Ölüler İçin Çiçekler
HAYAL PERDESİ - Gündem 25.05.2016

Ölüler İçin Çiçekler

 
Tenesse Williams’ın kaleme aldığı, yirminci yüzyılın en önemli oyunlarından biri olan İhtiras Tramvayı (A Streetcar Named Desire) ilk olarak Elia Kazan yönetmenliğinde 1947’de Broadway’de sahnelenir. Arthur Miller’ın hatırasına göre o dönemde, “ortaya hiçbir şey koymaması” yüzünden Çehovyen realizmden bile şüphe edilen bir ortamda oyun realist formuyla devrim yapmayı başarır. Çünkü Broadway anlayışı olay-dizimine vurgu yaparken Williams, Amerika’da daha önce hiç gerçekleştirilmemiş biçimde dil ve karakteri ön plana çıkarır. Bir aristokrat ile mavi yakalının katı cinsiyet şablonları içinde aynı yaşam alanını paylaştığı İhtiras Tramvayı Çehovyen donukluktan uzak bir biçimde çatışmacıdır. Miller, oyunu ilk izleyişinde yaşadığı tecrübeyi şöyle anlatır: “Bir taraftan Williams’a ait karakterlerin ruhlarından akan şiirsel dil sahneyi kuşatırken öbür taraftan hikâye, Kazan’ın buyruğu altında sert adımlarla ilerler.” Bu başarıdan sonra Kazan, oyunu Londra’da sahneleyen Vivien Leigh’i ekibine katarak 1951’de dramayı beyazperdeye aktarırken Marlon Brando, Kim Hunter ve Karl Malden’dan oluşan oyuncu kadrosunu değiştirmez. Üstelik oyunda yakaladığı başarıyı filme de taşır.

Hikâye, İkinci Dünya Savaşı sonrası fakirleşmiş Güney Amerika üst tabakasının sefaletini ve sanayileşmeyle değişmek zorunda kalan toplumu inceler. Hollywood’da rastladığı dönem itibarıyla yapım, her ne kadar film noir olarak sınıflandırılsa da daha çok melodram niteliği taşır. Filmin odağında Mississippi’yi terk ederek kardeşinin yanına Louisiana’ya gelen “southern belle” Blanche DuBois bulunur. Zarif ve alımlı bir kadın imajı çizen Blanche, mavi yakalı Stanley ile evlenmiş kız kardeşini her fırsatta yargılar. Ne var ki DuBois ailesinin son varisi olan Blanche da artık eski asaletine sahip değildir. DuBois ailesi, tarihsel bağlamda Sivil Savaş sonrası modern sanayinin tarımı geride bırakarak darbe vurduğu Güney soylusunu temsil eder. Blanche, Fransızcada “güzel bir rüya” anlamına gelen Belle Reve konağını yitirir ve New Orleans’ın kaotik iklimine uyum sağlamak zorunda kalır. Zaten histerik bir tabiatı olan Blanche’ın New Orleans’ta göğüs gerdiği kültürel/sınıfsal farklılıklar onu şiddetli bir psikoza sürükler. Bunun yanında ilişkilerinde barbarca bir ataerkillik sergileyen Stanley ile arasındaki çatışma akıl sağlığını adım adım kaybetmesine sebep olur.    (Berrak Irmak)

 
Yazının tamamını Hayal Perdesi'nin 52. sayısında okuyabilirsiniz.
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..