Hayal Perdesinin Gözünden
Türk Sineması Araştırmaları
06.03.2014 Meydan Meydan’ın Anlattıkları Aybala Hilâl Yüksel

Mısır’da 2011 yılında başlayan ve hali hazırda devam eden devrim, ülkenin iç dinamiklerini ortaya koyduğu gibi değişen dünya düzenine dair de ciddi veriler içeriyor. Ülkenin genç kuşağının sosyal medya üzerinden organize olarak öncülüğünü üstlendiği halk hareketinin kısa süre içinde kazandığı güç tüm dünyaya olduğu gibi hareketi başlatanlara da sürpriz olmuştu. Herkesin elindeki dijital kameralarla görüntü kaydetmesi, bunları internet aracılığı ile dünyaya dağıtması kitleleri “meydan”a çağırırken; aynı zamanda “belge”nin artık belirli otoriteler tarafından üretilmediği ve “tarih”in yaşayanlar tarafından yazıldığı yeni bir dönemi haber veriyordu. Bu sene Oscar için yarışan ABD-Mısır ortak yapımı Meydan (Al Midan) isimli belgesel her bir ferdin kendi hikâyesinin başrolünde oynadığı pek çok görüntünün birleşiminden oluşuyor.

Mısır’da yaşananları kısaca hatırlamak gerekirse, olayların 2011 Ocak’ında Tahrir Meydanı merkezli Hüsnü Mübarek karşıtı gösterilerle başladığı herkesçe biliniyor. Tüm dünyanın merak, heyecan ve yükselen devlet şiddeti karşısında dehşet ile takip ettiği bu süreç 30 yıllık Mübarek iktidarının 18 günde devrilmesi ile sonuçlandı. Mısır Ordusu ülke idaresini devraldı ve demokrasi devreye girene kadar halkın taleplerine uygun hareket edeceklerini vaat etti. Fakat ordunun demokrasiye geçişe hizmet etmek yerine, ülke üzerinde hâkimiyetini kuvvetlendirecek adımlar atması halkın endişelerini arttırdı. Karşı çıkılan rejimin Hüsnü Mübarek’in zatından ibaret olmadığını kısa sürede idrak eden halk bu sefer orduya karşı gösteriler için meydanlara çıktı. Yaklaşık bir buçuk yıl süren ordu idaresinden sonra 2012 yılında ülkede başkanlık seçimleri yapıldı. Mısır’ın seçimle görev başına gelen ilk devlet başkanı Muhammed Mursi ise yaklaşık bir yıl bir aylık görev süresinden sonra Temmuz 2013’te gerçekleşen askeri darbe ile yönetimden indirildi. 2014 Ocak ayında darbe hükümetince yapılan anayasa referandumu ise %98 oy oranıyla kabul edildi. Ancak referandumu Mursi destekçilerinin, Müslüman Kardeşler Cemaati’nin boykot ettiğini ve seçmenlerin yalnızca %38’inin sandığa gittiğini de eklemek gerek.

Meydan belgeseli tarih düşmek gayesine uygun olarak olayları farklı kesimlerden birkaç kahramanın gözünden ve kronolojik bir anlatımla ele alıyor. Sürecin başından sonuna kadar “Meydan”da kalarak, protestocuların sesine kulak veriyor. Filmde, gösterilerin başladığı zamandan Mursi’nin devrilmesine kadar geçen iki buçuk yıl anlatılıyor. Mısır’ın idaresinde yaşanan tüm bu değişiklikler devrimin farklı ayakları olarak okunuyor. Olaylar, filmdeki kahramanlar arasında en çok özdeşleşilen Ahmed’in dile getirdiği “Mübarek’i devirdik, orduyu devirdik, Mursi’yi devirdik, sıradakini bekliyoruz” görüşüne uygun olarak kurgulanıyor. Yaşananlar Mısır halkının “Mübarek’in gitmesi” dışında hiçbir ortak hedef için tam anlamıyla birleşemediğini gözler önüne seriyor. “Meydan”ın ilk baştaki çeşitlilik ve renge hiçbir zaman kavuşmadığı, bu yüzden de 2011 başındaki kuvvetini bulamadığı açıkça görünüyor. Ülkenin seküler kanadına mensup göstericiler veya ülkedeki Hıristiyan cemaatinin en büyük itirazı yapılan devrimi Müslüman Kardeşlerin kendilerine mal etmeleri… Mısır’ın İran olmasını istemediklerini, savaşlarının bir İslam Devleti için olmadığını her fırsatta dile getiriyorlar. Filmde Magdy karakteri ile temsil bulan Müslüman Kardeşler ise demokrasi talebi ile Meydan’a çıktıktan sonra, seçilmiş bir lidere bir şans verilmesi görüşünü savunuyor. En nihayetinde, iktidara geçen her kim olursa olsun kısa bir süre içinde eski rejimin kurumları ile entegre olması ve gücünü mutlaklaştırma eğilimi göstermesi iktidarın doğasına dair değişmez kuralı bir kez daha kanıtlıyor. Aynı şekilde devrimcilere gücünü verenin de devrim ateşini her daim canlı tutmak ve her geleni devirebilecek kudreti taşımak olduğu ortaya çıkıyor. Kısacası birliğin -ki Mısırlılar “vahdet” der- olmadığı her yerde mücadelenin bir iktidar savaşına, güçlü olma kavgasına dönüşmesi kaçınılmaz görünüyor. Her durumda ise mağdur elbette ki Mısır halkı oluyor.

Meydan’ın aslında bir belgesel film olarak pek çok noksanı ve fazlalığı bulunuyor, farklı karakterlerin hayatına girme girişimi sebebiyle olaylar oldukça dağınık bir kurgu ile anlatılıyor. Bu sebeple film hakkında basında yer alan methiyeleri okuduktan sonra izleyen dikkatli bir seyirciye teknik anlamda ufak bir hayal kırıklığı yaratabilir. Ancak ülkemizde filme gösterilen yoğun alakanın biçimden çok içerik ile alakalı olduğunu anlamak zor değil. Bilindiği gibi Mübarek’in devrilmesinden sonra Mısır’da yaşananlar ve kurulan yeni oluşumlar, ülkemizde farklı gruplarca kendi ideolojisi ile paralellik gösterdiği oranda taraftar topladı. Meydan hakkında yazılıp çizilenlere bakılırsa kültür-sanat camiamız için filmin bir meydanda geçmesi ve orada hükümet karşıtı protestoların yapılması, Tahrir Meydanı ile Taksim Meydanı arasında benzerlik kurmak için yeterli görünüyor. Ülkelerin farklı dinamikleri ve geçmişlerini hiçe sayarak Gezi Parkı çevresinde yaşananları, Mısır Devrimi ile aynı kefeye koymak ise en hafif tabirle yüksek dozda romantizm içeriyor.

 

YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..