Disney, Moana (2016) ve Zootropolis (2016) ile bu yıl Akademi Ödülleri’nde En İyi Animasyon kategorisinde iki filmle birden yarışıyor. Yaşadığı adayı kurtarmak için ailesini arkasında bırakarak tehlikeli bir maceraya atılan Moana ve Zootropolis’te köyünü ve ailesini bırakıp acımasız bir şehirde ayakları (daha doğrusu patileri) üzerinde kalmaya çalışan Judy ile Disney, alametifarikası hâline gelmiş büyüme hikâyelerine böylece bir yenisini ekliyor.
Geçtiğimiz yıl gösterime giren filmleriyle Disney, büyüme hikâyelerindeki temel unsurdan artık tamamıyla vazgeçmiş gibi görünüyor: anne-babasızlık. Stüdyonun 1937’de Pamuk Prenses ile başlayan serüveni, Bambi (1942) ve Külkedisi (1950) gibi ilk dönem yapımlardan Güzel ve Çirkin (1991), Alaaddin (1992), Aslan Kral (1994) ve Tarzan (1999) gibi filmlere kadar büyümek, farklı kişi-zaman-yer-olay fakat benzer koşullara dayanır. En son Karmakarışık (2010) ve Karlar Ülkesi’nde (2013) rastladığımız parçalanmış aile ve anne/baba kaybı temasının sebebi Walt Disney’in hayatını etkileyen bir trajediyle de ilgili olabilir. (Nesibe Sena Arslan)
(Yazının tamamını Hayal Perdesi’nin 57. sayısında okuyabilirsiniz.)