Hayal Perdesinin Gözünden
Türk Sineması Araştırmaları
09.11.2016 Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları Tim Burton’ın Tuhaf Çocukları Aybala Hilâl Yüksel

Tim Burton’ın son filmi Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları (Miss Peregrine’s Home for Peculiar Children, 2016) sadık takipçilerinin yabancısı olmadığı, ancak yabancısı olanlara pek tuhaf gelecek yeni bir hikâyeyi perdeye taşıyor. Ransom Riggs’in kaleme aldığı aynı isimli romandan uyarlanan hikâye yeni olmasına yeni, ancak romanın kahramanları ve atmosferi Burton’ın otuz yılı aşkın kariyeri boyunca kurduğu sinema evreni için biçilmiş kaftan. Zira Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları’nda, yönetmenin bugüne dek anlatageldiği, farklılıkları yüzünden toplum dışına itilmiş, tek bir mekânda yaşamaya mahkûm olmuş karakterlerinden bol miktarda bulunuyor. Tuhaf ve hüzünlü çocuk kahramanlarına teselli bulacakları fantastik evrenler kurmada mahir Burton, bu romanı uyarlama fikrine karşı koyamamış olmalı.  

Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları’nın henüz lise çağındaki esas oğlanı, “baş tuhafı” Jacob Portman hayatta en çok değer verdiği kişi olan dedesinin ölümüyle ruhsal bir çöküntü yaşar. Jacob dedesinden dinlediği masallardaki ve dedesinin son sözlerindeki ipuçlarını takip edip kıtalar arasında, hatta farklı zaman dilimlerinde dolaşacağı bir maceraya atılır. Bu macera, romanda hızlıca, filmde de çok hızlıca tanıtıldığı üzere yalnız ve silik bir çocuk olan Jacob’ın çok özel ve önemli olduğunu keşfedeceği başka bir dünyada geçer. Klasik bir fantastik öykünün başlangıç ve varış noktalarından geçen Jacob’ın öyküsünün niteliğini bu hayal ürünü evrendeki tecrübesi belirler.

Gamsız Hayat 
Dedesinin ölmeden önce tembihlediği üzere “döngüye” girmek için yola çıkan Jacob, zamana hükmedebilen Bayan Peregrine ile tanışır. Bayan Peregrine, tuhaflıkları yüzünden yetimhanesine gönderilmiş kimi görünmez, kimi kuvvetli, kimi ölümcül, kimi çoktan ölmüş çocukları, güvenli bir günün sonsuz tekrarı içinde muhafaza edebileceğini düşünen -beklendiği üzere- tuhaf bir kadındır. Yetimhanedeki çocukların içinde yaşadıkları, bittiği anda yeniden başlayan bir gününe birkaç günlüğüne konuk olan kahramanımız Jacob ise yeterince tuhaf veya yeterince normal olamadığı için üzülür ve hem gerçek hem fantastik evrende kendini hayli garip hisseder.
 
Fakat tüm bu tuhaflıklarla fazlasıyla meşgul olan Burton’ın anlatısı, fantastik evrenin el verdiği tüm olası tartışmalara gözünü kapatmış gibidir. Çocukların sonsuz yaşam, sonsuz gençlikle yüzleşmeleri, durmadan aynı döngünün içinde sıkışmalarının sonuçları ve olası sorgulamaların tamamı bir kalemde es geçilir. Sanki bu hikâyede yaşlanamayacak olmanın tek olumsuz tarafı hoşlandığı çocukla birlikte yaş alamamak, hatta belki daha da önemlisi onunki gibi bir akıllı telefona sahip olamamaktır. Yine Jacob’ın dedesi Abraham’ın Polonya’daki ailesi “canavarlar tarafından” öldürüldükten sonra, diğer “farklı” çocuklarla beraber bu yetimhaneye gönderilmesinin Avrupa tarihiyle olası tüm kesişimleri de önemsiz bir detaya dönüşür.
 
Tim Burton ve avanesi, gerçek dünyanın yeteri kadar acı, hesaplaşma ve gereğinden dahi fazla düşünen insanla dolu olduğuna emin olmalı ki, bu hayal ürünü dünyanın muhataplarının düşünerek yorulmasını istemez. Ancak bu dertsiz tasasız evren, ilk şaşkınlığı ve heyecanı atlattıktan sonra hızla sıkıcı bir yere dönüştüğü için olsa gerek hikâyenin görünmez kötüleri, “gölgeler” ismindeki canavarlar apar topar sahneye çıkar. Fantastik kahraman olamadığı gibi tipik bir Tim Burton tuhafı da olamayan Jacob’ın kötülük karşısındaki zaferi de akıl ve erdem ile değil, el çabukluğu marifet kabilinden muziplik ve şamatayla olacaktır. 
 
Burton Bunun Neresinde
Tim Burton’ın kurduğu evrenlerde hiçbir zaman, mitlerden beslenen ve kahramana olduğu gibi seyirciye de manevi bir yolculuk teklif eden, hiç değilse onun mental ihtiyaçlarını destekleyen fantastik maceralar yaşanmaz. Ancak buna karşılık yönetmenin filmleri, türün sınırları içinde kalmakla beraber kendine has manevralar ve dokunuşlarla farklılaşır. Tim Burton sineması, pek çok fantastik anlatı gibi seyircisini olgunlaştırmasa veya düşündürmese bile eğlendirir, gerçek dünyanın sıkıcılığından uzaklaşmayı sağlayan bir “kaçış alanı” sunar. Bunun içinse kendine has hileleri vardır; zemine yerleştirdiği ironinin yanında, normal olduğu varsayılan dünyanın acayipliklerine işaret eder, sıradan olmayı masal kahramanı olmaya tercih eden sıra dışı kahramanlara da sıklıkla başvurur. Bu Burton’a has evrende fantastik anlatının aranan mentor’u olmaya en çok yaklaşan kişinin bile bırakın esas kahramana yol göstermeyi kendine dahi hayrı dokunmaz.
 
Makas Eller’de (Edward Scissorhands, 1990) bir insanın ellerinin makastan olmasını ve laboratuvar koşullarında üretilmesini dünyanın en normal olayıymış gibi karşılayan mahalleli, Edward’dan daha tuhaftır. Sırf ölü olmayı çok sıkıcı bulduğu için kendisini hiç de korkunç bulmayan fanileri korkutmaya çalışan Beterböcek’in (Beetlejuice, 1988) ana hikâyesi ironi üzerine kurulur. Büyük Balık’ın (Big Fish, 2003) Will’i, babası hayatını bir masal ve fantaziden ibaretmiş gibi anlattığı için ona karşı öfke doludur, hayatın gerçek ama acılı yüzünü tercih etmek ile biraz eğlenmek arasında seçim yapması gerekecektir. Öte yandan Charlie’nin Çikolata Fabrikası’nda (Charlie and the Chocolate Factory, 2005) Willy Wonka’nın, Alis Harikalar Diyarında’da (Alice in Wonderland, 2010) Deli Şapkacı’nın kahramanlarımıza gösterdiği yol, olgunlaşma ve yüzleşmeye değil yalnızca daha fazla çılgınlığa çıkar. Tim Burton evrenlerinde acılar olgunlukla karşılanmaz, bilakis onlardan ardına bakmadan kaçmak makbul görülür. Burton seyircisi de tıpkı film kahramanları gibi büyümenin değil, çocuk kalmanın peşindedir.
 
Klasik fantastik anlatıya eklemlenmeye hiçbir zaman teşebbüs etmeyen Burton, kendine has acayipliğiyle “inandırıcı” olmayı başarır ve en tesirli filmlerini ortaya koyar. Bu çizgiden kısmen saptığı son filmi Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları ise mitlerden gücünü alan ve insana dair sözleri olan fantastik kurgulardan biri olamaz ama Burton’ın fantazinin sınırlarını zorladığı ikonlaşmış filmlerinin de yanına yaklaşamaz. Romanın derli toplu bir fantastik olma eğilimi ile Tim Burton’ın öyküyü bir oyun bahçesine dönüştürme çabası arasında sıkışmış görünen Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları da tıpkı Jacob gibi ne yeterince tuhaf ne de yeterince alışıldıktır.
 
YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..