Hayal Perdesinin Gözünden
Türk Sineması Araştırmaları
24.05.2013 Çocuklar Savaşla Büyüyen Çocuklar Hilal Turan

Takvimler 1992’yi gösterdiğinde yirminci yüzyılın Avrupa’sında yaşanacak son büyük katliamın ayak sesleri duyulmaya başlanmıştı Bosna’da. Soğuk Savaş’ın sona ermesi, Sovyetlerle birlikte Yugoslavya’da da dağılmayı tetiklemişti. BM temsilcilerinin “güvenli” olarak belirlediği bölgelerde önce Boşnakları silahsızlandırıp, ardından da Sırp milislerine bölgeyi terk etmesiyle yaşanan trajedi, bir utanç vesikası olarak kazındı tarihin vicdanına. Kocaların, babaların, dedelerin, çocukların evlerine bir daha geri dönemediği, kadınların tecavüze uğradığı kirli süreçten geriye savaşın getirdiği psikolojik çöküntü kadar savaş sonrası ekonomik çöküntüyle de baş etmesi gereken kadınlar ve çocuklar kaldı.

Boşnak yönetmen Aida Begic’in son filmi Çocuklar (Djeca), altyapısı tamamen çökertilmiş, ekonomik sıkıntıların ve yönetim boşluğunun mafya yapılanmalarına alan açtığı “savaş sonrası Bosnasında” savaşta ailelerini kaybedip erken büyümek zorunda kalan çocukların hayata tutunma öyküsünü anlatıyor.

İnsanlığa Ağıt: Bosna Sineması

Bosna Savaşı on sekiz yıl önce imzalanan Dayton Anlaşması ile sona erdi. Ancak izleri, Bosna’nın ekonomisinden gündelik ve kültürel atmosferine kadar etkisini sürdürüyor. Tüm dünyanın, uluslararası topluluğun gözleri önünde yaşanan dram, geniş bir kültürel coğrafyada edebiyattan sinemaya kadar türlü anlatıların ana konusu oldu. Savaş sonrası yükselişe geçen Bosna sineması da aslında “savaşın açtığı yaralar” üzerine bir ağıt niteliğinde.

Balkan sinemasında Milcho Manchevski’nin Yağmurdan Önce (Pred Dozdot, 1994), Savrseni Krug’un Kusursuz Çember (Savrseni krug, 1997), Danis Tanovic’in Tarafsız Bölge (No Man’s Land, 2001) ve Jasmila Zbanic’in Grbavica (Esma’nın Sırrı, 2006) gibi güçlü filmleri, Bosna Savaşı ve sonrasında yaşanan travmaya dair güçlü bir görsel bellek oluşturdu. Bosna’da yaşanan acıları adeta görsel açıdan ete kemiğe büründürdü. Yangından sonra güç koşullarda yaşamaya devam etmek zorunda kalarak, Bosna Savaşı’nın yükünü en fazla omuzlayan kadın ve çocuklar, bu filmlerin merkezindeydi. Son olarak 2008’de Boşnak yönetmen Aida Begic de Cannes’da Eleştirmenler Büyük Ödülü alan filmi Kar (Snijeg, 2008)’la Bosna sinemasında estetik açıdan yalın ama bir o kadar güçlü bir pencere açtı.

Begic’in ikinci uzun metraj filmi Çocuklar’da sinema dilinin daha da oturduğunu, minimal, yalın ve gerçekçilikle rüyalar gibi metafizik öğeler arasında dengeli ve güçlü bir üslup oluşturduğunu söylemek mümkün.

Savaş Gerçekten Bitti mi?

Kar filminde savaşta tüm erkeklerini kaybetmiş bir köyde reçel ve turşu yapıp satarak ayakta durmaya çalışan kadınların öyküsünü anlatan Begic, bu defa kentteki çocukların yaşam mücadelesine uzatıyor kamerasını. Öykünün başrollerinde ise ailesini savaşta kaybeden Rahime ve ona ailesinden kalan tek emanet; yetimhaneye gönderilmesini önlemek için var gücüyle çalıştığı erkek kardeşi Nedim var. Ve elbette Balkan sinemasının son dönem filmlerinin tüm gizli öznesi “Savaş”, filmin dekadrajında bir yerlerde. Kimi zaman anılarla kimi zaman da yılbaşı kutlamalarında ansızın hatırlatıyor kendisini. Bosna’da savaş gündelik hayatta farklı bir şekil alarak devam ediyor aslında. Ekonomik sıkıntıların arttığı, rüşvet ve mafyanın kol gezdiği kent yaşamında ailelerinin koruyuculuğundan mahrum yetim çocukları savaş kadar güç bir yaşam mücadelesi bekliyor Bosna’da.

Bir Direnme Biçimi Olarak “Örtü”

Rahime’nin, etrafındaki kimselerin bir türlü anlam veremediği ve kardeşinin yaşadıkları tüm sıkıntıların nedeni olarak suçladığı “örtüsü”, Kar filmindeki Alma’nın örtüsüyle benzeşerek, her iki karakterin güçlükleri göğüsleme ve olumsuzluklara direnme kararlılığının sembolü oluyor. Rahime’nin kardeşini affetmesi için gittiği Bakan Meliç’in uygunsuz teklifine karşı tepkisi, bu kararlılığın devlet görevlilerine karşı çıkacak kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Begic, örtülü ve güçlü kadın karakterleriyle, savaş sonrası Bosna’nın kimlik problemlerine de aslında Avrupa’nın ortasında uğradığı soykırımın “nedenini” hatırlatan bir çerçeve sunuyor.

Begic’in her iki filminin karakterlerinin örtüleri kadar güç aldıkları diğer husus da “çalışmak”. Kar filminin Alma’sı gibi kardeşinin bakımını üstlenen Rahime de inatla ve kimi zaman kardeşiyle ilgilenememeyi göze alarak durdurak bilmeden çalışıyor. Rahime’nin ağzından dökülen sözler aslında nedeni en iyi şekilde özetliyor: “Çalışmak özgürleştirir”.

Gerçeklik ve Metafizik Arasında

Begic, Kar’dan farklı olarak savaşa dair belgesel görüntüleri de kattığı filminde, karakterleri adım adım yakın plân takip eden kamerasıyla gerçekçi bir anlatım dili oluşturuyor. Yine savaş sonrasında şekillenen ve sinema tarihine damgasını vuran İtalyan Yeni Gerçekçi sinemasına benzerlikler taşıyan Begic sinemasının özgün yönüyse, gerçekçilik ile metafizik dünya arasında ustalıklı geçişlere sahip olması. Begic’in filmlerinde “rüyalar”, baş karakterlerin endişelerine olduğu kadar örtülerine verdikleri öneme de ışık tutuyor. Her iki karakterin rüyalarında peşinden koştukları “kendilikleri”, örtülü bir kadının yüzündeki aynaya yansıyor.

Aida Begic, Bosna’da post-travmanının getirdiği yabancılaşma ve ahlâki çöküntüye işaret ettiği filmlerinin finalinde, tüm olumsuzluklara rağmen “umutun” ve dayanışmanın altını çiziyor. Yönetmenin TRT ile Semih Kaplanoğlu’nun katkılarıyla çektiği Çocuklar filmi, kendine has sinema diliyle Bosna sinemasının yükselişini müjdeliyor.

 

YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..