Festival Günlüğü - III
HAYAL PERDESİ - Festival 16.04.2014

Festival Günlüğü - III

 
Walesa
 
Küller ve Elmaslar (Popiól i diament, 1958), Vaatler Ülkesi (Ziemia Obiecana, 1975), Danton (1983) gibi filmlerin yönetmeni Polonyalı usta sinemacı Andrzej Wajda’nın son filmi Polonya’nın (Papa II. Jean Paul’le birlikte) en ünlü figürü olan Leh Walesa’nın sıradan bir elektrik işçisiyken ülkedeki komünist rejimi yıkıma sürükleyen bir siyasi lidere dönüşen hayatına odaklanıyor. Festivalde Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü alan Wajda’nın filmi, Dayanışma Sendikası’nın kurucusu ve bir süre Polonya’da devlet başkanı olan Walesa özelinde Polonya’da Soğuk Savaş’ın son döneminde yaşanan karmaşaya dönük siyasi bir yaklaşım sergilemekten ziyade Walesa’nın kişiliğini -fazlasıyla- öne çıkarıyor.
 
Ünlü İtalyan gazeteci Oriana Fallaci’nin Walesa ile gerçekleştirdiği uzun bir söyleşiyle paralel giden hikâyede, Walesa’nın 1970’lerde yaşanan işçi hareketleri sırasında yatıştırıcı bir tutum gösterirken devletin şiddeti karşısında nasıl bir mücadele adamına dönüştüğü görülüyor. Sıradan bir işçi, iyi bir aile babası ve Katolik olan Walesa, süreç içerisinde muhaliflere yardım eden bir figürden devletle pazarlığa oturabilecek bir sendika lideri haline gelirken siyasi muhaliflerin, entellektüellerin ve devlet yetkililerinin de önüne geçiyor. “Onların beş saatte tartışıp vardıkları sonuca ben beş saniyede varıyorum” diye entelektüellerle dalgasını geçen Walesa’nın entelektüel siyasi bir bilinç yerine gayet insani ve samimi duygularla gösterdiği tepkilerin ülkede nasıl bir değişime yol açtığını gösteren filmin gücü ve zaafı da sanırım burada.
 
“İçimizden birinin” siyasete yön verecek şekilde öne çıkması filmin güçlü mesajı olsa da siyaset gibi karmaşık bir ağı tek adama odaklamak da zafiyet gibi görünmekte. Üstelik Walesa hakkında Soğuk Savaş döneminde Amerika’yla kurduğu ilişkilere ve devlet başkanı olduktan sonra ülkesinde (komünizmi aratacak) uygulamalar yaptığına dair sert eleştiriler mevcutken Wajda’nın siyasetten uzak Walesa biyografisi en hafif tabiriyle “steril” kalıyor. (Celil Civan)
 
 
Altın Kafes (La jaula de oro)
 
Yönetmen Diego Quemada-Diez Altın Kafes filmiyle Guatemala’dan Birleşik Devletlere göçen dört çocuğun yolculuklarına bizleri şahit tutuyor. Çocukların zorlu yolculuklarının anlatıldığı bu kurmaca film verdiği belgesel tadıyla seyircide güçlü bir duygu uyandırıyor. Film 2013 yılında Cannes, rih, Mumbai ve Selanik Film Festivallerinde aldığı ödüller ile de göz dolduruyor.  
 
Guatemala’da zorlu bir hayata sahip olan çocuklar kendilerine ve sevdiklerine daha iyi koşullar sağlamak için bu ölüm yolcuğuna atılıveriyorlar. Geldikleri yer gidecekleri yerden çok da farklı olmamasına rağmen içinde bulundukları hayattan kurtulma ve hayallerini gerçekleştirme düşüncesi onlara bu yolculuğa çıkma cesaretini veriyor. Film bu dört çocuğun hikâyesinde bütün göçmenlerin yaşadıklarını anlatıyor. Bu yolda zorlukları göğüslemeyi göze alamayıp vazgeçenler de var, hayallerine ulaşmak adına sevdiklerini kaybetseler bile devam etme gücünü bulanlar da…
 
Filmde yönetmenin dikkat çekmek istediği bir iç yolculuk da söz konusu. Film, nereden gelip nereye gittiğimizin değil de asıl meselenin o “yolculukta” olduğunu hissettiriyor.Sosyal bir gerçekliği anlatmasına rağmen insanı kendi iç dünyasına çekmeyi başarmasıyla Altın Kafes izlenmeye değer bir film. (Melis Şahin)
 
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..