Hayal Perdesinin Gözünden
Türk Sineması Araştırmaları
25.07.2014 X-Men: Geçmiş Günler Gelecek Ne İçinde Geçmişin Ne de Büsbütün Dışında Enes Çiçek
2000 yılından bu yana çekilen yedi X-Men filminin sonuncusu X-Men: Geçmiş Günler Gelecek (X-Men: Days of Future Past) Mayıs ayında vizyona girdi. İlk iki filmin yönetmeni ve en beğenilen X-Men filmlerinden X-Men: First Class filminin yapımcısı Bryan Singer’ın da X-Men âlemine geri dönüşü bu filmle oldu. Olağan Şüpheliler’in (Usual Suspects, 1995) yönetmeni Bryan Singer’in X-Men filmlerine getirdiği -tabiri mazur görürseniz- gerçekçi tutum ile X-Men çizgi romanlarının hayranlarının takdirini toplamayı başarmış; bu kanaat, Singer’ın katkısının olmadığı X-Men filmlerinin görece düşük hasılatlarıyla iyice pekişmişti.
 
Gerçekten de Singer, X-Men: Geçmiş Günler Gelecek filmiyle, Avengers, Fantastik Dörtlü, Kaptan Amerika, Örümcek Adam vb. çizgi roman menşeli filmlerde fark edilen o temel sıkıntıyı ortadan kaldırmış görünüyor: Türün sadık hayranlarını memnun ve tatmin edecek kadar kompleks ve filmlerin çizgi roman arka planından tamamen habersiz, eğlencelik bir seyre gelmiş kitleleri de afallatmayacak kadar bağımsız bir film X-Men: Geçmiş Günler Gelecek. Yine de, diğer X-Men filmlerinin aksine, bu filmin daha çok hayranlara yönelik olduğunun da altını çizmek gerekiyor. Bu, açıkcası on dört senelik inişli çıkışlı X-Men serüveninde çoğu zaman blockbuster olmak gayesi ile kitleler uğruna feda edilen sadık hayranların çoktan hak ettiği bir selam duruş.
 
X-Men: Geçmiş Günler Gelecek aynı anda hem geçmişte hem gelecekte geçiyor. Bunun izleyici için ilgi çekici taraflarından biri de yaşlı ve genç X-Men’i bir arada seyretme imkânı: Aynı filmde Prof. Xavier olarak hem Patrick Stewart’ı hem James McAvoy’u, Magneto olarak hem Ian Mckellen’ı hem de Michael Fassbender’ı görmek kolay rastlanır bir durum değil. Bu da, yukarıda bahsettiğimiz selam duruşun bir parçası muhtemelen.
 
X-Men: Geçmiş Günler Gelecek, X-Men: First Class’ın (2011) devamı görülse de, onun kadar -yine tabirimi mazur görürseniz- derinlikli bir film olmadığı da bariz. First Class’ta, X-Men’in ortaya çıkış serüveni anlatılmıştı; Geçmiş Günler Gelecek’te ise X-Men’in var olma savaşı X-Men’e yakışacak fantastik bir hikâyeyle dillendiriliyor: Film, kıyamet sonrası karanlığında bir dünyada başlıyor. Mutantları yok etmek için onlara benzer ve yenilmez robotlar (Sentinel) inşa eden insanlığın bu girişimi sentinellerin yok etme eylemini mutant geni taşıyan veya taşıma ihtimali olan herkese yöneltmesi ile büyük ölçüde geri tepiyor; geriye kalan bir avuç X-Men’in yine insanlığı ve tabii kendilerini kurtarabilecek tek umut olduğunu görüyoruz. Bunun için ise yapılması gereken en mantıklı iş, tabii ki geçmişe dönüp olayları başlamadan bitirmek. En azından X-Men’e göre. Çünkü herkesin bildiği gibi geçmiş tek boyutludur, bir olay birçok etkenin tetiklemesiyle meydana gelmez, doğrudan ve net öncülü olan yine tek bir olayın takipçisidir. Öndeki engellenirse sonraki felaketin de rahatlıkla önüne geçilebilir. En azından X-Men’in yaşadığı dünyada. Böylelikle, fikirleri de kafası kadar parlak Prof. Xavier ve yetmiş yaşında bile asiliği üzerinden atamayacak kadar genç ruhlu Magneto, bu yolculuğa dayanabilecek ve yaşlanmayan tek mutant Wolverine’ni -daha doğrusu Wolverine’in bilincini- tüm olayları başlatan o meşum olayın birkaç gün öncesine, 60’ların sonu 70’lerin başında bir tarihe geri gönderiyorlar. Son kalan mutantlar bedenini muhafaza etmek için canla başla savaşırken Wolverine’in yapması gereken tek şey, en iyi dostu tarafından vurularak kötürüm kaldığı için büyük bunalım geçiren Prof. Xavier’i yeniden hayata bağlanmaya ve kendisine yardım etmeye ikna etmek, ardından Pentagon’un otuz kat aşağısında hapsedilmiş Magneto’yu bir şekilde kurtarıp kendisine inandırmak ve nihayetinde bu ikilinin tüm anlaşmazlıklarını bir yana koyup ikisi tarafından da ihanete uğradığını düşünen Mystique’i engellemelerini sağlamak. Yani X-Men dünyasında her mutantın öğle ile ikindi arasında yapabileceği kadar kısa ve kolay işler. Bu sebeple, izleyici olarak Wolverine’e güvenimiz tam, onun bütün bu işleri bir şekilde halledeceğinin inancı ve rahatlığıyla izliyoruz filmi. Puanlar sonuçtan değil, gidiş yolundan verilecek.
 
Mutantların Olağan İşleri
Wolverine’in geçmişteki ve gelecekteki karakterler arasında denge sağlayıcı ve irtibat kurucu bir unsur olarak kullanılması şaşırtıcı değil. Bunun sebebini de Wolverine’in fiziksel “sağlamlığı” kadar, belki daha çok, “aklı başında” -yine tabirimi mazur görün lütfen- bir mutant olmasına bağlamak gerekiyor. Gerçekten de Wolverine -eğer içinde olduğu film kendisi için çekilmemişse- bir filmi çekip çevirmeyi, tüm çarpıcı özelliklerine rağmen göze batmadan günü kurtarmayı başarıyor. Bu da onu bütün karakterlerinin trajediye, dramaya ve cafcaflı eylemlere düşkün olduğu X-Men dünyasında en sevilebilir (ya da en tahammül edilebilir) mutant kılıyor. Seyircinin gözünde Wolverine’in aksi tavırları ve asık suratlılığı da anlaşılabilir ve mazur görülebilir. Kim Prof. Xavier ve Magneto ile aynı ortamlarda olup sabrını yitirmez?
 
Prof. Xavier ve sabır yitirmek demişken, özellikle James McAvoy’un oynadığı genç Xavier’in karakter gelişimi açısından inandırıcılıktan uzak olduğunu belirtmek gerek. Nihai iyi, nihai doğru, nihai mükemmel olarak lanse edilegelen Prof. Xavier zaten sinir bozucu olma potansiyeli fazla bir figür. Herkesin zihninden geçenleri okuyabilip onlara istediğini yaptırma yeteneğine sahip birinin sinir bozucu olmasına şaşırmamalı belki de. Yine de, genç Xavier’in film boyunca kendisini gösteren yarı-tanrı kompleksini ahlâki değer ve yargılarla örtmesi ve bunlarla karakterlerin üzerinde vicdani baskı kurması, sapkınları doğru yola çevirme gayreti gibi gösterilmek istense de Magneto’nun da Mystique’in de ona karşı tahammülsüz tavırlarını anlaşılır hale getiriyor.
 
Muhteşem kaybedenlerin en muhteşemi Magneto ise, izleyiciye yine gidiş yolunun sonuç kadar, hatta belki daha önemli olduğunu gösteren bir karakter. Nazi toplama kampında işkenceyle geçen çocukluğundan güçlerini keşfetmesine kadar çalkantılar, acılar ve ihanetlerle dolu geçmişi, tüm yanlışlarına rağmen izleyicinin Magneto ile bağ kurmasına ve başkası işlese affedilmeyecek hatalarına göz yummasına sebep oluyor. Azınlık olduğu hissiyle ve her an kendisini yok edecek bir düşmana karşı tetikte olma güdüsüyle hayatını yönlendiren Magneto, devamlı kendini ve kendinden olanı koruma dürtüsüyle hareket ediyor. Yok edilme korkusuyla başa çıkmanın en kesin ve kestirme çözümü olarak tehdit unsuru gördüğü şeyleri temelden yok etmeyi görüyor, mesela. Korku ve nefretle yönetilen Magneto’nun bu tavrı, onu devamlı yanlış muhakemelere ve yanlış kararlara, çoğu zaman da sevdiklerinden ayrı düşmeye sürüklüyor. Yanlış kararlar ve sevdiklerinden ayrı düşmek derken, mutantların kurtuluşu için, koskoca bir stadyumu yerinden söküp Beyaz Saray’ın etrafına koyarak Amerika Başkanı’nı tüm dünyanın gözü önünde yok etmeye çalışmak yahut sevdiği kadını öldürmesi gerektiğini düşünmek kadar hastalıklı kararlardan bahsediyoruz. Seyirci çoğu zaman Magneto’nun bu saçma sonuçlara nereden vardığını anlamakta güçlük çekiyor. Bu bakımdan, bilinçli mi değil mi bilinmez ama, Magneto’nun temsil ettiği ırkın güç sahiplerinin ruh halinin ve politikalarının çok yerinde bir portrelemesi olduğunu söyleyebiliriz.
 
Filmin bir diğer ana karakteri Mystique’in ise yine iki güçlü figür arasında kaldığını görüyoruz. Hem Xavier’den hem de Magneto’dan ayrı düşmüş Mystique, mutantları insanların elinden kurtarabilmek için elinden geleni yapıyor. Fakat, onun iyi niyetli tavırlarıyla Magneto’nun onu önleme çabaları yeni kötümüz Dr. Trask’ın sentinelleri icadına ve nihayetinde mutantların soyunun tükenmesine sebep oluyor. Mystique’i -her ne kadar filmde bunun için suçlanmasa da- çöküşe sebep olan bir Havva olarak görmek mümkün. Filmin başarısız baba-tanrı figürü Xavier da önceki X-Men filmlerindeki olayların aksine doğru olduğuna inandığı eylemi Mystique’in zihnini ele geçirerek zorla yaptırmaktansa, tüm sıkıntılara karşın ona durumu açıklayıp kararı onun iradesine bırakarak en sonunda kendini aşabiliyor. Mystique’in -seyircinin de ondan beklediği üzere- son anda merhameti ve affetmeyi seçerek hem insanlar hem de mutantlar için yeni ve daha iyi –umarız!- bir geleceği başlatmasıyla X-Men: Geçmiş Günler Gelecek olmayı vaad ettiği her şeyi fazlasıyla olarak bitiyor.
YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..