Bresson’un Sinematograf Üzerine Notları
HAYAL PERDESİ - Kitap/Dergi 07.12.2012

Bresson’un Sinematograf Üzerine Notları

 

“Bresson hayat hakkında konuşma, hayatın benzersiz yönünü gösterme, her jestin beyazperdede tekrarlanamayacağını gösterme imkânı arıyor. Fakat şöyle bir çelişki var, bütün jestler sıradan. Sıradan olanı benzersiz olanla ifade ediyor. Sonsuz derecede büyük olanı, sonsuz derecede küçük olanla ilişkilendirme becerisi beni her zaman etkilemiştir. Sanırım onun ne demeye çalıştığını anlamayı hep başardım.” (1) 1978’de Le Monde’a verdiği röportajda Bresson’a dair bunları söylüyordu Andrey Tarkovski. İki usta yönetmenin tarzları arasında neredeyse hiçbir benzerlik bulunmamasına rağmen Tarkovski’ye göre Bresson sinemasında kimsenin ulaşamadığı bir sadelik söz konusuydu. Bresson’un sinematograf üzerine yazdığı notlarda da bu sadelikten ve sıradanlıktan doğan “aşkın” olanın izini sürmek mümkün.

 

Bresson notlarında rol-model ayrımına, tiyatronun ve sinemanın birleştirilemeyecek oluşuna, bu konuyla irtibatlı olarak sinema ve sinematograf ayrımına değin daha birçok meseleye olabildiğince derinlemesine ve sadelikle değiniyor. Sinematograf Üzerine Notlar (Küre Yayınları, 2012) bize Bresson’u döneminin yönetmenlerinden ayrı kılıp onu benzersiz bir konuma iten bu özgün duruşun sebeplerini bir kere daha gözden geçirme fırsatı sunuyor. Bresson sinemasında hâkim olan sıradanlığın nereden kaynaklandığı sorusunu sorduğumuzda bunun görünürde Bresson’un oyuncu, ses ve görüntü seçimine karşılık geldiğini ifade edebiliriz.

 

Notlarında sık sık dile getirdiği “görme ve işitme” hususu teknik alanda ses ve görüntüye denk düşmektedir. Yönetmen insanın vücut fonksiyonlarını da göz önünde bulundurarak, göze ve kulağa neyin nasıl hitap edeceğini kendi sinematograf anlayışına paralel olarak sunuyor. Sesin ve görüntünün birbirlerinden bağımsız olarak var olabildikleri ve seyirciye, seyircinin iki yetisini de tam olarak kullanabileceği bir alan açıyor. Böylece notlarından da yola çıkarak filmlerinde gözlemleyebildiğimiz yalınlığın ve üst üste gelmemelerin görünürdeki karşılığını açıkça vurgulamış oluyor.

 

Bresson’un oyuncu seçimindeki duyarlılığı ve titizliği onun sinematograf düşüncesinin vazgeçilmez bir unsuru. Onun oyunculuk anlayışında klâsik anlamdaki bir profesyonelliğe yer yok. Bresson'un notlarında dile getirdiği gibi: “İfade gücü, (oyuncu olsun, olmasın) kişilerin mimiklerine, hareketlerine, seslerindeki iniş çıkışlara bağlı olmayan, görüntüler ve sesler arasındaki ilişkilerle yaratılan sinematograf filmi. Tahlil etmeyen, açıklamayan. Yeniden Kuran.Mouchette (1967)’in Mouchette’i, Pickpocket (1959) filminin Michel’i, seyirciyi Bresson'un da ifade ettiği gibi mimikleri ya da usta oyunculukları sayesinde değil Bresson’un onlardan talep ettiği performansı en iyi şekilde yerine getirebildikleri için etkiliyor. Bu tam da Bresson’un notlarında da sürekli olarak vurguladığı “model” fikrinden ileri gelmektedir. Otomatizmden kaynaklanan bir mekanikliğin ürettiği “model” yapısı… Mouchette’in hakikiliği de otomatizmden doğan bu mekaniklikten kaynaklanmaktadır. Sadelikten ya da içsel bir “oyundan” öte, hiç oynamamak… Modeller, otomatikleşme sonucunda artık etraflarındaki diğer oyuncularla, eşyalarla ve süreçlerle “düşünülmemiş ilişkiler” kurar ve sinematograf ortaya çıkmaya başlar.

 

Bresson’un notlarıyla irtibatlı olarak bizi ilgilendiren diğer bir husus ise, bu ortaya çıkış sürecinde gerçekleşen “birikimlerdir”. “Mouchette'in yoksulluğu ve yetimliği, Yvon’un “suçluluğu” birikirler. Farklı tarzlarda ve yönelimlerde, ama bu “birikim” imajlarda ya da imalarda gerçekleşiyor değildir. Düşünün ki henüz suç işlenmeden bir “suçluluk”, yani ekranda gösterilemez olan bir şey, film boyunca birikip duruyor…'' (2)

 

Ulus Baker’in kastettiği anlamda seyirci Mouchette’i intihara götüren sürece tanık olabilir ancak onun intihar anını göremez. Çünkü zaten Mouchette için intihar bir anlamda zorunludur. Bresson için önemli olan Mouchette’i intihara sürükleyen süreçte “birikenlerdir”. Yine Baker’e göre bu birikimler Bresson’un “el yordamıyla” bir araya gelir. Bu sanırım Bresson’un not düştüğü şu cümleyi destekler nitelikte: “Filminde ruh ve yürek hissedilsin ama ellerinle yapılmış olsun.”

 

Bresson’un hem sinemasındaki hem de notlarındaki bu sadeliğin, dinginliğin ve maneviyatın nasıl bir zihni altyapıdan beslendiği önem arz ediyor. Bresson’un notları, hem sinemaya yeni başlayanlar hem de bu yolda devam edenler için nasihat niteliğinde; aynı zamanda Bresson’un “birikimlerinin” de izini sürebileceğimiz bir yapıt. Baker’in söz konusu makalesinde bahsettiği gibi: “İşte Bresson bizi neredeyse her imajında Tanrı ile, yani asla görülemeyecek, işitilemeyecek olanla karşılaştırmak isteyen bir sinemacı-filozof…” (Zeynep Turan)

 



(1) John Gianvito, Şiirsel Sinema - Andrey Tarkovski, çev: Ebru Kılıç, Agora Kitaplığı, s. 55

ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..