Yerli Diziler
Dosya Arşivi
Temmuz-Ağustos 2010
Düşlerin Eskizleri: İlk Filmler, İlk İzler
19.07.2010 Yimou Zhang: Tutkulu, Simetrik ve Kırmızı Mücahid Eker

Varoluş kaygısı, politik baskı ya da toplumsal hassasiyetle bizzat tecrübe edilmiş bir yaşamın, estetik duyarlılık, kullanılan aracın diline hâkimiyet ve özgün bir üslûpla kesişmesi, bir eseri ve onun yaratıcısını ayrıcalıklı bir konuma yerleştirir. Duyumsadığı yaşamı ifade aracı olarak sinemayı seçen Yimou Zhang da, estetik hassasiyetini sinemanın zeminini teşkil eden görüntü üzerinde hayranlık uyandıran özgün bir üslûpla birleştirdiği filmleriyle dikkat çeker. Hem biçim hem de içerik olarak yaşadığı coğrafyanın kültürel unsurlarından beslenmesi, Zhang’ın başarısının temelinde yatan bir diğer önemli etkendir.

1952 yılında Çin’in kuzeyindeki Xian’da doğan Zhang’ın yaşamı ülkesindeki siyasi gelişmelere paralel şekillenir. Komünist Parti hâkimiyetindeki ülkede, Nasyonalist Parti üyesi bir aileden gelmesi sebebiyle sıkıntılı bir çocukluk dönemi geçirir. 1966 yılında Kültür Devrimi sırasında bütün gençler gibi koşulsuz çalışmak üzere önce kırsal kesimde bir çiftliğe, sonra da bir pamuk fabrikasına gönderilir. Bu sıralarda fotoğrafçılığa başlayan Zhang’ın on yıl süren Kültür Devrimi’nin bitimiyle yeniden faaliyete başlayan Pekin Film Akademisi’ne yönetmenlik eğitimi için yaptığı başvuru, yaş sınırını aştığı için reddedilir. Sonrasında akademiye yazdığı dilekçeler neticesinde özel izinle okula kayıt yaptıracaktır, ancak istediği bölüme değil görüntü yönetmenliği bölümüne. Akademi sonrası 1982’de Yimou Zhang, Çin sinemasında alışılmış film dilinden ve mevcut sosyalist gerçekçilikten kopuşu temsil etmeleriyle Beşinci Kuşak olarak adlandırılan genç sinemacıların filmlerinde görüntü yönetmenliği yapar. Bu kuşak, Kültür Devrimi gibi bir sürgün ve sıkıntı döneminin yükünü taşıdığı için ülkeleri hakkındaki düş kırıklıklarını açıkça ifade etmekten çekinmez. Mevcut gerçekçi anlayıştan kendini koparan bu hareket, yerleşik siyasal kültürün dil ve ideolojisini kırarak Çin sinema tarihinde yeni bir dönemi işaretler. Bir diğer ayırt edici vasfı görsel biçim olan bu yeni dönemde Zhang, en temel isimlerinden biridir.

Zhang, Pekin Film Akademi’sinden kendisiyle aynı yıl mezun olan Zhang Junzhao’nun ilk Beşinci Kuşak filmi Bir ve Sekiz (Yi ge he ba ge, 1983) ile Chen Kaige’nin Sarı Dünya (Huang tu di, 1984) filmlerinde görüntü yönetmeni olarak Çin sinemasında o zamana dek eşi görülmemiş zengin bir sinematografik üslûp yaratır. Özellikle Sarı Dünya’da Kuzey Çin coğrafyasını uzun plânlarla görüntülediği, geleneksel Çin manzara resmini sinema diline tercüme ettiği ve Taocu estetiği canlandırarak çağdaş bir kültürel eleştirinin hizmetine sunduğu olağanüstü görüntüler, Çin sinema dilinde bir devrim niteliğindedir. Ardından Chen Kaige’nin Büyük Geçit Töreni (Da yue bing, 1985) ile başrolünü oynadığı ve Tokyo Uluslararası Film Festivali’nde En İyi Oyuncu Ödülü’nü aldığı Wu Tianming’in Eski Kuyu (Lao jing, 1987) filmlerinde sinematografik üslûbuna incelik kazandıracaktır.
 
Zhang, ilk yönetmenlik çıkışını 1988 yılında Kızıl Darı Tarlaları (Hong gao liang, 1987) ile yapar. Bu filmle Berlin Film Festivali’nden Altın Ayı ödülünü alır ve bu ödülü alan ilk Çin filmi olur. 1930’larda Çin’in kırsalında geçen film, hem biçim hem de içerik açısından Zhang sinemasının izdüşümlerini barındırır. Filmde elli yaşlarında cüzzamlı bir şarap fabrikası sahibiyle istemediği bir evlilik yapan genç bir kadının hikâyesi anlatılır. Bu film üzerinden Zhang’ın sinemasında alttan alta işlediği, insanların yaşamlarını ipotek altına alan bütün iktidar biçimlerine karşı tavrını anlayabiliriz. Kadının zorla evlendiği adam, düğünden birkaç gün sonra bilinmeyen bir sebeple ölür. Şarap fabrikasının idaresi kendisine kalan kadın, işçilere bundan sonra kârdan pay vereceğini, kendisine patron dememelerini ve kendisine ait olanın aynı zamanda onların olduğunu söyler. Tam da bu noktada yönetmenin adil olmayan hiyerarşik ekonomik düzene mesafesi ortaya çıkar. Kadının daha sonra kendi istediği bir erkekle evlenmesi, özgürlük ve kendi kaderini tayin etme konusundaki düşüncelerine dair ipuçları verir. Kadının topraklarını işgal eden Japonlara karşı direnmeleri için işçileri cesaretlendirmesi ve işçileriyle birlikte verdiği mücadele, Zhang sinemasının önemli izleklerinden cesaret ve mücadelenin altını çizer. Zhang, Kızıl Darı Tarlaları’nda, güçlü bir kadını merkeze alan hikâyesini simetrik olarak çerçevelenmiş görüntüler, kırmızı atmosfer yaratımı ve kırmızı figürlerle tamamlar. Daha önce görüntü yönetmeni olarak yer aldığı filmlerde ortaya koyduğu çarpıcı görsellikler yaratmadaki maharetini bir kez daha kanıtlayan Zhang, Çin köy öykülerinin başarılı bir anlatıcısı olduğunu da gösterir.
 
Meydan Okuyan Kadınlar
Kızıl Darı Tarlaları’nda ve Zhang’ın sonraki filmlerinde sıklıkla tekrar eden ve onun sinemasının anlam dünyasını açabilecek anahtarlardan biri de kırmızı renktir. Her ne kadar yaygın bir kanaatle Komünist Devrim’i temsil ettiği düşünülse de kırmızı renk, Çin’in 5000 yıllık kültürel geleneğinde yaşam tutkusunun temsilidir. Filmlerinde kırmızı atmosfer ve kırmızı figür kullanmasını yaşama övgüde bulunmak olduğunu söyleyen Zhang için kırmızının ifade ettiği bu anlam, aslında onun Kızıl Darı Tarlaları’nı yapma amacını da açıklar: Yaşam tutkularının kaybolduğunu Çinlilere ve tüm insanlığa göstermek. Ona göre yaşama karşı canlılığın ve insanlara direnç verecek manevi zenginliğin yitirilmesi, insanların çok fazla acı ve maddi sıkıntılar içinde olmasından daha büyük bir kayıptır. Kızıl Darı Tarlaları’ndaki önemli unsurlardan biri olan şarap da kırmızı renge yüklenen anlamla paralellik içerir. Yeni şaraplar hazırlandığında ve işgalci Japonlara karşı verilecek mücadele öncesinde toplu hâlde icra edilen ritüelde, şarabı içen kişinin uğursuz olduğuna inanılan bölgeden rahatlıkla geçebileceği, imparatorun karşısında dik durabileceği söylenir. Yaşama yürekten bağlılığı ve manevi tutkuyu filmlerinde kırmızı renkte işaretleyen Zhang, bunlara imkân verecek cesareti ise şarapla ifade eder. Filmlerindeki güçlü kadın karakterler ve onların mücadeleleri tam da bu noktada anlaşılabilir. İfade etmek istediği şeyi Çin insanının maruz kaldığı hapsolmuşluk şeklinde niteleyen Zhang, Kızıl Darı Tarlaları’nda olduğu gibi diğer filmlerinde de bu yükü Çin toplumunda erkeklerden daha fazla taşıyan kadınların merkezde olduğu hikâyeler üzerinden anlatır. Kadınların sıkışmışlığı temasını Kırmızı Fenerler (Raise the Red Lantern, 1991)’de daha açık bir anlatımla sürdürür. Qiu Ju’nun Hikâyesi (The Story of Qiu Ju, 1992)’nde hukuk bürokrasisine karşı mücadele veren köylü kadın, Hiç Eksiksiz (Not One Less, 1999)’de köy okulunun öğrencilerinin kendisine emanet edildiği genç kız ve Eve Dönüş Yolu (The Road Home, 1999)’nda sevdiği erkeği sabırla bekleyen kadın, değerleri uğruna sürdürdükleri kararlılıkla Zhang sinemasının güçlü kadın temsilleri arasına girer.
 
Mao’nun ölümünün ardından devlet başkanlığına geçen Deng Xiaoping’in daha esnek politikalar izlemesiyle Zhang’ın ele aldığı konularda bir değişiklik görülür. Çin’in efsanevi tarihinden hikâyelere yönelen Zhang, önceki filmlerinde saklı kalan iktidarı bu defa gün yüzüne çıkarır. Bu filmler sinema serüveninde devletle barışma şeklinde değerlendirilse de Zhang, ilk filminden bu yana gözettiği hassasiyetleri devam ettirir. “İnsanlar pek çok şey için hayatlarını verirler; dostluk için, aşk için, bir ideal için.” sözleriyle başlayan Kahraman (Hero, 2002), Kızıl Darı Tarlaları’nda zorluklara meydan okuyan kadına ve işgalcilere karşı direnirken hayatlarını kaybeden köylülere selâm gönderir.
 
Zhang, bir tarafta Çin topraklarında ortaya çıkan iktidar biçimleriyle hesaplaşırken diğer tarafta hayran olduğunu söylediği Çin geleneksel kültürüne ait unsurlardan beslenmeyi ihmal etmez. Sonraki döneminde yeni biçimler deneyen ve ele aldığı konuların kapsamlarını genişleten Zhang’ın filmlerinde vazgeçemediği tek şey, yaşadığı coğrafyanın kültürüne ait özgün unsurlardır. Çin’in kırsalında geçmişte ya da bugünde geçen bir hikâyeye yahut Çin’in ihtişamlı tarihine odaklansa da yaşadığı coğrafyanın özgün motiflerini ve figürlerini kendi sinematografisine tercüme ederek yeniden canlandırır. Birçok film yaptıktan sonra kitaplarda kendisiyle ilgili şu tek cümle yazıldığında mutlu olacağını söyleyen Zhang, aslında kendi sinemasını da özetler: “Yimou Zhang’ın stili, Çin üslûbunun güçlü görsel sunumudur.”
 
Kaynakça
1. Frances Gateward (Editör), Yimou Zhang Interviews, America: University Press of Mississippi, 2001.
2. Geoffrey Nowell-Smith (Derleyen), Dünya Sinema Tarihi, İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2003.
3. Yvonne Tasker (Derleyen), 50 Çağdaş Sinemacı, İstanbul: Dost Kitabevi Yayınları, 2007.
YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..