Hayal Perdesinin Gözünden
Türk Sineması Araştırmaları
23.07.2011 Yağmuru Bile Kapitalizmin Yağmursuz Bıraktıkları Ebru Afat

Bu dünyada her şey satılık mıdır? İnsanların kendi yiyeceklerini kendilerinin yetiştirebildiği zamanlar çok uzak geçmişte kaldıysa da, hayatın kaynağı olan su nasıl ticari bir meta haline gelebilir? Yahut şöyle soralım: Su sistemleri kurulum ve işletimi gibi, devletin temel görevleri arasında bulunan ve halka mümkün olan en düşük ücretle sunulması gereken bir alt-yapı hizmeti, yegâne hedefi kâr etmek olan özel sektöre devredilebilir mi? Günlük geliri iki doları bile zor bulan insanlar, şehirlerinin su sistemi özelleştirildiğinde yapılan zamlarla ateş pahası haline gelen su yerine kola içip meyve suyuyla mı temizlenirler? Neo-liberal ekonomi politikalarının yeryüzünün dört bir yanına nüfuz ettiği, küreselleşme madalyonunun iletişim teknolojisini geliştirip yaygınlaştıran aydınlık yüzünün yanı başındaki emek sömürüsünü derinleştirip kolaylaştıran karanlık yüzünün pek de görülmek istenmediği bir dünyada bu sorular, kapitalizmin ruhunu içselleştirenlere fazla anlam ifade etmeyebilir. Lakin yanıtlarının karşılık geldiği yakıcı gerçekliğin günlük yaşamlarının bir parçası olduğu insanlar, hayatta kalabilmek için bu soruları her daim sormaya devam ediyorlar.

 

1492’de başlayan İspanyol işgallerinin yer altı ve yerüstü kaynaklarını talan ettiği Latin Amerika coğrafyasının küçük ve fakir ülkesi Bolivya’nın fakir halkının suyun özelleştirilmesine karşı mücadelesini anlatan Yağmuru Bile (Tambien la lluvia, 2010), tam da böylesi soruları beyaz perdeyle buluşturan bir yapım. Bolivya’nın Cochabamba şehrinin çoğunluğu yerli kökenli sakinleri, yerel su şirketinin uluslararası bir konsorsiyuma satılması nedeniyle su ücretlerinin aşırı yükselmesi üzerine Nisan 2000’de sokaklara dökülmüş ve güvenlik güçlerinin müdahalesiyle kaosa dönüşen protestolar sonunda federal hükümet, International Waters ortaklığı ile imzaladığı özelleştirme anlaşmasını iptal etmek zorunda kalmıştı. İspanyol yönetmen Iciar Bollain de Yağmuru Bile filmi üzerinden, Bolivyalıların suyuna göz diken küresel kapitalizmin son model aktörü çok uluslu şirketlerin kâr hırsı ile Orta ve Güney Amerika’nın Kristof Kolomb’un öncülüğünde İspanya Krallığı’nın sömürgesi haline getirilişinin zalimliği ve tamahkârlığı arasında paralellik kurmaya çalışıyor.  

 

İspanyolların yeni kıtayı keşif ve fetih tarihini eleştirel perspektiften anlatan bir film çekmek için Madrid’den Cochabamba’ya gelen bir ekibin çalışmalarının, suyun özelleştirmesi karşıtı protestoların patlak vermesiyle içine girdiği çıkmaz olarak özetlenebilir Yağmuru Bile’nin konusu. Hispaniola (bugünkü Haiti ve Dominik) Adası’nda yerlilere yapılan eziyetleri eleştiren ilk kişi olan Papaz Antonio de Montesinos ile onun yolundan giderek yerlilerin haklarını savunmak için kitap yazan (1), yerli şefi Hatuey’in 1511’de Küba Adası’nda yakılarak idam edilmesine tanıklık eden Papaz Bartolomeo de las Casas’ın gözünden fethi anlatan bir film olacaktır bu. Ancak işler planlandığı gibi gitmez. İspanyolların 500 yıl önce Amerika’yı ele geçirmelerinin öyküsü ile 21. yüzyılın başında yine aynı coğrafyada çok uluslu şirketlerin suyu ele geçirme girişimine Ya Basta! (Artık Yeter) diyenlerin öyküsü iç içe geçer. Bollain,  film içinde film tekniğiyle olay akışını dağıtmadan bağlamak ve protesto sahnelerinde dozunda arşiv görüntüleri kullanarak politik mesajın güçlü şekilde verilmesini sağlamakla kalmıyor. Dramatik yapının zengin alt metni içinde silikleşmeyen ustalıklı karakterleri, söz konusu tekniğin içine fazla taşırmadan oturtmayı da biliyor. Şüphesiz bunda filmin senaryosundaki imzanın Paul Laverty’ye ait olmasının etkisi çok büyüktür. Fakat Ken Loach’un en önemli filmlerinin şaşmaz senaristi Laverty’nin sanatını bir kez daha konuşturduğu Yağmuru Bile’nin ustalıklı senaryosunun, Bollain’in elinde aksamadan görüntüye aktarıldığı da ortadadır.  

 

Çatışan ve Dönüşen Karakterler

Yağmuru Bile’nin en vurucu özelliğinin, çizilen güçlü ve gerçekçi karakterlerinin yaşadıkları çelişkiler ve geçirdikleri dönüşüm olduğunu söylemek pek de abartılı değildir zannımızca. Meksikalı yıldız Gael Garcia Bernal’in iyi oturduğu hırslı ve idealist yönetmen Sebastian ile son yıllarda yer aldığı önemli yapımlardaki başarılı performansıyla göz dolduran İspanyol aktör Luis Tosar’ın canlandırdığı paragöz ve pragmatik yapımcı Costa karakterlerinin film boyunca sürekli dalgalanan halet-i ruhiyeleri, izleyiciyi hem şaşırtmakta hem de düşündürmektedir çünkü. Sebastian ile Costa’nın başlangıçta verdikleri izlenim tipik diyebileceğimiz bir karşıtlık sergilese de, film ilerledikçe Costa’nın yaşadıkları sonucu geçirdiği dönüşüm ve kritik bir anda aldığı kararın niteliği, kalıpların ve beklentilerin dışında bir noktaya yöneltir filmin odağındaki adamı. Sebastian’ın çekmeye çalıştığı filmde Şef Hatuey’i canlandıran ve protestoların da başını çeken Bolivyalı yerli Daniel karakterinin yolu tam da burada Costa ile kesişir. Daniel ile Costa’nın birbirlerini dönüştürmesidir aslında tanık olunan. Figüran ve malzeme maliyetleri çok düşük olduğu için Bolivya’da film çekmekten başlangıçta büyük mutluluk duyan Costa’nın, filmin aksamaması için protestoları bir süre ertelemesini istediği inatçı ve inançlı Daniel ile arasındaki zoraki bağlantı, kısa sürede iki adamı da derinden etkileyecek bir biçim alır. Ulaştıkları son aşamada paradan başka bir şey düşünmeyen beyaz burjuva Costa da, Şef Hatuey’in 500 yıl önce yaşadıklarını zihnine kazıyan ve hiçbir beyaza güvenmeyen yerli işçi Daniel da farklı bir yerde duracaklardır.

 

Oyunculuktan gelen bir yönetmen olan ve Ken Loach’un İspanya İç Savaşı’nı anlattığı Ülke ve Özgürlük (Land and Freedom, 1995) filminde de rol alan Iciar Bollain, kadına yönelik aile içi şiddetin yıkıcılığını ele aldığı Gözlerimi de Al (Te doy mis ojos, 2003) ile dünya çapında tanınırlık yakalamıştı. Bu tanınırlılığını iyi değerlendiren Bollain, toplumsal meseleleri karakter odaklı çözümlemeler eşliğinde aktarma yönetimini bir kez daha hayata geçirme imkânını bulduğu Yağmuru Bile ile yine uluslararası çapta bir eserle izleyici karşısına çıktı. Oyunculuk kökeninin Bollain’in oyuncu yönetimi ve karakter derinleştirmesine oldukça yardımcı olduğu açıkça görülüyor. Bu arada filmin içindeki filmde, Kolomb’u canlandıran alkolik aktör Anton’a hayat veren tecrübeli İspanyol oyuncu Kara Elejalde’nin filmin öne çıkan performanslarından birini sergilediğini belirtmeden geçmeyelim. Elejalde bu rolü ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında 2011 Goya Ödülü kazandı. Film içinde film tekniğinin, oyuncuların canlandırdıkları rollerle kurdukları yakınlık yahut özdeşim meselesini göstermeye imkân sunduğu sahneler, Yağmuru Bile’nin değindiği önemli hususlar arasında.

 

Papaz Antonio de Montesinos’un İspanyolların yerlilere reva gördükleri zulümleri durdurmak için sarf ettiği sözler, Yağmuru Bile içinde birkaç defa tekrar edilir. Yerlileri kastederek şöyle sorar Papaz Montesinos: “Onların da bizim gibi aklı ve ruhu yok mu? Onları da kendimizi sevdiğimiz gibi sevmek zorunda değil miyiz?” 500 yıl sonra insanlık bu sorunun cevabının herkes için herkese karşı koşulsuz bir evet olması gerektiğini dile getirse de uygulamaya baktığımızda pek de iç açıcı bir tablo çıkmıyor karşımıza. Yine de biz insana dair umutlarımızı diri tutmaya çalışalım ve suya, Bolivya yerlilerinin diliyle söylersek yakuya, ücretsiz olamasa bile, en ucuz ve en kolay şekilde ulaşabilmenin herkes için temel bir hak olduğu kadar, kapitalizmin üretim-tüketim sarmalının dişlisi haline getirdiği doğayı korumanın herkesin temel bir görevi olduğunu da unutmayalım.

 

(1) Bartoloméo de las Casas, Yerlilerin Gözyaşları: Yerlilerin Yok Edilişinin Kısa Tarihi, Çeviren: Oktay Etiman, İstanbul: İmge Yayınevi, 2009

YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..