Söyleşi
Ahmed Peerbux SÖYLEŞİ:Büşra Parça Ian Dallas’ın Gariplerin Kitabı romanı filmi yapmamda çok etkili oldu. Roman “İnsanların hiçbir şey bilmediği halde her şeyi öğrettiği, cümlelerin akıp gittiği ama hiçbir yere varamadığı” bir çağda maneviyata olan hasreti anlatıyor. Yaşadığımız şu çağda da bir dolu malumat ve çok az irfan var.
23.10.2014 Ne Mutlu O Gariplere!

İngiltere’deki ilk Müslüman grupların hikâyelerini ele alan The Strangers adlı belgesel hakkında yönetmen Ahmed Peerbux ile konuştuk. Peerbux ile ilk kamera arkası deneyimi hakkındaki sohbetimiz; filmi ortaya çıkaran derde, filmin gerçek kahramanlarının tecrübelerine ve kendi deyimiyle “garipler”e uzandı. 

60’ların İngiltere’sinde Psychedelic akımının etkisiyle birçok insan farklı yollara yöneldi. Belgesel bu akımın ötesinde, Britanya’da İslam’ı seçen ilk cemaatlerden birini anlatıyor. Öncelikle The Strangers filmini yapma fikri nasıl ortaya çıktı merak ediyorum. Filmi yapmaya nasıl bir süreçte karar verdiniz?

Üniversitede tarih okurken bu topluluğu araştırmaya başladım. Dört yıl önceydi ve o zamandan bu yana takılı kaldım. Tezim 1970’lerde İngiltere’nin taşrasında bir Müslüman köyü kurmaya çalışan cemaat hakkındaydı. Tezimi bir belgeselle geliştirmeyi hep istiyordum. Bir gün cemaat hakkında bulduklarımın bir kopyasını teslim etmek için Norwich’e gittim. Aynı gün ortak yapımcım (Hanif Whyte) film yapmak için bir fon bulmuştu. Bu aşamada birbirimizi tanımıyorduk. Ben sermayesi olmayan bir araştırmacıydım, Hanif ise araştırmacı değildi ama sermayesi vardı. 

Prömiyerde bulundum ve belgeselin bir kısmını izleme fırsatım oldu. Keyif veren bir film izlemekle kalmadık, filmdeki karakterlerle de tanıştık. Peki, sen onlarla nasıl tanıştın?

İnternet araştırmasıyla işe başladım. Sonrasında tanışıklığımız git gide arttı. Konuştuğum biri, bir diğeriyle temas kurmamı sağladı. Bazısı konuşmaya çok istekliyken bazılarını da ciddi şekilde ikna etmem gerekti. Ama bu film kendi ‘manevi yolculuğum’ adına çok fazla imkân sağladı. Görüştüğüm hemen herkesi şeyhim gibi görüyorum. Çünkü onlardan çok şey öğrendim. Onlar kırk yıldan fazla süredir “yol”da olan ve bu yoldan istifade eden insanlar.

Bu film için yaklaşık üç yıl çalıştın. Bu süreçte nasıl zorluklar yaşadın? O günlere dönüp baktığında unutamayacağın, ilginç bir hikâye hatırlıyor musun?

Filmi çekerken çok zorlukla karşılaştık. Her ikimiz de ilk kez film yapıyorduk ve profesyonellere oranla küçük bir fona sahiptik. Para her zaman problem oldu. Açıkçası belgeselin bu kadar uzun sürmesinde önemli bir sebepti. Diğer mesele ise konunun hassasiyeti ve büyük bir dikkatle ele alınmayı gerektirmesiydi. Özellikle Batı’da İslam’ın çok fazla hedef alındığı bir zamanda… 

Filmin adına dönmek istiyorum. İsim nereden çıktı? Neden Garipler (The Strangers)?

Ian Dallas’ın Gariplerin Kitabı (The Book of Strangers) romanı filmi yapmamda çok etkili oldu. Roman “İnsanların hiçbir şey bilmediği halde her şeyi öğrettiği, cümlelerin akıp gittiği ama hiçbir yere varamadığı” bir çağda maneviyata olan hasreti anlatıyor. Yaşadığımız şu çağda da bir dolu malumat ve çok az irfan var. Filmde yer alan insanların çoğu 1960’larda da aynı şeyleri hissettiklerini söylüyor. 

Bunun dışında Garipler (Strangers) ismi bir hadis’e atıf yapar: “İslam garip olarak başladı ve yine başladığı gibi bir hale dönecektir. Ne mutlu o gariplere!” Film, cemaatin kendi toplumları içinde “garip” olan kadın ve erkekleri anlatılıyor. Onlar Batı Avrupa’da kimsenin İslam’dan haberdar olmadığı bir zamanda Müslüman oldular. 

Garipler’de Müslüman olan bazı tanıdık yüzler de görüyoruz. Onlara filmden bahsettiğinizde veya film tamamlandığında nasıl yorumlarda bulundular?

Film henüz bitmedi ama… Evet Müslüman dünyada iyi tanınan birkaç kişi filmde yer aldı. Mesela Abdallateef Whiteman, ünlü bir hattat ve mürettip. Peter Sanders, Müslüman dünyanın başlıca fotoğrafçılarından. Filmi gördüklerinde heyecanlandılar ve destek verdiler. Çünkü film İslam’ın evrenselliğini gösteriyor. Her iki taraftaki insanların fikirlerinin aksine, İslam ne Arap ne de Pakistan dinidir. İşte bu filmde de kendi kültürlerini rahatça yaşayan İngiliz Müslümanlar var. İslam’ın en harika taraflarından biri de bu, hiçbir kültüre ait olmaması. Sadece kültürlere ait kötü şeyleri ayıran bir süzgeç görevi görüyor. Bu yüzden sizin camileriniz estetik olarak “Türk” camileri, Hint veya Fas camilerinden farklı.

Filmi tamamlayabilmek için internet üzerinden bir destek kampanyası başlatıldı. Hedeflediğin rakama ulaşıldı mı?

Kitlesel fonlama [crowd funding] yapmaya karar verdik. Çünkü belgesel filmler için geleneksel finansman yöntemleri artık işe yaramıyor. Tabii eğer Michael Moore (Fahrenheit 9/11) veya Morgan Spurlock (Supersize Me) gibi seyirci garantili bir isminiz yoksa. Gerici teröristler olarak görülmekten bıkan Müslümanlar, bizimki gibi filmlere ihtiyaç duyuyor. Bu yüzden kamu fonu filmin finansmanı için mantıklı bir seçenekti.

Film şimdiye kadar nerelerde gösterildi? Gösterimler ne zamana kadar devam edecek? Filmi izlemek isteyenler nasıl ulaşabilir?

Bunlar hâlâ üzerine düşündüğümüz sorular. Filmi tamamlamak için biraz daha zaman var. Ancak şunu söyleyebilirim ki mümkün olduğunca çok sayıda festivale ulaşmak için elimizden geleni yapacağız. Güncel haberlere ulaşmak için Facebook sayfamızı takip edebilirsiniz. 

 

 
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..