Yeni Türkiye Belgeselcileri Anlatıyor
HAYAL PERDESİ - Gündem 06.12.2012

Yeni Türkiye Belgeselcileri Anlatıyor

 

Mithat Alam Film Merkezi ve Doc İstanbul Belgesel Araştırmaları Merkezi işbirliğiyle düzenlenen Yeni Türkiye Belgeselleri panelinin dördüncüsü 29 Kasım Perşembe günü gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Can Candan’ın üstlendiği panele Murat Bayramoğlu (Türkçe Pekiyi), Ersin Çelik (Gerçekleri Yazdım-Lice Defterleri), Ebubekir Çetinkaya (Yuva) ve Mizgin Müjde Arslan (Ben Uçtum Sen Kaldın) katıldı. Hafta boyunca belgeselleri gösterilen yönetmenler panelde filme başlayış öykülerini, çekim süreçlerini anlatıp seyircilerin sorularını yanıtladılar.

Belgesel fikrinin nerden çıktığı sorusuna Murat Bayramoğlu, hiç Türkçe bilmeyen 100 yaşında bir kadınla hiç Kürtçe bilmeyen 30 yaşındaki torunu olan kadını anlatmak isteyerek başladıkları cevabını verdi. Bayramoğlu ilgisini çeken şeyin, bir yığın siyasal ve hatta silahlı mücadeleye konu olmuş anadilde eğitim ve konuşma özgürlüğü konusu olduğunu söyledi. Ebubekir Çetinkaya ise herkesin bildiği ancak saklanan aile içi cinsel istismar konusunu ele almak istediğini belirtti. Çetinkaya basında gördüğü bir haber nedeniyle bu filmi yapmaya karar verdiğini söyledi. Mizgin Müjde Arslan ise iki buçuk yaşından beri yaşadığı bu hikâyeyi anlatmak istediğini, ancak biraz Türkiye’nin biraz da kendisinin sinemasal olarak hazır olması gerektiği için şimdi yaptığını belirtti. Esin Çelik ise Dicle Haber Ajansı’nda çalışırken tanıştığı bir kişinin hikâyesinden yola çıktığını aktardı. Lice’de yaşadığı, gördüğü, duyduğu tüm olayları yerel tarih anlatısı gibi defterine kaydeden bir kişinin önce haberini yapıp sonra da belgeselini çektiklerinden söz etti.

Belgesele aktarım sürecinde nasıl bir belgesel dili oluşturduğu sorusuna Murat Bayramoğlu, fikir olarak ortaya çıktıktan sonra torun Nurcan ile ninesinin karşılaşmaları üzerine düşündüğünü belirtti. “Nurcan Ankara’da siyasal bilgiler okumuş, daha sonra Diyarbakır’a gelip anadil üzerine mücadele eden bir sivil toplum kuruluşunda çalışmaya başlamış bir insan. Onun için kişisel bir meseleydi ve onu ikna ettim. Daha sonra o da bu konuda sorunlar yaşayan arkadaşlarını gördü ve rahatladı. Yani filmi kamerasız çekmeye başladık.” diyen Bayramoğlu, çok konuşarak sağlıklı bir süreç yaşadıklarını söyledi. Derinlemesine görüşmeler yerine, yarı açık bir pencereden kafanı uzatıp kameraya almak gibi bir dil düşündüğünü belirten Bayramoğlu filmin başındaki röportajın da bir iç dökme olduğunu belirtti.

Aile içi cinsel istismar tabirini özellikle kullandığını belirten Ebubekir Çetinkaya, formasyonu nedeniyle belgesel konusunda bilgisi olmadığını ifade etti ve aile içi cinsel istismar konusunda iki yıl boyunca okumalar yaptığını, bu alandaki çalışmaları takip ettiğini söyledi. Daha sonra kişilere ulaşmak için kadın çalışmaları yapan STK’larla görüştüğünü, hukukçular ve psikologlar sayesinde alanlarını genişlettiklerini belirten Çetinkaya, kartopu tekniğiyle tanınırlıklarının arttığını ve insanların belgeselden haberdar olduğunu söyledi. İnsanlara belgeselde yer alır mısınız diye sormadıklarını, insanların kendilerinin belgeselinizde yer almak istiyoruz dediklerini belirten Çetinkaya yaşanabilecek sorunlar nedeniyle kişilerin yüzlerini göstermediğini, ancak ön gösterimlerde insanların vücut izlerinden ya da duruştan dolayı yine de birbirlerini tanıyabildiğini, bu nedenle de amatör oyuncularla görüntüleri canlandırıp orijinal sesler kullandıklarını söyledi.

Savaşın sadece dağlarda olmadığını hem Türklerin hem de Kürtlerin içinde olduğu düşüncesiyle yola çıkan Mizgin Müjde Arslan, yanına belgeselci güçlü bir kadın alarak Mahmur Kampı’na çekim yapmaya gittiğini belirtti. Filmin çekimlerini yaptıktan sonra filmin kişiselliği nedeniyle gösteremeyeceğini düşünen Arslan, senaryo desteği ile kurgu film yapmayı düşündüğünü, hatta oyuncu seçimleri aşamasına kadar geldiğini, fakat sonra yaptıklarının sahte gelmesi nedeniyle tekrar eski görüntülere döndüğünü ve kendisinin görünmediği bir kurgu yaptığından bahsetti. Hüseyin Karabey’in de araya girmesiyle bu sefer kamera önüne adım atıp şimdiki kurguyu yaptıklarını anlattı.

Ersin Çelik ise yaptıkları haber sayesinde ilk olarak görüntü elde ettiklerini söyledi. Daha sonra tutuklandığını belirten Çelik, hapishaneden çıkar çıkmaz belgeseli tamamlamak için harekete geçtiğini vurguladı. Belgeseldeki kişinin anlatımlarına paralel kurgu oluşturduğunu belirten Çelik, Lice defterlerine belgesel çekim sürecinin de yazıldığını, bu nedenle film ekibinin de belgeselde yer aldığını söyledi.

Belgeselinin gösterilmesi ve seyirci tarafından gelen tepkiler konusunda birçok belgeselci gibi festivallerden başka gösterim olanağı olmadığını belirten Bayramoğlu, yakın zamanda özel gösterimler de yapmak istediğini belirtti. Filmi çekerken İzmirli sarışın bir kadının da etkilenmesini istediğini belirten Bayramoğlu, İzmir’deki film festivalinde az seyirci olduğunu ancak bir süre sonra siyaset meydanı gibi tartışma olduğunu belirtti. Oradaki Girit göçmeni bir kadının kendi ninesiyle konuşamamasını paylaşmasının değerli olduğunu da söyledi.

Documentarist, Mardin ve Diyarbakır Film Festivalleri’nde gösterim yaptığını belirten Mizgin Müjde Arslan isteğinin sadece Kürt meselesi değil, insanların kendi kayıp hikâyelerini anlatmaya heveslendirmek olduğunu belirtti. Ersin Çelik ise 1001 Belgesel Film Festivali’nde ilk gösterimi yaptığını, bunun yanında gösterim sürecinin kendisi için yeni başladığını belirtti. (Kültigin Kağan Akbulut)

* Haberde kullanılan görsel Ben Uçtum Sen Kaldın isimli belgesele aittir.

ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..