Okuyucu Eleştrileri
Hayal Perdesi okuyucularından gelen film eleştirileri arasından seçtiklerini bu alanda yayınlıyor. Siz de yazılarınızı hayalperdesi@hayalperdesi.net adresine gönderebilirsiniz.
25.07.2014 Scola Fellini’yi Anlatıyor

Ne Garip Federico Adında Olmak

 Bu yıl Cannes Film Festivali, Marcello Mastroianni’nin yüzünü afişine taşıyarak geçtiğimiz yıl ellinci yılını dolduran Sekiz Buçuk (Otto e Mezzo, 1963) filmi ile ölümünün yirminci yıldönümünde Federico Fellini’yi andı. Afiş son derece güzel hazırlanmış olsa da (ki bu zahmetli bir iş olmamalı, nitekim Fellini Mastroianni’yi her zaman çekici ve güzel göstermeyi bildi)Fellini bir afişe sığmayacak bir adam. Bu yılki İstanbul Film Festivali’nde gösterilen Scola Fellini’yi Anlatıyor (Che Strano Chiamarsi Federico: Scola Racconta Fellini, 2013) ile ise Fellini, bütünlüklü ve gösterişli bir portresi ile karşımıza çıktı.

Bugün İtalyan sinemasına yön vermiş yönetmenlerden biri olan Ettore Scola, Fellini ismiyle 1939’da, henüz 8 yaşındayken, Fellini’nin çizerlik yaptığı mizah dergisi Marc’Aurelio’yu okurken karşılaşır. 1947’de Marc’Aurelio’nun yazar ekibine on altı yaşında dâhil olduğunda ise Fellini ile tanışır. Scola Fellini’yi Anlatıyor, dostlukları elli yılı aşkın süren bu iki yönetmenin hayatından kesitlere yer vermektedir. Filmde, Marc’Aurelio’da çalıştıkları günlerin, iki dostun Fellini’nin arabasıyla çıktığı gece gezmelerinin ya da Fellini’nin neredeyse bütün filmlerini çektiği Cinecitta Studio 5’te gerçekleşen cenazenin yeniden canlandırmaları, Scola’nın arşivinde bulunan daha önce gösterilmemiş kayıtlar ve bunların yanında bize yalnızca Scola’nın gösterebileceği bir Fellini’yi izliyoruz. Aslında bütün bu izlediklerimizin bir film oluşturup oluşturmadığı tartışmalıdır, nitekim 2003’te bir daha film çekmeyeceğini söyleyen Scola, “hatıralarını filme aktarmak” üzere çektiği filmin “ne bir film ne de bir belgesel” olduğunu ve bugüne kadar yaptığı hiçbir işe benzemediğini belirtir.
 
Filmin, ne klasik anlamda bir “film” olduğu ne tam anlamıyla bir belgesel niteliği taşıdığını düşünsek de bu belirsizliğin filme zarar verdiğini söyleyemeyiz. Belgeselcilik kaygısı taşımadığı gibi eleştirel ve analitik bir yaklaşımla Fellini’yi konu alan bir yapım olmaması, filmi anısal/biyografik nitelik taşıyan diğer filmlerden farklı ve cazip kılar. Tutarlılık ve bütünlük gibi kıstasları olan eleştirel analiz yerine daha şahsi ve bu sebeple aslında gerçekleştirilmesi daha güç bir yaklaşıma sahip film, şahsiliğinin gerektirdiği sahiciliği ve sıcaklığı bayağılığa kaçmadan gösterebilmektedir. Başka bir deyişle, Scola Fellini’yi anlatırken, bir hatırayı keyifle dinlemek mümkün.
 
Fakat şunu vurgulamak gerekir ki perdeye düşen ışık sayesinde izleyici için görünür olan Fellini, Scola’nın hafızasında izleyicinin bu tecrübesinden pek de farklı olmayarak hatırlanır ve yaratılır. Sonuç olarak Fellini, Scola’nın Fellini’sidir. Fakat yönetmen filmin hiçbir kısmında küstahça bir tavırla Fellini hakkında söylenegelenlerden farklı bir şey söylemek iddiasında bulunmaz. Öte yandan, eski dostunu ne kadar iyi tanıdığını açılış planıyla gösterir; kırmızı atkılı yaşlı adam oturduğu yönetmen sandalyesinden karşısında yansıtılmış gibi duran suni bir günbatımını izlemektedir. Bu resim, yarattığı başkarakterleriyle düşünecek olursak, Fellini’nin yalanla irtibatını zarif bir şekilde ortaya koyar; sahte bir günbatımının karşısına geçip onu izleyen adam, hayatı boyunca yalanı ve sahte olanı gerçeği kılmıştır.
 
Fakat burada yalanın ne olduğunun konuşulmaya ihtiyacı var. “Gerçeği örtmek ya da manipüle etmek” hadisesi duyulur duyulmaz bir hoşnutsuzluğa sebep olsa da Fellini’nin herhangi bir filmini izlemiş biri için böylesi bir durumun aslında söz konusu olamayacağı açıktır. Yalan ve sahtelik Fellini’de sahicilik pahasına bulunmaz. Bir çocuk oyunundaki roller, hadiseler ve dünyaların sahte ve kötü olduğu ne kadar söylenebilirse, yani bir çocuk ne kadar ayıplanacak bir yalancıysa, Fellini de aslında o ölçüde sahte ve kötüdür. Fellini’yi izlerken çocuksuluğunun gözden kaçırılmaması mühim, aksi takdirde Fellini sadece bir sirk gösterisidir; parlak ışıklar,  etkileyici mizansen, kadınlar ve yüzeysellik.
 
Ölümünden yirmi yıl sonra Fellini’yi, yaptığı filmlerin antolojisini oluşturarak hatırlamak ve hatırlatmak istemediğini söyleyen Scola, hakkını vermek gerekir ki bir yönetmenin ve her şeyden önce eski bir arkadaşının hayatını, Fellini’yi herkes için sıcak ve dokunaklı bir seyre dönüştürebilmiştir. (Nesibe Sena Arslan)
 
 
 
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..