Hayal Perdesinin Gözünden
Türk Sineması Araştırmaları
21.11.2014 Karışık Kaset Romantik Komedide Yeni Denemeler Kültigin Kağan Akbulut
Uygar Şirin’i yıllardır başta Sinema dergisi olmak üzere sinema dergilerine yazdığı özgün eleştirilerinden tanıyoruz. Özellikle Türkiye sinemasından filmlere dair yazdıkları izlediğimiz filmlere dair bakışımızı genişletmiş, Hollywood ve Avrupa sineması karşısında ezik büzük duran sinemamızı içeriden bir yorumla yeniden anlamlandırmamıza yardımcı olmuştu. Hâlen farklı mecralarda film eleştirileri yazmaya devam eden Şirin, iki kısa film, iki uzun metraj film senaryosu, iki roman ve Semih Kaplanoğlu ile yaptığı nehir söyleşi Yusuf'un Rüyası’nın ardından üçüncü romanı Karışık Kaset’i yazdı. 90’larda geçen bir çocukluğu 90’lardaki karışık kaset yapma/yaptırma üzerinden anlatan romanı şimdi de film olarak karşımızda.
 
Tunç Şahin’i ise 2000’li yılların ortalarından itibaren yükselişe geçen minör film dağıtımı üzerine uzmanlaşmış Bir Film’in sahibi olarak tanıyoruz. Şahin ve ortakları, sinema tekellerinin iş yapmaz deyip Türkiye’ye getirmediği filmleri getirdi, bu sayede son on yıldır birçok filmi vizyonda izleme şansına sahip olduk. Şahin kısa filmler ile yönetmenliğe ve Ses (2010) filmi ile yapımcılığa el attı. Şimdi de Karışık Kaset’in yönetmeni, senaristlerinden biri ve yapımcısı olarak karşımızda.
 
Karışık Kaset çocukluktan bu yana tanışmalarına ve ara ara karşılaşmalarına rağmen bir türlü birlikte olamayan Ulaş ile İrem’in hikâyesini anlatıyor. Ulaş İrem’e âşıktır ancak bir türlü açılamaz. 60’lı, 70’li yıllar Türkçe pop müzik hayranı babası sayesinde de geniş bir müzik kültürüne sahip olan Ulaş, bir yandan da kendi dönemini, 90’ları takip eder. Babasının önerisiyle İrem için bir karışık kaset hazırlar ve içine de onu sevdiğini söyleyen ses kaydını ekler. Ancak İrem’in anne-babası ayrıldığı için başka semte taşınmak zorundadır. Ulaş da onu başka bir çocukla birlikte görünce sevgilisi zanneder. Kasetini verir ancak İrem dinlemez ve Ulaş’ın aşkını hiç öğrenmez. Dokuz yıl sonra tekrar karşılaştıklarında nihayet açılırlar, yine olmaz. On yıl sonra ise tekrar karşılaşırlar. Yirmi yıllık zaman diliminde hep birbirlerine âşık olmalarına rağmen bir türlü kavuşamamalarının hikâyesini izleriz.
 
Karışık Kaset kısaca bir büyüme hikâyesi. Hikâyeye eşlik eden Türkçe pop şarkılar anlatılan yirmi yıllık dönemin müzikal geçmişini hatırlatıyor. Ayrıca babadan kalan plaklar ile Ulaş’ı besleyen müzik kültürü filmin hikâyesini güçlendiriyor. Her ne kadar 90’lı yıllar Türkçe pop üzerine kitaplar yazılmış, özel konserler, geceler düzenlenmiş olsa da sinema filmi olarak böyle bir işle karşılaşmak dönemin insanlarını heyecanlandıracaktır.
 
Karışık Kaset bir yandan da günümüz Türkiye sinemasındaki romantik komedi örnekleri açısından ayrıksı bir örnek. Romandan gelen derinlikli karakterlerin hissiyatını kolaylıkla alıyoruz. (Romanı okumadığımı belirteyim.) Karakterlerin yirmi yıllık gelişim çizgisinde, ruhsal betimlemelerini çıkarmak için bolca emare bulunuyor. Ulaş’ın anne-babasının ilişkisi ve babasının bir rol model olarak Ulaş’a bıraktığı bozukluklar, İrem’in çocukluğundan itibaren belli olan güçlü ve atik karakteri, ikilinin ilişkisinin şehir hayatındaki ilişkilere dair söyledikleri gibi unsurlar filmin güçlü yanları arasında sayılabilir. Filmi romantik komedi türüne dâhil eden komedi unsurları incelikli bir şekilde işleniyor ve belli bir kesim izleyiciyi gülümsetiyor. Romantik unsurlarda ise (İncir Reçeli gibi filmlerde şahikasını gördüğümüz) sulu zırtlak romans yerine gerçekçilik ağır basıyor. Öte yandan Atilla Taş’ın kendisiyle dalga geçen yeteneksiz ama popüler piyasa müzisyeni rolü filmi bugünün müzik tartışmalarına çekiyor. Ancak oyuncu seçiminden filmin sunuluş biçimine kadar ticari bir film izlenimi uyandırıldığı ve ticari/popüler sinemanın kurallarının göze alındığı da not edilmeli.
 
Bu noktada Karışık Kaset’in vizyon başarısı/başarısızlığı da Türkiye’deki popüler sinema açısından takip edilmesi gereken bir yerde duruyor. İzleyiciye kahkahalar attıran komedi yerine gülümseten, düz çizgide ilerleyen karakterler yerine derinliği olan ve izleyicinin bağ kurabileceği karakterler yaratan bir film vizyonda şans bulacak mı? Tunç Şahin’in filminin bu açıdan önemli bir deneme olduğunu düşünüyorum. İyi bir film eleştirmeninin yazdığı kitaptan uyarlanan bir senaryo, makul oyunculuklar, iyi bir sanat yönetimi, sektörde başarılı bir kişinin yapımcı olduğu ve yönettiği bir film var karşımızda. Başarısı yeni denemelere kapı aralayacak. Başarısızlığı ise zaten bizde tutmuyor düşüncesini doğuracak. 

 

YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..