Mithat Alam Film Merkezi tarafından düzenlenen ve yılın öne çıkan genç yönetmenlerinin katılımıyla gerçekleşen Yeni Türkiye Sineması panellerinin beşincisi 30 Ekim Çarşamba günü gerçekleştirildi. Erdem Tepegöz (Zerre), Ali Aydın (Küf) ve Deniz Akçay Katıksız’ın (Köksüz) katıldığı panelde, yönetmenler filmlerinin çıkış noktalarını ve film çekim süreçlerini aktardı. Daha önce katılacağı açıklanan yönetmen Belmin Söylemez (Şimdiki Zaman) ise rahatsızlığı nedeniyle katılamadığını bildirdi.
Daha önce kısa film ve belgesel çalışmaları olan Erdem Tepegöz, Zerre filminin, Tarlabaşı’nda başka bir film için mekân bakarken evinin kapısından gördüğü bir kadının halinden etkilenerek doğduğunu belirtti. Ali Aydın ise Altyazı dergisinde yayımlanan yol işçileri üzerine bir fotoğraftan etkilendiğini, demiryollarında tek başına yürüyen kişilerin estetik olarak çok etkileyici olduğunu belirtti. Sonradan Cumartesi Anneleri üzerine düşündüğünü belirten yönetmen bu iki fikri birleştirerek senaryoyu yazdığını söyledi. Deniz Akçay Katıksız ise baba kaybı üzerine bir düşünceyle yola çıkıp sinemamızdaki kadın hikâyelerinin azlığını düşünerek böyle bir senaryo yazdığını belirtti. Bu senaryoyu kendisi filme çekmek için yazmadığını, fakat okuyanların bu film senin kafanda çekilmiş dediği için kendisinin çekmeye karar verdiğini belirtti. Senarist olarak çalıştığından, set deneyimi olmadığını söyleyen Katıksız, eşi Ahmet Katıksız ve ekibinin teknik işleri hallettiğini anlattı.
Daha önce kısa film çekmeye çekindiğini belirten Ali Aydın, teknik açıdan kendini besleyebilmek adına fotoğraf üzerine çalışmalar yaptığını söyledi. Desen çizme konusunda yeteneğinin olduğunu belirten Aydın, filme hazırlık açısından da storyboard çizimlerinin işine yaradığını vurguladı. Birçok dizinin yapımında çalıştığı için setteki zorlukları bildiğini söyleyen yönetmen, ön hazırlık çalışmalarına önem verdiğini, sette vakit kaybettirecek her şeyi önceden planladığını anlattı. "35 mm. çekimin her saniyesi paradır" diyen Aydın, ön çalışma yapmanın filmin bütçesine kolaylık sağladığını yönetmen adayları için vurguladı.
Erdem Tepegöz ise, 9 Eylül Üniversitesi’nde İktisat okuduğunu ve sinema alanında çalışma kararına başta ailesi olmak üzere herkesin ilk başta karşı çıktığını söyledi. Bir kısa filmi sayesinde Antalya Altın Portakal Film Festivali’ne katıldığını ve bunun kırılma noktası olduğunu belirten Tepegöz, hem çevresindekilerin fikirlerinin değiştiğini hem de sektöre ulaşmasını sağladığını anlattı. En çok senaryo sürecinde zorlandığını belirten Tepegöz, öyküyü yazdıktan sonra karakterlerin ve mekânın içinde kaybolduğunu, daha sonra karakterleriyle konuşarak girdabın içinden çıkabildiğini söyledi. Kısa film çekerken kısa filmleri küçümsediğini fakat kısa film sürecinden geçmeseydi bu filmi çekemeyeceğini belirten yönetmen, kısa film çektiği dönemlerde piştiğini vurguladı.
Dağıtım ve vizyon konularında konuşan yönetmenler ise Türkiye sinemalarında oluşan tablo hakkında olumsuz konuştu. Erdem Tepegöz, bir efsane olarak dilden dile yayılan "Filmin aldığı ödülleri afişe koymasak mı?" meselesi ile cidden karşılaştığını anlattı. Çare olarak da internet üzerinden dağıtımın yaygınlaşmasının önemli olduğunu belirtti. Ali Aydın ise "Film filmdir, sanat filmi ya da gişe filmi diye bir ayrım olmaz, her hikâye kendi seyircisini yaratır" diyerek, filmler konusunda önyargı olduğunu söyledi.
Deniz Akçay Katıksız ise vizyon, dağıtım ve seyirci sayıları konusuna farklı bir yaklaşım getirdi. Dijital teknolojiyle film yapımının hızlandığını belirten Katıksız, seyirci olarak birçok filmde hayal kırıklığı yaşadığını vurguladı. "Seyirci bizim iyi filmlerimizi izlemedi, diyemem" şeklinde konuşan yönetmen, kaliteli film arayan narin kitlenin de küstürüldüğünü söyledi. Profesyonelleşmeme olduğu için her şeyin yönetmene kaldığını söyleyen Katıksız, sektörün auteur olmaya zorladığını belirtti. (Kültigin Kağan Akbulut)