Hayal Perdesinin Gözünden
Türk Sineması Araştırmaları
16.05.2015 Kocan Kadar Konuş Hayaller Toplumsal Eleştiri Gerçekler Romantik Komedi Betül Özel Çiçek
Son dönemde Türk sinemasında, komedi unsurlu aşk filmlerinde -yeni tabiriyle romantik komedilerde- bir artış görülmekte. Ancak çekilen romantik komedilerin pek çoğunun aynı anda hem romantik hem de komik olmayı başarabildiğini söylemek zor. Mart 2015’te gösterime giren Kocan Kadar Konuş ise bu konuda diğer örneklerden daha önde gözüküyor. Türden beklenen hemen tüm özellikleri barındıran film, oyunculuk, diyaloglar ve özenli görselliği ile dikkat çekiyor. Rüya, hayal ve hislerin imgelerle anlatıldığı sahneler için görüntü yönetmeni Jean-Paul Seresin özel bir teşekkürü hak ediyor muhtemelen.
 
Şebnem Burcuoğlu’nun geçen sene çıkan aynı isimli romanından uyarlanan Kocan Kadar Konuş, “Türk kadınının DNA’larına kodlanmış evlenme saplantısının” ne gibi arızalara yol açabileceğini anlatıyor. İzmirli ve kadınların baskın olduğu bir aileden gelen Efsun, bir aile apartmanında anne-babası, kardeşleri, yan dairelerde teyzesi, kuzenleri ve anneannesi ile iç içe yaşıyor. Filmin lanse ettiğine göre, ailenin kadın bireyleri arasında en aklı başında olanı da yine Efsun. Aklı başında olmasını ise devamlı kitap okumasından, erkek gibi giyinip kendine bakmamasından, ailede çalışan tek birey olmasından ve bir yumurta kırmayı bile bilmemesinden anlıyoruz. Ne çare ki bu aklı başındalık ailenin en büyük evladı Efsun’un “otuz yaşına gelmesine rağmen” bir koca bulmasına vesile olamıyor. Yirmi yaşındaki en küçük kuzeninin “bile” evlenmesi üzerine artık canına tak eden Efsun, aklı başında olmayı ve gerçek aşkı aramayı bir yana bırakarak ailesinin kadınlarından “kadın olmayı” öğrenmeye ve böylece evlenmeyi garantilemeye karar veriyor. Çünkü Efsun’a ailesinin kadınlarının hiç durmadan öğrettiği üzere: “Sinek kadar eri olanın dağ kadar feri olurmuş. Sözün özü kocan varsa varsın, yoksa da geçmiş olsun. Hele bir de otuzuna gelip de bekâr kaldıysan bu dünyada yatacak yerin yok!” Böylece Efsun karşısına çıkan ilk adama, ailenin kadınlarından öğrendiği gibi davranmaya başlıyor. Fakat karşısındaki adam Efsun’un bildiği erkeklerden değil, lisedeyken çok sevdiği ve uzun yıllar unutamadığı ilk aşkı Sinan olduğu için işler sarpa sarıyor. Efsun’un öğrendiği taktikleri Sinan üzerinde uygulaması filmin komedi unsurları olarak gözümüze sokulsa da filmin asıl komik yerleri Efsun’un kalıplaşmış davranış biçimlerini eleştirdiği sahneler.
 
Kocan Kadar Konuş’un oyunculuk olarak, görsel olarak ve içeriğin işlenişi itibariyle fantastiğe kaydığı rahatlıkla söylenebilir. Efsun’u oynayan Ezgi Mola başta olmak üzere oyuncuların hepsinin gayet başarılı olduğu bir gerçekse de özellikle filmdeki kadın karakterlerin abartılı çizildikleri görülüyor. Bunun aksine, filmdeki sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen erkek karakterler ise göze batmayacak, orada oldukları belli bile olmayacak şekilde oynanmış. Bu da akla filmle alakalı ilk soruyu getiriyor: Adı Kocan Kadar Konuş olan ve kadınların -hâliyle erkeklerle- evlenmeye verdiği önemi konu alan bir filmde neden bu kadar az erkek karakter var? Efsun’un anneannesi, teyzesi ve annesi evlatlarına evlenmenin gerekliliğini üstüne basa basa anlatırlarken, onların hayatlarındaki erkekler nerede? Bu anaerkil ailede sadece, alenen söylenmese bile bir miktar pısırık olduğu ima edilen, köşesine çekilmiş ve ailesiyle irtibatı Efsun’la sınırlı bir baba var. Baba ile anne arasında hemen hiçbir ilişki yok. Annenin tüm hayatı kendi annesi ve kardeşleriyle. Hâl böyleyken bu kadınlar neden filmin söylediği üzere takıntı hâline gelecek şekilde evlenmek ve evlatlarını evlendirmek istiyorlar? 
 
Statü mü, Gönül mü?
Soruyu biraz daha genişletecek olursak: Aklı başında Efsun’un aklına ailesinin kadınlarının evlenmenin üzerinde neden bu kadar ısrarla durduklarını sormak gelmiş midir hiç? Bütün bu yaşını başını almış kadınlar, sadece romantik bir heves üzerine mi zavallı kızlarına evlensin diye baskı yapıyorlar, yoksa ortada daha başka ve romantik komedinin pembe yüzeyinin altına inen daha derin bir mesele mi var? Sosyal alanda varlığının meşruiyeti, kamuda kabul görebilmenin en makbul aracı, başında “sinek kadar” bile olsa başka birinin olması ise evlilik kurumunun ne kadarı bahşedilen bir statünün sembolü ve ne kadarı gönülle alakalı? O zaman, Efsun’un anneannesinin, annesinin ve teyzesinin evlilik “saplantısı” sadece bir komedi unsuru olarak ele alınacak sebepsiz, mesnetsiz bir histeri midir yoksa çocuklarını kendi bildikleri tek yolla rahat ettirme yolu mudur? Durum buysa ve ortada bir problem olduğu düşünülüyorsa, bunun mesuliyetinin tek başına bir tarafa, bir cinse ait olduğu söylenebilir mi?
 
Efsun film boyunca senarist ve yönetmen tarafından kadınlık olarak tanımlanan pozisyona yaklaşmaya çalıştıkça kıymet kaybediyor ve ondan uzaklaştığı nispetle kıymet kazanıyor. Film burada, her ne kadar “Türk kızlarına” yeni bir alternatif teklif ediyormuş gibi gözükse de, eski bir kabulün altını çiziyor sadece aslında: Toplum tarafından kabul edilen, hatta topluma faydalı, başarılı ve makbul bir birey olmanın yolunun kadına ait hasletlerden mümkün olduğunca uzaklaşmaktan geçtiği kabulünün. Aynı şekilde, filmdeki aklı başında, dengeli, tutarlı ve Efsun’a doğru düzgün öğütler veren karakterlerin hepsinin, istisnasız erkekler olması da filmin bu savını güçlendiriyor. Efsun, babasının, sevgilisinin ve hatta hayali dostu Sabahattin Ali’nin izinden gittikçe, onların yönlendirmelerine uydukça doğru yola yaklaşıyor. Öte yandan bu süreçte değişim geçiren, değişim geçirmesi gerekli görülen Efsun’dan başka hiçbir karakter de olmuyor.

Böylece Kocan Kadar Konuş, modern olduğunu iddia eden, kendilerine aksi söylense dehşete düşerek şiddetle itiraz edecek ama köksüz ve kokuşmuş bir tutuculuğu içinden atamadığının farkına asla varmayacak herhangi bir orta sınıf ailesinin görüşünü benimsiyor. Film, tüm janjanına ve eğlencelik seyrine rağmen toplumun daha sağlıklı bir şekilde yürüyebilmesi için düzeltilmesi, eleştirilmesi, değiştirilmesi gerekenin sadece ve yalnızca kadınların pratikleri olduğu düşüncesini pekiştiriyor. Dolayısıyla eski çözüm getirmeyen çözümleri çare gibi sunan ve eleştirdiği noktaya geri dönen bir film çıkıyor karşımıza. 

 

YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..