Hayal Perdesinin Gözünden
Türk Sineması Araştırmaları
23.11.2011 Behzat Ç.: Seni Kalbime Gömdüm Televizyondan Sinemaya Celil Civan

Behzat Ç. dizisinin ilk sinema versiyonu Behzat Ç: Seni Kalbime Gömdüm, dizi uzun bir süre ara verdiği için öncelikle fanatik seyirci kitlesini sevindirdi. Uzun zaman rayting yüzünden yalpalanmalar yaşayan, hatta yayından kaldırılacağı konuşulan dizi, sosyal medyanın etkisiyle hem yayından kaldırılmaktan kurtuldu hem de geniş bir seyirci kitlesine sahip oldu. “Behzat amiri” ve ekibini ekranlarda görmeyi özleyenler sosyal medyayı da kullandıkları için film beğenildiği kadar eleştirilerden de nasibini aldı.

 

Filmle ilgili temel eleştiri aslında şu cümlede özetleniyor: “Dizi filmden daha iyi.” Gerçekten de kimi efsaneleşmiş bölümleri haricinde dizinin kötü diyebileceğimiz bölümleri yok. Oyunculukların gerçekçiliği, bir mekân olarak Ankara’nın kullanımı, cinayetlerin karmaşıklığı, karakterlerin karanlığı ve anti-kahramanlığı dizinin sevilmesine sebep olan etkenler. Dizilerde artık alışageldiğimiz kötü figürasyon bile dizinin alametifarikalarından kabul edilmeye başlandı. Oysa yukarıda saydığımız özelliklerin filmde eksik olması, Behzat Ç.’nin ruhunun perdeye yeterince aktarılamadığını gösteriyor. Öncelikle film Ankara’yı yeterince kullanamıyor. Kitapta şantiye haline getirildiği için eleştirilen Ankara’yı görmek mümkün olmadığı gibi katil Red Kit’in Ankara’yı kazmasıyla belediyenin Ankara’yı kazması arasındaki ironi de es geçilmiş oluyor.

 

Filmin ilk yarısında mizaha yapılan aşırı vurgu dizinin karanlık havasını görünmez kılıyor. Oysa başta Behzat Ç. olmak üzere ana karakterlerin çoğu arızalı. Dizide de mizahı görmek mümkün ama daha çok karakterlerin karanlık yönlerine vurgu yapılıyor. Dizinin sevilmesinin bir yönü de burada: Alışılageldik polisiye dizilerin “şen şakrak” ve “başarılı” ekiplerine karşılık Behzat Ç. içe kapanıklığı, alkole ve intihara eğilimi, adil olmak istemesine rağmen şiddetten başka bir çözümü bilmemesi ve sürekli kıdem tenziliyle farklı bir portre, başka bir ifadeyle kahraman yerine bir anti-kahraman portresi çiziyor. Televizyonda yayınlansa da diğer dizilerden farklı yönü bu özellikler. Televizyon dizisi olmasına rağmen diğerlerinden ayrılan bir başka yönü de dizinin sinemaya yakın bir üslupla çekilmesi. Beyazperdeye aktarılan yapımın en çok göze batan ve eleştirilen yanı sinematografinin eksikliği. Seyirci geniş ekranda bir film seyrettiğini düşünmek yerine evde dizi izliyormuş izlenimine kapılıyor. Gemide (1998), Dar Alanda Kısa Paslaşmalar (2000) ve Barda (2007) gibi çarpıcı ve beğenilen çalışmalara imza atan yönetmen Serdar Akar’ın Behzat Ç’yi sinemaya aktarırken sinematografik özenden kaçındığı görülüyor. Oysa daha önce Kurtlar Vadisi dizisinin ilk film uyarlaması Kurtlar Vadisi - Irak (2006)’ı yöneten Akar o filmde sinematografiye daha çok ağırlık vermişti. Burada ise jeneriğin, jenerik müziklerinin bile aynen kullanıldığını, film için yeni versiyonların yapılmadığı dikkati çekiyor. Dizi sektörü günümüzde sinema endüstrisini etkileyen başat unsurlarında biri, dolayısıyla genç sinemacıların filmlerinde sektörün etkisinin görülmesi muhtemel ama Akar gibi deneyimli bir yönetmenin daha özenli davranmasını beklemek yanlış mı?

 

Zaman Kayması

Bir romanın diziye uyarlanması, romandan farklı unsurların devreye girmesine sebep olurken dizinin bu kez sinemaya uyarlanması söz konusu unsurların karışmasına da yol açabiliyor. Filmde fail-i meçhullerin araştırılması söz konusu olduğuna göre tarihin iki binli yıllar olduğunu çıkarabiliriz. Ancak Behzat Ç.’nin kızı Berna’nın hayaletini görmesi kızının daha yeni intihar ettiğini ima ediyor. Roman Berna’nın ölümünden sonra Behzat Ç’nin girdiği bunalıma odaklanıyordu ve Behzat Ç. depresyonda olduğu için neredeyse bütün roman boyunca konuşmuyordu. Oysa filmde hem kızının yakınlarda öldüğünü ama Behzat Ç’nin konuştuğunu görüyoruz. (Elbette, bir film kahramanının film boyunca sessiz kalması seyirciyi rahatsız edecektir ama böyle bir deneme filmin etkileyiciliğini artıran bir unsur da olabilir. Nitekim dizinin ikinci sezonunun ilk bölümünde bu başarıyla yapıldı). Eğer kızının yeni intihar ettiği döneme rast gelmiyorsa Behzat Ç. neden o dönemdeki gibi kızının hayaletini sık sık görüyor? Üstelik film Berna’nın durumu hakkında diziyi bilmeyen kitleye açıklama da getirmiyor. Dahası film Berna’nın intiharından hemen sonrasını anlatıyorsa kitabın ve dizinin diğer kahramanı Şule nerede? Şule’yi bir kenara bırakalım, eğer dizi Berna’nın ölümünden sonrasını anlatılıyorsa Behzat Ç. neden savcıyla birlikte? O dönemde Behzat Ç.’nin Bahar isminde bir sevgilisi yok muydu?

 

Filmin hangi zaman diliminde geçtiği belirsiz olduğu gibi siyasi mesajı da diziden uzak bir havada geçiyor. Hem “eski Türkiye”nin karanlık adamlarına hem “yeni Türkiye”nin derin çatışmalarına odaklanan ve bu ikisi arasında bir denge kuran dizinin aksine filmde doksanların fail-i meçhul cinayetlerine ve derin yapılanmalarına vurgu yapılıyor. Bu da filmin zaman meselesini hatırlattığı gibi siyaseten daha rahat ve sakin, “baş ağrıtmayacak” sularda yüzmeyi tercih ettiğini gösteriyor.

 

Bu anlamda film, hem içerik hem de biçim olarak dizinin altında kalıyor ve seyirlik bir çalışmadan öteye gidemiyor. Ne “kötü adam”ın hikâyesini doğru düzgün öğrenebiliyoruz ne de onun arkadaşlarının. Oysa filme uyarlanan Emrah Serbes romanı Son Hafriyat boyunca Red Kit ile Behzat Ç’nin, başka bir ifadeyle katil ile polisin hikâyeleri ve haletiruhiyeleri paralel gidiyor. Film dizinin karanlığını aydınlık hale getirirken kitabın aşikar bölümlerini karanlıkta bırakıyor.

 

Ancak film, son dönemde seyrettiğimiz başka Tük filmleriyle benzer bir noktayı paylaşmıyor değil. Behzat Ç: Seni Kalbime Gömdüm, yer altında tabut ararken doksanların iklimini, Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikayesi bir cinayet etrafında orta sınıfların ikiyüzlülüğünü gösterirken Bir Zamanlar Anadolu’da hem yer altındaki bir ölünün peşine düşüyor, hem de yarım yamalak olsa da otopsisini gerçekleştirirken bürokrasinin çarklarına takılmış erkeklerin dünyasına ışık tutuyor. Üç filmin de toplumsal meselelerden söz ederken cinayet metaforuyla uğraşması düşünülmeye değer.

 

YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..