Söyleşi
Âlâ Sivas SÖYLEŞİ:Kültigin Kağan Akbulut "Yavuz Turgul filmlerin hepsi ticari amaçlı yola çıkıyor, tüketime açılıyor ama burada farklı olan, Turgul’un filmlerinin hepsinin garip bir şekilde kalıcı olması. Yıllar geçiyor, aynı duyguyla farklı kesimler tarafından izlenebiliyor."
01.09.2011 Yavuz Turgul Kendisini Markaya Dönüştürdü

İstanbul Ticaret Üniversitesi hocalarından, sinema yayıncılığı da yapan Âlâ Sivas’ın çağrısıyla bir araya gelen akademisyenlerle sinema eleştirmenlerinin ortaya çıkardığı Yavuz Turgul Sinemasını Keşfetmek (Kırmızı Kedi, 2011) yönetmenin senarist ve yönetmenlik kariyerini 360 derece çevreliyor. Yazarlar, Turgul’un Arzu Film’deki çıraklık yıllarından kadın karakterleri işleyişine, kahraman mitosundan Turgul’un piyasayı değiştiren yönüne, yönetmenin sinemasındaki şiir ve resim ilişkisinden ‘auteur’luk mertebesine yükselişine kadar birçok açıdan yönetmeni kuşatıyor. Kitabın sonunda Turgul’la yapılan ve ele alınan konular üzerinden akan bir röportaj mevcut. Kitabı hazırlayan Âlâ Sivas’la Yavuz Turgul sinemasının dününü ve bugününü, kitabın hazırlanışını konuştuk.

Bir film nasıl hem popüler hem de değerli olur diye başlamışsınız kitaba. Popüler olmakla değerli olmanın kıstasları nelerdir? Bu ikisi nerede birleşir?

Yavuz Turgul sineması açısından bakarsak, röportajında belirttiği gibi, şöyle bir gerçek var: Değerli olma kaygısı, kalite arayışı, çalışma, disiplin yanında insanı insana anlatma derdi var. İnsanı insan yapan değerlerin bütününü; tutkuyu, aşkı, ihtirası, iktidar hırsını, yüzyıllardır değişmeyen değerleri anlatma çabası. İşi kalıcı yapan da filmlerin temeline bu tür değerleri koymak. Popüler olanın aynı zamanda nasıl kalıcı olabildiğini sorgulamaya çalıştık. Filmlerin hepsi ticari amaçlı yola çıkıyor, tüketime açılıyor ama burada farklı olan, Turgul’un filmlerinin hepsinin garip bir şekilde kalıcı olması. Yıllar geçiyor, aynı duyguyla farklı kesimler tarafından izlenebiliyor.  Bu meseleden yola çıkarak Yavuz Turgul’u inceledik.

Önsözde kişisel olarak filmlerini çok beğendiğinizi söylemişsiniz. 

Yavuz Turgul 70’li yıllardan itibaren bu sektörün içinde üretim yapan bir isim. Arzu Film’de başlamış. 80 sonrası ilk filmini çektiğinde çeşitli yapım şirketleriyle çalışmış. Son olarak 2010’da Av Mevsimi’ni çekti. Her dönemin şartlarına ayak uydurarak çalışmalarını sürdürmüş. Yazılarımızda farklı yaklaşımlar olsa da birleştiğimizde şu nokta ortaya çıkıyor: Turgul, her dönemde çeşitli isimlerle, dönemin dinamiklerine ayak uydurarak yol almış biri. Bunu yaparken de birtakım şeylerden de ödün vermemiş. Bu çaba içinde kalıcı olana varmış bir isim. Bunu incelemeye çalıştık, böyle bir çabayla çıktık. Sinema ticari bir iş ve Turgul bunu hakkıyla yapan bir insan. Bunu yaparken bir şeyleri değiştirmek, popüler olan içerisinde seyirciye bir şeyler verebilmek mümkün mü diye soruyor.

Yavuz Turgul bir anlamda Türk sinemasının 40-50 yıllık tarihi gibi. Arzu Film dönemi Yeşilçam’la, 80 sonrası dönemi kadın filmleriyle, sonra Türk sinema piyasasını açan Eşkıya filmiyle…

Hepsinde de üretim vermiş. Seksenlerde kadının toplum içindeki yerini Fahriye Abla filminde görüyoruz. Senaryoları arasında Müjde Ar’ın popüler olduğu Aile Kadını (1983) filmi var. 90’ların başında Türk sineması Amerikan sinemasının istilâsı altında. 90’larda Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni’ni, Gölge Oyunu filmini yapıyor. 1996’da Eşkıya geliyor. Türk sineması araştırmacıları sinemayı “Eşkıya’dan önce ve Eşkıya’dan sonra” diye iki döneme ayırabiliyor. En son Av Mevsimi’ni izledik. Dediğiniz gibi Türk sinemasının 40-50 yıllık panoramasını çizebiliriz. Biz bunu yapmaya çalışmadık; Yavuz Turgul üzerinden Türk sinemasına bakış yapalım da demedik. Yönetmeni mercek altına aldık.

Kitapta da farklı açılardan işlemişsiniz. Senarist yönü, kahraman mitosu ve Şükran Esen’in yazısında da Eşkıya ile piyasayı değiştirmesi var. Türk sineması açısından Yavuz Turgul şu anda nerede duruyor? Şu anki nitelik ve nicelik tartışmalarında Yavuz Turgul’un nasıl bir etkisi var?

Sorunun yanıtı Zeliha Hepkon’un yazısında var. Auteur-yıldız kavramı çerçevesinde Yavuz Turgul sinemasına bakış getirdi. Av Mevsimi’nden yola çıkarak Yavuz Turgul bugün nedir sorusuna cevap bulmaya çalıştı. Yazıda şöyle diyor: Yavuz Turgul kendisini markaya dönüştürdü. Auteur sinemasının kendine özgü teorik altyapısı, tematik unsurları var ama Türk sinemasının dinamikleri çerçevesinde başarılı bir strateji uyguluyor. Yapımcılarla çalışması, yapım stratejileri, bu kapsamda da bir markalaşma sözkonusu. Yavuz Turgul bugün nerede duruyor sorusunun cevabı da bence bu. Değişmez olarak kovaladığı değerlerin yanında ticari koşullarla da barışık yaşıyor.

Son filmi Av Mevsimi açısından değerlendirirsek nerede duruyor?

Av Mevsimi’ne baktığımızda, uzun zaman önce çekimlerine başladı, basından çekimlerin başladığını takip ettik. Film gösterime çıktıktan sonra oyuncular pek çok medya mecrasında boy gösterdi. Hemen arkasında DVD’si çıktı. Piyasaya iki tane DVD sunuldu. Birinde ek seçenekler daha azdı. Birinde alternatif finaller vardı, eklenmiş sahneler vardı. Çağın bütün dinamikleri yakalandı. Bir film piyasaya çıkıyor ama öncesindeki ve sonrasındaki stratejileri uygulayan bir isim. Av Mevsimi’nde de bugün aradığımız, bulamadığımız değerler, ahlâki olanın peşinde koşmayı görebiliriz. Son filminde farklı olarak bir tür denemesi yapmış, bizim Türk sinemasında aşina olmadığımız bir tür.

Senarist olarak yaptığı işlerden Av Mevsimi’ne kadarki sinemasal gelişimini nasıl özetleyebiliriz?

Senaryo yazarı olarak başladığı dönem, Arzu Film ekolü, Ertem Eğilmez’le yaptığı çalışmaları okul niteliğinde olmuş. Orası senaryoyu öğrenme dönemi. İlk döneminde Tosun Paşa, Sultan , Hababam Sınıfı olsun tabii biraz daha popüler, ortaoyunu, meddah geleneğinden, Hacivat-Karagöz’den besleniyor. Fakat Arzu Film’den sonra kendi filmlerini yazıp yönetmeye başladığında farklı bir çizgisi var. Aldığı senaryo temeli üzerine kendi sinemasal arayışlarını ekleyerek daha özgün bir sinema yapmış. Arzu Film’de daha kolektif bir üretim var, hem senaryoda hem yönetimde. Daha sonra dönemin koşulları nasıl değiştiyse, o dinamiklerle beslenerek sinemasını geliştirmiş Turgul.

Kitabı okurken Turgul’un bu uyum sağlaması ile Atıf Yılmaz’ın uyum sağlama çabası arasında bir paralellik buldum. Onun da 60’lardan 2000’lere kadar uyum sağlama çabası var.

Atıf Yılmaz da her dönemin insanı. Döneme göre temalarını seçerek pek çok denemede bulunuyor. İlk bakışta böyle bir benzerlik olsa da Atıf Yılmaz sayı olarak fazla üretimde bulunan bir isim. Turgul’un en çok eleştirilen yönlerinden biri de az film çekmesi. Av Mevsimi için altı yıl bekledik. Bir yönetmenden 2-3 senede bir film yapmasını bekleriz. Takipçileri de bir Yavuz Turgul filmi izlemek istiyor. Atıf Yılmaz popüler sinema açısından belli şeyleri çok daha hızlı kullanıyor. Turgul’u bu açıdan daha özgün buluyorum. Çıkış noktası açısından kişisel çabalarını filme katıyor. Şu da etkili olabilir. Turgul detaylardan yola çıkan bir isim. Başlangıçta benzer görünüyor ama Yavuz Turgul auteur kavramına daha yakın bir duruşu var.

Az film çekmesinde reklâmcılığın etkisi var mı?

Turgul sadece film çekmiyor, reklâm sektöründe ve TV sektöründe de çalışmaları var. Süper Baba ve İkinci Bahar dizilerinin yaratıcısı olarak biliniyor. Reklâm piyasasında olması, detaylardan yola çıkması süreyi uzatıyor. Ama biz kitapta esas olarak filmlerini ve senaristliğini mercek altına aldık.

Kitabın bölümlenmesini nasıl gerçekleştirdiniz? Hangi yazarın, hangi konuyu yazacağını nasıl belirlediniz?

Biz ağırlıklı şekilde akademisyenler olarak çalıştık, 12 başlık ve 12 isim var. 9’u akademisyenlerin yazdığı yazılar. Şöyle bir yol izledik: Hepimizin ortak noktası Yavuz Turgul sineması. Bir giriş yazısıyla başladık. Onun sinemasını tanımayan ya da yeni aşina olanlar için Yavuz Turgul kimdir, nedir diye “Yaşayan Filmlerin Unutulmaz Yönetmeni” diye bir giriş hazırladık. Sonra kronolojik gitmeye çalıştık. İlk başta Arzu Film dönemi, sonrasında Fahriye Abla ile yönetmenliğe geçmesi. Sinemasını oluşturan belli başlı kavramları, özellikleri, kahramanlar, mekân kullanımı, şiir ve resim detayları, oyuncu yönetimi ve karakter analizi önemli olduğu için bunlara bölüm açtık. Son olarak Av Mevsimi’yle auteur yıldız olma yolunda ilerleyen süreci açıkladık. Fakat bu yeterli değildi, bu çalışmalara değer katacak diye sinema yazarlarından destek istedik. Son olarak da kendisinin söyleyecekleri önemliydi. Bu nedenle yaptığımız görüşmeyi detaylı bir şekilde aktardık. O görüşme kitaba bir özellik katmış olabilir. Biz akademisyenler olarak bir bakış getiriyoruz fakat yönetmen ne söylüyor? Son sözü kendisine bıraktık, biraz da onun dünyasını anlamak açısından. Bundan sonraki araştırmacılar, öğrenciler, sinemaseverler için toplu bir bakış olsun istedik.

Konuları belirleyip yazarlara makaleleri mi dağıttınız yoksa yazarların daha önceki çalışmaları ışığında mı konuları oluşturdunuz?

Bununla ilgili akademisyenlere bir çağrı yayınladık. Genel olarak kitabın amacını söyledik. Yazarlardan konu özetleri istedik. Okuyup değerlendirdik ve eleme yaptık. Konularıyla çalışma alanlarını belirleyip yazı özetlerini gönderdiler. Bu tip derleme çalışmalar kolay olmuyor, kalemler arasında üslup ve yaklaşım farkı oluyor, bu nedenle yönlendirmeler yaptık. Ama uyumlu bir çalışma oldu, o konuda zorluk yaşamadık. Tartışarak şekillendirerek makaleleri bir araya getirdik.

Akademisyenlerin yazdıklarıyla Turgul’la yaptığınız söyleşide karşılaştıklarınız arasında ne gibi benzerlikler, farklılıklar gördünüz?

Sinemanın para yatırılan ve tekrar kazanılan bir iş olduğu konusunda hemfikirdik. Kahramanlar üzerine ölçüyü kurması epeyce uyuştu. Arzu Film’le ilgili açıklamaları bana kaynaklık etti. Yazıyı yazarken belli yaklaşımlarım vardı ama onun görüşü katkıda bulundu. Uyma uymama meselesi değil de görüşme her şeyi tamamlayan bir unsur oldu.

Yavuz Turgul konusundaki kaynak eksikliğinden bahsetmişsiniz. Bu kitabı hazırlarken hangi kaynaklardan yararlandınız peki?

Yavuz Turgul’un verdiği tüm görüşmelerden sinema dergilerindeki ve diğer medya organlarındaki yararlandık. Sadık Battal’ın Asıl Film Şimdi Başlıyor kitabının sonunda Yavuz Turgul’la yaptığı detaylı bir görüşme var. Yine Sadık Battal’ın bir belgeseli vardı, Yavuz Turgul’un Dünyası… İstanbul Film Festivali’nde gösterildi ve bize çok yardımcı oldu. Şu ana kadar alanımıza giren Türk sinema tarihi kitaplarından yararlandık. Turgul’un sineması Türk sinemasıyla paralel gittiği için bu tarz kaynaklar işimize yaradı. Yavuz Turgul’la ilgili bir derleme Burçak Evren tarafından Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında çıkarıldı. Onu da ekledik. Burçak Evren, Yavuz Turgul’un röportajlarından, hakkındaki yazılardan derleme yapmış. Bir sinema literatürü ve basın taraması olarak görülebilir. Fakat detaylı bir inceleme kitabı diyorsanız, daha önce böyle bir kitap yapılmadı. Son dönemde sinema yayınları ciddi bir artış gösterdi. Son iki üç yılda yönetmenler hakkındaki kitaplar öne çıkmaya başladı. Ama doksan sonrası, Türk sineması için önemli bir dönem. Yabancı sermaye yasasında değişiklik yapıldı, yabancı filmler vizyona girdi, özel televizyonlar ortaya çıktı. Hiç film çekilmeyen bir dönemden 60 film çekilen bir döneme girdik. Bağımsız sinemacılar tartışması çıktı. Eşkıya gibi, Bay E (1995) gibi, Kahpe Bizans (2000) gibi filmler seyircileri aldı götürdü. Son yıllarda Nuri Bilge Ceylan, Derviş Zaim, Ahmet Uluçay, Semih Kaplanoğlu sineması üzerine derleme kitaplar çıktı. Yönetmen sinemaları çerçevesinde daha önce yapılmayanlara baktığımızda Yavuz Turgul öne çıkıyordu. Birçok yönetmen var ama Turgul benim için öncelikliydi,çünkü Turgul’un sinemasına bakmak son 40-50 yılın tarihine bakmak gibi.

 

ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..