Okuyucu Eleştrileri
Hayal Perdesi okuyucularından gelen film eleştirileri arasından seçtiklerini bu alanda yayınlıyor. Siz de yazılarınızı hayalperdesi@hayalperdesi.net adresine gönderebilirsiniz.
24.07.2015 Çocukluk

Gündelik Olanın Ekonomi-Politiğine Dair

Dünyada hepimizin başına gelebilecek kadar sıradan herhangi bir olay var mı? Her gün yapıp ettiklerimiz, alışkanlıklarımız ya da biz doğmadan önce dahi yapılacaklar arasına konulan şeyler, topyekûn gündelik olarak adlandırabileceğimiz işler; sorumluluklar, istekler, arzular, başarılar… Tüm bu pek de ilgi çekmeyen, gözde büyütülmeyen ancak hayatta hakkında en çok konuşulan şeylerin bir yandan çok sıradanmış gibi görünüp diğer yandan hiç de öyle olmayışı garip değil mi?

Hepimizin başına gelebilecek birtakım üzücü ya da sevindirici olaylar Richard Linklater’ın karakterlerinin başına da geliyor. “Before” serisinde Jesse ve Celine’in saatler süren konuşmalarına yer veren yönetmenÇocukluk’ta (Boyhood, 2014) bir çocuğun büyüme serüvenine odaklanıyor. Yönetmen bunu yaparken on iki yıla yayılan çekim sürecinin avantajıyla toplumdaki kültürel ve politik değişimi arka plana doğal bir şekilde yerleştiriyor. Ancak aynı değişimin hayata “doğal” bir şekilde yerleştiğini söylemek yanlış olur. Gündelik hayatı sarmalayan ekonomik ve toplumsal göstergelerin politik olandan çok daha kuşatıcı bir hâl alması bu sıradanlığı doğallaştırmıyor. Yönetmen, gelişen teknolojinin, değişen popüler kültürün hâkim olduğu detaylar üzerinden konuşarak aslında o sıradanlığın ne tür bir “nedensel çoğulculuktan” kaynaklandığına dair ipucu veriyor.

Bu yüzden Linklater sinemasındaki “sıradanlığı” iki kanaldan tartışmaya açmakta fayda var. İlk olarak hikâye anlatımı açısından baktığımızda bu olağanlaştırma hâli, olaylardan ziyade karakterleri ön planda tutan bir anlatı yapısının önünü açıyor.

Filmde, yaşadıkları sarsıcı olaylardan dolayı dönüm noktaları yaşayan, hayatları alt üst olan karakterler görmüyoruz. Mason ile Samantha, annelerinin sistematik olarak ev ve koca değiştirmesini her defasında bıkkınlık ve garip bir umursamazlıkla karşılıyor. Benzer şekilde Mason’ı öğrenci tuvaletinde iki öğrenci sıkıştırıp, tehdit edince Mason onların yaptıklarına bir anlam veremezken bir yandan da tepkisiz kalabiliyor.

Mason’ın, yaşadıklarıyla arasına koyduğu mesafe olayların ikinci planda kalmasını sağlıyor. Olayların rehavetine kapılıp savrulmuyor Mason. Fotoğrafa olan düşkünlüğünü de laf arasında bununla açıklıyor. Anı yaşamayı tercih etmiyor, anın onu yakalamasına izin veriyor. Geleceğe dair hayaller kurarken o geleceğin şu an gerçekleşiyor oluşuna dair duyduğu heyecanı dile getiriyor.
 
Amerikan Sıradanlığı
Bahsettiğimiz sıradanlığın hiç de doğal yollarla gerçekleşmediğini, gündelik olanın aslında belli aktör ve araçlarla sürekli olarak yeniden kurulduğunu söyleyebiliriz. Ve bu çok “sıradan” görünen büyüme hikâyesinin hiç de öyle olmadığına dair yapacağımız tartışmaya, bunun 11 Eylül sonrası Amerika’da büyümenin pratiğiyle ilişkili olduğunu hatırlatarak devam edebiliriz.

Çocukluk, herkesin başına gelebilecek olaylar Amerikalı bir ergenin başına geldiğinde bununla nasıl baş ettiğine dair bir panorama çiziyor. Bahsettiğimiz sıradanlığın hikâyenin anlatı yapısını şekillendirmesinin yanı sıra Amerikalı bir gencin hikâyesini nasıl etkilediğine dair de fikir veriyor. Bu sıradanlığı Amerikan vatandaşlığından ve buna bağlı olarak değişecek kültürel, politik birikimden, aile ilişkilerini etkileyen aktörlerden bağımsız olarak düşünemeyiz.

Olivia, faturaları ödeyemediği ve çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayamadığı için tekrar üniversiteye dönmek ve annesinin yanına yerleşmek zorunda kalıyor. Alkolik kocasının dengesiz davranışlarından usanınca da başka bir arkadaşının evine sığınıyor. Ardından genç bir adamla üçüncü evliliğini gerçekleştiriyor. Bu kadar dağınıklığın ve düzensizliğin içinde yetişen Mason, Facebook ve Harry Potter ile birlikte büyüyen, ergenliğini 11 Eylül sonrasında yaşayan, bulaşık yıkamak zorunda kalsa da kısmen güvenceli bir hayat sürdüğünün farkında bir karakter.
Mason’ın eline fotoğraf makinesi alarak vizörün arkasına geçebilmesi, olan bitenin sıradan bir hâl almasını mümkün kılmanın ötesinde başka bir şeye daha işaret ediyor. Mason, bu mesafesini mevcut düzenin içerisinde kalarak koyuyor.

Babası, Irak’ın Dünya Ticaret Merke-zi’nde olanlarla bir ilgisinin olmadığını anlattığında sadece dinliyor Mason. Birkaç yıl sonra Barack Obama’nın seçimleri kazanabilmesi için tabela asıyorlar beraber. On sekizinci yaş gününde bir tüfek ve İncil hediye ediliyor Mason’a. Babasının vaktinde eline tutuşturduğu Obama bildirisi gibi Mason İncil ve tüfekle de herhangi bir bağ kurmuyor. Yerleşmiş düzene ve düzenin kodlarına itiraz etmediği gibi bunun savunusunu da yapmıyor. Çocukluğuna, ergenliğine, ergenlikten yetişkinliğe geçiş dönemine tanıklık ettiğimiz Mason’ın bu tartışmalara dair herhangi bir rahatsızlığını, çekincesini sözlü olarak dile getirdiğini göremiyoruz.

Bir önceki jenerasyona dahil edebileceğimiz Olivia’nın üçüncü evliliğini yaptığı Jim için aynı tespitte bulunamayız. Jim, genç yaşta çalışmak zorunda kalan ve askerliğini yapan; Mason Sr.’ın deyimiyle Bush ve küçük fanatiklerinin iktidarda olduğu bir Amerika’da büyüyor. Hikâyeye kısa süre dahil olsa da belli paranoyalarının ve komplekslerinin her an patlamaya hazır olduğunu görmek zor değil. Irak’ta görev yapan ve “terörizm” korkusuyla büyüyen bir Amerikalı olarak Mason’a göre çok daha kaygılı. Mason’ın rahatlığını, ona göre umursamazlığını tam da bu yüzden çekemiyor.

Mason’ın dünyanın diğer coğrafyalarındaki her genç gibi okula gittiğini, kardeşiyle kavga ettiğini, ev değiştirdiğini, kız arkadaşıyla tartıştığını, mezun olduğunu söyleyemeyiz. Mason tüm bunları aidiyet hissettiği yaşam düzeyinin içinden yapıyor. Ve Linklater, Mason’ın ait olduğu bu yaşam düzeyinin bir getirisi olarak inşa ediyor söz konusu mesafeyi.

Linklater’ın bu anlamda yapay bir sıradanlığın içerisinden konuşan; tartışmalarını, öfkelerini bir tür kayıtsızlık ve bir dolu gevezelikle geçiştiren Amerikalıların hikâyesini anlattığını söyleyebiliriz. Yönetmenin dediği gibi bu film bir hayat projesiyse, projenin teknik anlamda işlevini yerine getirdiği kabul edilebilir. Ancak bu projenin herkesin hayatına dokunabilecek sıradanlığı barındırmadığını, aksine çok sıradanmış gibi duran tüm bu göstergelerin, biçim itibariyle bir ayrıcalığa işaret ettiğini hatırlatmakta fayda var. (Zeynep Turan)

ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..