Okuyucu Eleştrileri
Hayal Perdesi okuyucularından gelen film eleştirileri arasından seçtiklerini bu alanda yayınlıyor. Siz de yazılarınızı hayalperdesi@hayalperdesi.net adresine gönderebilirsiniz.
10.05.2012 Yafa, Portakalın Otomatiği

“Alternatif Bir Hafıza” Yaratma Çabası

Eyal Sivan Yafa, Portakalın Otomatiği belgeselinde, bugün tıpkı Filistin mücadelesinin metaforu hâline gelen zeytinlikler ve limon bahçeleri gibi Yafa’nın portakallarını da İsrail-Filistin sorununu ele almak için bir araç olarak kullanır. Yafa’nın kolektif bilinçteki simgesel gücünden yararlanır ve bir portakalın taşıdığı bütün anlamları açık ederek, bizleri de İsrail-Filistin sorununun temeline götürür. Fakat Sivan’ın belgeselinin esas başarısı bu değildir. Sivan, bu meseleyi irdeleyen pek çok çağdaşı yönetmen gibi sadece anlaşmazlıklara vurgu yapmaz; bunun ötesine geçerek, İsrail’in kuruluş sürecini de ekrana taşır ve bugün pek çok kişinin sorduğu şu soruya cevap arar: 2. Dünya Savaşı’nda soykırıma uğramış bir halk, bugün nasıl olur da Filistinlilere bu kadar acımasız davranabilir?

 

Bu sorunun cevabı, kuşkusuz İsrail devletinin kuruluş sürecinde gizlidir. İsrail, çoğu zaman Avrupa’nın bir parçası olarak görülür. Coğrafi olarak Doğu’da yer almasına karşın, ekonomik, siyasi ve sportif alanlarda Avrupa ülkelerinin kurmuş olduğu oluşumların içinde yer alır. Avrupa’yla her alanda sıkı bir işbirliği hâlindedir. Buna rağmen Yahudiler, tarih boyunca Avrupa’nın hem içindedir hem de dışında. Belli bir bakış açısına hapsedilmişlerdir ve toplumla bütünleşmelerine belli ölçülerde izin verilir. 2. Dünya Savaşı’yla birlikte Doğu Avrupa’daki Yahudiler hiçbir zaman aslında gerçek bir “Batılı” olamayacaklarını toplama kamplarına gönderilerek anladıklarında, Batılıların bilinçaltına gizledikleri bir gerçek de ortaya çıkar: Yahudiler ancak sınır dışına itildiklerinde Batılıdır.

 

2. Dünya Savaşı sonrası yaşanılan travmayla birlikte Nazilerden kaçmayı başaran Yahudiler, İsrail devletini kurmak için Doğu’ya göç ettiğinde, bu sefer de kendine dönük bir oryantalizmle bulundukları toprakları modernleştirmeye, diğer anlamıyla “batılılaştırma”ya soyunurlar. Belgeselinde kendine dönük oryantalizm ve sürekli kutsal kitaplara referans veren teolojik bir yapı üzerinde kurulan Siyonizm’i bütün çarpıcılığıyla gösteren Eyal Sivan, portakalı sadece bir metafor olarak kullanmaz; Yafa portakallarıyla genç İsrail devleti arasında bir analoji kurar. Eski fotoğraflardan, 8 mm ve 16 mm çekilmiş belgesel görüntülerinden, reklâmlardan, haber bültenlerinden ve dönemin şarkılarından beslenerek, Yafa portakalları aracılığıyla İsrail devletinin kuruluş sürecine de ayna tutar. Filistin’in Yafa portakalı, İsrail’in Yafa’sı olurken, iki halkın kolektif bilincinde yaşanan değişimle birlikte bu analoji de tersine işlemeye başlar. İsrail’in kuruluş sürecini anlatan Yafa portakalları, 1948’de Filistinlilerin sürgüne zorlanmasıyla birlikte İsraillilerin şizofrenik politikalarının da ispatı hâline gelir.

 

İsrail-Filistin Çatışması ve “Kötülüğün Sıradanlığı”

Eyal Sivan, Haziran ayında Documentarist’in konuğu olarak Türkiye’ye geldiğinde, sömürgeciliğin en temel özelliklerinden birinin, sömürgecinin sömürgeciliği kötü bir şey olarak görmediğini söylemiş ve Siyonist sömürgecilerin yaşadığı paradoksu açık etmişti. Yafa, Portakalın Otomatiği belgeseli de, sömürgecinin sömürgesine yaklaşımına benzer bir çelişkiyi ortaya çıkarır. Arap yarımadasına ayak basmalarıyla birlikte çorak ve işe yaramaz arazilere hayat verdikleri, çöllerden tarım alanları yarattıkları ve “geri kalmış Doğu’ya” medeniyet getirdikleri İsrail devletinin en temel tezlerinden biridir. Oysa Sivan’ın belgeseli, arşiv görüntüleri sayesinde bu tezin doğruları yansıtmadığını bütün çıplaklığıyla belgelemeyi başarır. İsrail devleti kurulmadan önce de Filistinlilerin Yafa’da portakal yetiştirdiklerini ve bunu bütün Avrupa’ya pazarladıklarını ispat eder. Siyonizm’in kendine dönük oryantalizm temelinde yükselmesinin bir uzantısı olarak da okunabilecek bu tarihsel çarpıtma, öte yandan Siyonizm’in diğer sacayağı olan kutsal kitaptan yapılan referanslarla desteklenir. Kutsal topraklardan sürgün edilen Yahudiler, bu şekilde yeniden kutsal topraklara dönerek buralara bereket getirir.

 

 

Hannah Arendt, 2. Dünya Savaşı’nda pek çok Yahudi’nin toplama kamplarına götürülmesine neden olan Otto Adolf Eichmann’ın yargılanma süreciyle ilgili yazdığı Kötülüğün Sıradanlığı kitabında, Eichmann’ın mahkemedeki savunması üzerinden kötülüğün sıradanlığını tanımlamaya çalışır. Sıradan bir suçlunun kendisini suçla ilişkili olmayan dünyanın gerçekliğinden, sadece kendi güruhunun dar sınırları içinde tam anlamıyla koruyabileceğinden söz eder. Bu sayede suçlunun yalan söylemediğinden, kendini aldatmadığından emin olmak için geçmişini hatırlaması yeterlidir. Çünkü geçmişinde kusursuz bir uyum içindedir. Nazi dönemindeki seksen milyon nüfuslu Alman toplumunu gerçeklik ve olgulardan koruyan da yine aynı araçlardır; kendini aldatma, yalanlar ve aptallık. (1)

 

Baştaki soruya dönecek olursak, 2. Dünya Savaşı’nda soykırıma uğramış insanların kurduğu İsrail devletinin Filistin sorunundaki tutumunu da Arendt’in izah ettiği kötülüğün sıradanlaşması süreci üzerinden okuyabiliriz. 2. Dünya Savaşı’ndaki olaylardan sonra mağdur olan ve göçe zorlanan Yahudiler, bu mağduriyet psikolojisine yaslanarak, geçmişlerinde uyum içinde yaşadıkları döneme sığınırlar. Devlet terörüyle Filistinliler yok edilirken öte yandan aynı kendini aldatma ve yalanlarla insanlar teskin edilir. Eyal Sivan belgeseliyle Siyonizm’in temelindeki çelişkileri ortaya koyar ve çelişkiler üzerine kurulu bu yapıyı yıkmaya çalışır. Kötülüğün sıradan bir hâl almasına neden olacak düzenekleri ekrana taşıdığı kadar, bunları yeniden kurgulayarak kendi kurmaca evreni içinde alternatif bir hafıza yaratır. Siyonizm’in, aynı zamanda modernitenin insanlara dayattığı çarpıtılmış tarih anlayışına karşın Sivan, izleyicilere karşı-bellek kurmaları için bir zemin hazırlar.



(1) Hannah Arendt, Kötülüğün Sıradanlığı, çev: Özge Çelik (İstanbul: Metis Yayınları, 2009), s. 62.

 

ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..