Söyleşi
Aytekin Çakmakçı SÖYLEŞİ:M. Abdülgafur Şahin, Esra Tice Yıldırım "O dönemde kovulmakla tehdit edilsem de, görsel anlayışın doğalcılık ve empresyonizmin harman-landığı bir stilde gittiğini savundum."
22.10.2016 Yeşilçam Aynadaki Gerçek Yüzümüz
Aytekin Çakmakçı altmışlı yıllardan beri sinema sektöründe aktif olarak çalışan, bugünlerde tecrübelerini genç kuşaklarla paylaşan bir isim. Çakmakçı kariyeri boyunca Şerif Gören, Yavuz Turgul ve Ertem Eğilmez gibi önemli yönetmenlerle çalıştı. Yılanların Öcü, Muhsin Bey, Arabesk, Işıklar Sönmesin, Mum Kokulu Kadınlar’ın da içinde olduğu elli filmde görüntü yönetmenliği yaptı. Türk Sineması Araştırmaları tarafından yürütülen Sinemaya Genç Adımlar Projesi’nin Ağustos ayındaki konuklarından Aytekin Çakmakçı ile kariyerini, görüntü yönetmenliğinin Türkiye’deki gelişimini, Yeşilçam’dan bugüne sinemamızı konuştuk.  
 
Sektördeki ilk yıllarınızın çalışma şartlarından bahseder misiniz?
Asistanlık yaptığım yıllarda dışarıdan kitap gelmesi söz konusu değildi, gümrükler kapalıydı. Amerikan sinematografi dergisinin aylık kitapları vardı. O kitaplarda görüntü yönetmenliği üzerine çok besleyici birikimler vardı, onları getirtiyordum ve çevirttiriyordum. Yabancı filmler izliyordum, onları izledikçe bende doğalcılığa karşı bir sempati oluştu. Onları takip etmeye ve görüntü yönetmenliğine başladığımda bunları uygulamaya koyuldum. Fakat klasik anlayışın egemen olduğu sektörde bunlar yanlış ve saçma sapan ışık anlayışları diye eleştiriler aldım. Birçok kere işten kovulmakla tehdit edildim, yapımcı veya başrol oyuncusu veyahut yönetmen tarafından. Bunun doğru olduğunu, dünyanın buna geçtiğini, görsel anlayışın doğalcılıkla empresyonizmin harmanlandığı bir stilde gittiğini savundum.
 
Reji dili değişmeye başlamıştı, planlamalar, dekupajlar, eskiden kameranın sabit olduğu, oyuncuların gelip gittiği sistem değişti. Kameranın gidip gelmeye, hareket etmeye başladığı anlayışa geçildi. Teklif gelmeye başlayınca bu hem hayata hem mesleğe daha sıkı tutunmama destek oldu. Hedeflerim büyümüştü, demek ki doğru yoldayım diye düşünüp araştırmalarımı çoğalttım. Elime geçtikçe sinema semiyolojisi, felsefe kitapları okuyarak yorum yapma yeteneklerimi, inisiyatifimi daha sağlıklı bir yere getirmek adına çalıştım. O dönemin koşullarında bunlar çok kolay değildi. Şimdiki nesil çok şanslısınız çünkü her yeni çıkan kitabı yirmi dört saat içerisinde internetten indirip okuyabilirsiniz.
 
Aktif çalıştığınız dönemde görüntü yönetmenlerinin sorunları nelerdi? Bu sorunlar bugün aşıldı mı?
İyiye giden işaretler var. Eskiden üretim araçları görüntü yönetmenlerine aitti, şimdilerde teknolojik araç gereç film şirketleri tarafından kiralanıyor. Bu da görüntü yönetmenlerinin üzerindeki teknik yaptırım performansını yukarı çekiyor.  
 
Türk sinemasına uzun yıllar emek veren biri olarak sizce sinemamızın değişen, gelişen yönleri nelerdir?
Bu kadar çok film çekilmesi gerekçesini sinemacılar bilirler, sinemacı olmayanlarsa bunu televizyonda program yapanlardan yanlış şekilde öğrenirler. Onlar perde arkasını bilmedikleri için sinema kalkındı, bak ne kadar çok film yapılıyor diyorlar. Böyle değil tabii. Kültür Bakanlığı sinemaya yardım adı altında, beğendiği senaryolara 300 bin civarında para yardımı yapıyor. Bugün en basit, bütçesi en kısıtlı bir film bile 500 binin altında çekilemez. Kültür Bakanlığı’nın verdiği bu rakamla bu filmleri nasıl çekiyorlar? Her yerden iktisat ederek. Ekonomik davranıyorlar, her ekonomi bir şeylere hasar veriyor, yani şu mekân olması lazım ama orası pahalı alternatif ikinci mekâna bakalım daha ucuz. Ya da mekân sayısı azaltılıyor. Başarılı on oyuncu profili gerekiyorsa, iki tane çok başarılı profil alalım, gerisini ucuz daha deneyimsiz alırız, bütçeyi daha aşağıya çekeriz.
 
Bütün bu hesaplar sonunda filmin çok başarılı olma şansı yok, çekim haftası olarak fazla yayılma şansı yok. O yüzden yetmiş film çıkıyor. Bir de ucuz olsun diye, bunları dijitalle çekiyorlar. Bunların arasında çok azı gerçek anlamda yüksek rakamlara çekiliyor. Bütçesi bir milyon dolar olan birkaç tane var, sanıyorum. Onlar da gişe kaygısından dolayı komedi filmleri. Komedi filmlerinin zarar etme riski daha az. Çok sağlıklı görmüyorum, Kültür Bakanlığı elli filme 300 bin lira vereceğine yirmi filme 500-600 bin lira versin. Daha az ama daha kaliteli film çekme şansı olsun. Yetmiş film deyince sanki Türk filmlerinin hepsi çok iyi iş yapıyor da o yüzden çok yapılıyor gibi bir düşünceye kapılıyor insanlar.
 
 
(Söyleşinin tamamını Hayal Perdesi’nin 54. sayısında okuyabilirsiniz.)

 

ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..