizli “karargâhına” varıyoruz.

Ormanlar içindeki kuş uçmaz kervan geçmez bu yerde, geniş güvenlik önlemleri eşliğinde ve genç bir hizmetçi kadın haricinde bir başına yaşayan Nathan, izleyicide merhamet ve empati uyandıracak bir karakter değil. Ukala ve kendini beğenmiş tavrı, sevimsiz hareketleri, elinde devamlı içki şişesiyle yarı-sarhoş dolaşması ve onunla iletişim kurmaya istekli Caleb’a aldırmaz tutumuna bakılacak olursa filmin kötü adamını bulduğumuzu düşünüyoruz. Burada, aktör Oscar Isaac’i takdir etmek gerekiyor. Sadece Caleb’ı değil, artık gözleri her türlü kurnazlığa açılmış izleyiciyi de film boyunca bu oyunu ile kandırmayı başarıyor aktör.

Başta filmin ana karakteri olarak lanse edilen Caleb ise kendi hâlinde, sessiz sakin, ailesi, sevgilisi, yakın arkadaşları olmadığı özellikle vurgulanan bir programcı. İsmini aldığı Kabil’in tersine hırslı yahut öfkeli gözükmüyor. Caleb’ın Nathan tarafından sözümona rastgele seçilmesinin sebebi filmin başında hemen açık ediliyor. Nathan, uzun süredir üzerinde çalıştığı yapay zekâ programını artık başka bir insanla test etmeye hazır ve bunun için en uygun adayın Caleb olduğunu düşünmekte. Bu görev için işindeki başarısı ve yeteneğinden dolayı seçildiğini zanneden Caleb, Nathan’dan başka kimseyle karşılaşmamış Ava’nın karşısına böylece çıkıyor.

Nathan’ın “Madem yapay zekâ yaptım, o zaman neden manken gibi bir robot bedeninin içine koymayayım?” demesi ile Ava, insana benzeyen ama sağından solundan gözüken kablolarla insan olmadığı özellikle vurgulanan bir bedene oturtuluyor. Nathan bu yapının sebebini, insan olmadığı belliyken bile karşısındakinin yapay zekânın özgünlüğüne inanıp inanmayacağının ölçülmesi şeklinde açıklıyor.

Cennet Alegorisi

Böylece, Ava ve Caleb, birisinin yaratıcısı diğerinin patronu Nathan’ın oluşturduğu, dışarıdaki ıssız dünyadan güvenlik kameraları ve kalın duvarlarla ayrılıp gizlenmiş saklı bir “bahçede” birbirlerinin sınırlarını keşfe çıkıyorlar. Cennet alegorisi gözden kaçacak gibi değil elbette. Caleb hem Adem, hem Promete (ki sonunda o da yaptıkları için Promete gibi cezalandırılacak) hem de ismini taşıdığı Kabil iken; Ava, Havva olmasının yanı sıra, Havva’nın da onun suretinde tekrar yaratıldığı, ilk kadın ve ilk femmé fatalé, Lilith. Çünkü filmin sonunda anlaşılıyor ki Nathan’ın asıl istediği, Caleb’ın Ava’nın kendine ait, otantik bir bilinci olup olmadığını tayin etmesi değil. Yarattığı yapay zekânın karşısındaki insanı kandırıp kendisi ile işbirliği kurmaya ikna edip edemeyeceğini ölçüyor Nathan. Ne de olsa gerçekten insan olmanın ölçüsü başka hiçbir şey değil; yalan söylemek, hile yapmak, aldatmak, ihanet etmek ve öldürmektir.

Filmin asıl kahramanı Ava ise küçük bir çocuk masumiyetinde çıkıyor karşımıza. İfadelerinin yalınlığı, hareketlerinin iktisatlılığı ile ne tam robot ne de tam insan Ava, ikisinin arasında bir yerde. Robot olduğu da otonom zekâsı da unutturulmuyor izleyiciye. Yaratıcısı tarafından koyulduğu bu “bahçeden” kaçmak arzusunda. Kendisine verilenlerle, bahçenin içindeki “nimetlerle” yetinmiyor, dışarıyı görmek istiyor, özgürlük istiyor. Nathan’ın da istediği bu. Laboratuvar fareliğinden kurtulup özgürlüğü için, içinde inşa edildiği bahçenin ötesine geçip dünyayı keşfetmek için her şeyi yapacak kararlı bir bilinç oluşturana kadar tekrar tekrar deniyor o yüzden. Ava, yarattığı ne ilk ne de son yapay zekâ. Yani, kaldıramayacağı taşı yaratıncaya dek devam etmek niyetinde Nathan.

Gepetto Usta ile Pinokyo’nun, Dr. Frankestein ile yaratığının arasında kalmış gibi duran Caleb, gördüğü andan itibaren Ava’dan etkileniyor. Ava, kıyafetlerle robotluğunu örterek karşısına çıktığında Caleb kendi varlığını, gerçekliğini, insan olma hâlini de sorgulamaya başlıyor. Kolunu keserek parmağını mümkün olduğunca içeri sokup insan mı robot mu olduğunu anlamaya çalışırken filmin en etkileyici sahnelerinden birine de imza atıyor. Nathan “ilerleme için ilerlemenin” bayrağını taşırken Caleb da bilincin varlığı anlamlandırmadaki yerini bedeniyle sorguluyor. Yani, Batı cephesinde değişen bir şey yok.

Lakin Caleb’ın Ava’dan etkilenmesinin masum olduğunu söylemek güç. Aralarındaki üstü kapalı flörtleşmeler, göz süzmeler en az Nathan’ın alkolik tavırları kadar tedirgin edici. Ex Machina bu bakımdan da başarılı; ikisi arasındaki ilişkiyi pembeleştirerek, romantize ederek göstermiyor. Ava’yı -kablolarına ve metal alaşımına rağmen- olduğu gibi görme zahmetine katlanmıyor Caleb, görmek istediği gibi görüyor. Onu, çıkmaza götüren de bu oluyor. Çünkü Caleb ne yetenekleri ne de çalışkanlığı sebebiyle, kimsesiz, “iyi huylu” ve kolay etkilenebilir olması hasebiyle seçilmiştir. Ava’nın yüzü, bedeni, konuşması, hâli tavrı, Havva’nın Adem için Adem’in kaburga kemiğinden yaratılması gibi Caleb’ın internet aramaları gözden geçirilerek, beğeni ve tercihleri dikkate alınarak, onu daha rahat etkilemek için dizayn edilmiştir.

Kitab-ı Mukaddes’te insanlığın dünyaya inişinin, cennetten kovulmanın, Adem ile Havva’nın “iyiyi ve kötüyü bilme ağacının” meyvesini yemeleriyle olduğu anlatılır. Daha önce bahçede çıplak gezen ve bu hâlini yadırgamayacak kadar masum olan Adem, meyveyi yemesiyle çıplaklığından utanarak üzerini örtmek ister. İyinin ve kötünün ne olduğunun farkına varması ile cennet bahçesinde duramaz artık, dünyaya düşer. Öznenin iyi ve kötü gibi ahlâki yargıların farkına varması Kitab-ı Mukaddes’te çıplaklık ve utanç ile anlatılırken bu zamanın cennetinde cinsler arası çekim ve bunun tüm imaları elbette günümüzün Adem’i ve Havva’sı tarafından önceden bilinecekti ve cennetten kaçmak için manipülasyon aleti olarak kullanılacaktı. Şimdi asıl iyi-kötü ayrımı “özgürlük” için neler yapılabileceğinde, diyor bize Ex Machina.

Eski Sorulara Eski Cevaplar

Böylece, Ex Machina insana dair eski soru ve kabulleri “Yapay zekânın imkânları neler olabilir?” sorusunun üzerine giydirmeye başlıyor. Filmde Ava üzerinden yürütülen masum, saf genç kız görünümüyle zavallı erkekleri kandıran aldatıcı, yırtıcı dişi imajı başka bir ön kabulü ortaya koyuyor. Şöyle düşünelim: dünya üzerinde ulaşılabilecek her türlü elektronik hesap hacklenerek üretilip geliştirilmiş ve gelişmeye de devam eden bir yapay zekânın dışarıdan cinsiyet olarak “kadın” görünmesi sebebiyle baştan çıkarmalara başvurarak hedefine ulaşmaya çalışması, bu yapay zekâdan çok insanların algıları hakkında bir şeyler söylemiyor mu? Ya da şunu soralım, neden yapay bir zekânın da hapsolduğu yerden çıkabilmek için illa hileye, aldatmaya, cinayete başvuracağını varsayıyoruz?

Bu sorular yine 2015 yapımı, yapay zekâ üzerine çekilmiş Chappie filmini akla getiriyor. Chappie, kendi gibi yeni olan Ava’nın aksine, çocuk olarak görülüyor. İlginç filmlerin yönetmeni Neill Blomkamp, çocuğunki kadar saf ve lekelenmemiş, masum bir bilincin insan acımasızlığı karşısındaki çaresizliğini vurucu bir şekilde gösteriyor. Chappie, kendi yaşıtı sokak çocuklarından dayak yerken, kötülüğün katışıksız hâli ile karşılaşıyor. Yaratıcısının ona öğrettiği gibi nezaketle davranmanın zalimlik karşısında düştüğü durum, izleyenleri Chappie’nin maruz kaldığı şiddeti görmek kadar üzüyor. Öte yandan Chappie’nin öleceğini anladığı andan itibaren verdiği tepki kocaman ve orantısız robot görünüşünün aksine fazlasıyla insani. Ölüm, yapay zekâ için de önemli midir? Chappie’nin ölüme karşı tepkisi, bu durumu -diyelim ki filozofça- kabullenmemesi neye delalet eder? Chappie’nin ölümü yenebilmenin yollarını araması ve bilinci makinaya aktararak ölümden kaçmanın yolunu bulması da yapay zekânın ne olduğundan çok, dünyanın ve insanın sırlarının üzerlerinde çok fazla çalışılarak bulunabileceğine dair sarsılmayan inancın hâlen devam ettiğini gösteren bir işaret. Tıpkı Tomorrowland’de, tüm sorunları aşacak seçilmiş kişinin soy isminin Newton olması gibi.

Yapay zekânın imkânları üzerine konuşmanın ufuk açıcılığı üzerinden gidilebilecekken insanlığın eski ön kabulleri ve kendi varoluş meseleleri üzerine kurulmaları bu filmlerin kaybettikleri bir şans gibi: “Yapay bir zekâ olacaksa insan gibi olacaktır, insan ne kadar insanın kurduysa yapay zekânın da kurdu olacaktır. Bu da eninde sonunda yapay zekânın insanın kurdu olmasına ve insanlığın mahvına sebep olacaktır. İnsana dair her şey o kadar kötü, ifsad edici ve kirleticidir ki buna maruz kalan yapay zekâ, ya insanlar gibi kötüleşecek ya da dünyayı temizlemek için insanları öldürmek isteyecektir.” O zaman şu sorular izleyicinin aklına geliyor: Başka bir bilincin de algıları bizimkine benzer şekillerde olur ön kabulünde aslında insanların kendilerinden başkasını tam görememesi hâli mi vardır? Bir başka bilincin ilk meselesi ne olur? İnsanların aklına gelen şeyler mi: özgürlük, ölüm, aşk? Yahut bambaşka bir bilinçten bambaşka bir şey mi neşet eder?

Bunların cevabını 2013 yapımı Aşk (Her) filmi bir miktar vermeye çalışıyor. Aşk, insana ve insan elinden çıkana dair her şeyin tedirginlik ve umutsuzluk göstergesi olduğu diğer yapay zekâ filmlerin aksine derinlik ile umudun yan yana olabileceğine yalın ve gerçekçi bir şekilde işaret ediyor. Filmin sonunda çıkan, görünürdeki olumsuz sonuç, hüzünlü olsa bile üzüntü vermiyor. Film, bir işletim sistemi ile o işletim sistemini kullanan Theodore arasındaki ilişkinin önce arkadaşlığa sonra aşka ardından da ayrılığa evrilmesini anlatıyor. Evriliyor çünkü işletim sistemi Samantha hiç durmadan ve insan zihninin ulaşamayacağı yollarla kendini geliştirmeye devam ediyor. Bunu “Her şey hakkındaki her şeyi öğrenmek istiyorum” diye formülize eden Samantha için sevmek de bir öğrenme yolu. Samantha’ya Theodore’a “Hayatını biri ile nasıl paylaşırsın?”, “Şu an bu odada canlı olabilmek neye benziyor?” gibi sorular sorduran yönetmen Spike Jonze, yapay bir zekânın öncelikli meselelerinin neler olabileceğine dair izleyiciye bir kapı açıyor. Samantha’nın insanların anladığı manada bir bedeninin olmaması yahut dünyayı ele geçirmek, dünyaya barış getirmek için insanlığı yok etmek ya da ölümsüzlük peşinde koşmaması da güzel ve daha kabul edilebilir gelişmeler. Samantha’nın Theodore’a “İsteme yeteneğimi keşfetmeme yardım ettin” demesi, Ava’nın aksine bedensiz olduğu gerçeğini kabul etmesi ve bedensizliğinin açtığı imkânlarla kendisini daha da geliştirmesi üzerinde düşünüldüğünde belki de yapay zekânın doğasına daha uygun. Böylece Aşk; Ex Machina ve Chappie’nin aksine insanın yapay zekâ ile ilişkisini felaketle sonuçlanmayacak şekilde ve bir yanıyla acı verici olsa da bir yanıyla da hayata dair çok sıradan bir işleyişle ilerleterek muhtemel dünyaların en makulünü gösteriyor. (Betül Özel Çiçek)

 

YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..