Hayal Perdesinin Gözünden
Türk Sineması Araştırmaları
28.10.2011 Behzat Ç.: Seni Kalbime Gömdüm Seyirlik ve Derinliksiz Bir Ankara Polisiyesi Ebru Afat

Türk televizyon tarihinde, işlediği konuların politik bağlantısı, karakterlerinin davranışsal ve söylemsel sıra dışılıkları ve estetiksel açıdan güçlü görselliği ile farklı ve çok tartışmalı bir yerde duran Behzat Ç.: Bir Ankara Polisiyesi dizisinin sinema uyarlaması Behzat Ç.: Seni Kalbime Gömdüm (2011) izleyicilerle buluştu. Başkent Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği Başkomiseri Behzat Ç. ve ekibinin ekran maceraları, 2010-2011 sezonuna sessiz sedasız başlamış, ancak kısa sürede bir fenomene dönüşmüştü. Emrah Serbes’in Behzat Ç.: Her Temas Bir İz Bırakır (2006) ve Behzat Ç.: Son Hafriyat (2008) romanlarının arıza çıkarma potansiyelleri yüksek cinayet bürosu elemanlarının kişisel hayatları ve çözdükleri cinayetler, arka planına Türkiye’nin yaşadığı dönüşümü alarak beyaz cama yansırken, hepsi birbirine benzeyen karton tiplemelere alışık izleyicilere âdeta bir şok terapi yaşatmıştı.

 

Emrah Serbes’in romanlarındaki nitelemesiyle “hayata karşı işlenen suçlar uzmanı” olan, kızı Berna’yı kaybetmenin travmasıyla boğuşan, yaşamla ölüm arasındaki ince çizgi üzerinde gidip gelirken kayıtsızlığı bir savunma zırhı olarak kuşanan, mütemadiyen içen ve mütemadiyen küfreden Başkomiser Behzat, Türk izleyicilerin sallantılı duygu dünyasına dokunan bir anti-kahraman profili sergiliyordu. Suçluları yakalamak için şiddet uygulayıp kuralları çiğneyen, netameli meselelerde derin devletin engellemeleriyle karşılaştığında adaleti sağlamak için tehlikeye atılmaktan çekinmeyen ve bu haliyle Türk dizilerindeki çerçeveyi aşmayan, efendi polis karakterlerinin tam zıddı bir görüntü çizen Behzat Ç., tespih çekmesinden duruşuna, deri ceketinden konuşma biçimine kadar her şeyiyle kült bir figüre dönüştü. Genel yönetmen Serdar Akar ile yönetmen Doğan Ümit Karaca’nın Ankara’yı mekan olarak da çok iyi kullanan tempolu çekimleri, Ercan Mehmet Erdem’in sezon finalinde doruğa ulaşan akıcı ve entrikası yüksek olay örgüleri, Ankaralı rock grubu Pilli Bebek’in unutulmaz müzikleri ve tiyatro kökenli tecrübeli oyuncu Erdal Beşikçioğlu’nun Behzat Ç. karakterine kattığı karizma, dizinin başarısının temel unsurlarıydı.

 

Clint Eastwood’un 1970’lerde süper-star haline gelmesini sağlayan kural tanımayan Amerikan polisi Dirty Harry (1971)’nin suçluları yakalamak için şiddete başvurmayı mubah gören yaklaşımı ile yine Amerikalı yazar Charles Bukowski’nin roman ve hikâyelerinin kahramanı (aslında Bukowski’nin de kendisi) olan ayyaş, küfürbaz ve bohem Henry Chinaski’sinin merhamet ve hümanizminin Türk tipi okuması gibi görülebilir Başkomiser Behzat. Maçoluğunun arkasına gizlemeye çalıştığı çocuksuluğu, kızının öldüğü gerçeğinin ağırlığı altında ezildiğinde yaşadığı çıldırmaları, depresifliği, nihilizmin kıyılarına yaklaşan ama tam da öteye geçmeyen kötümserliği yanında her daim kendini hissettiren Anadolu insanı tavırları, Behzat Ç. üzerindeki Dirty Harry ve Henry Chinaski esintilerinin yerli bir kıvam kazanmasını sağlıyordu. Her iki romanda da Başkomiser’in tekinsiz dünyasını paylaşan çekirdek ekibi Harun, Hayalet ve Akbaba ile büronun diğer elemanları Cevdet, Selim ve Eda, dizide derinleştirilen ve tıpkı Behzat Ç. gibi tüm arızalarına rağmen benimsenen karakterler olarak öne çıkıyorlardı. Serdar Akar’ın yönettiği ve senaryosunu Son Hafriyat romanından bizzat Emrah Serbes’in uyarladığı Behzat Ç.: Seni Kalbime Gömdüm, maalesef dizideki özen ve incelikten epey uzak bir yapım. Bağımsız bir filmden ziyade uzun bir dizi bölümü havası uyandıran Behzat Ç.: Seni Kalbime Gömdüm, ana karakterler ve hikâyenin derinleşmemesi, filmi izleyecek herkesin ya diziyi takip etmiş ya da en azından romanı okumuş olmasını gerekli kılan boşluklar ve bağlantısızlıklar içermesi ve en önemlisi de olayın entrika ve gizemini hemen açığa çıkarıp kolayca çözülmesi gibi zaaflarıyla göze batıyor. Gemide (1998) ve Barda (2006) gibi dişe dokunur filmlere imza atmış Serdar Akar, dizide yukarılara taşıdığı çıtanın altında kalan bir çalışmaya imza atmış. Ankara’dan mekân olarak yeterince faydalanmayan, esaslı bir araba takip sahnesi içermeyen ve hepsinden öte dizide dozunda kalan mizah öğesine filmde aşırı abanılması yüzünden polisiye-komedi arası bir noktada salınan Behzat Ç.: Seni Kalbime Gömdüm, hayal kırıklığı yaratıyor.

 


Behzat Ç. Red Kit’e karşı

Cinayet büro ekipleri, “gömülü bir anne var” şeklindeki bir ihbar üzerine geldikleri Gençlik Parkı’nda tabutun içinde diri diri gömülmüş yaşlı bir kadın cesedi bulurlar. Olayı inceleyen Behzat Ç. ve arkadaşları, ihbarda bulunan ve kendini Red Kit olarak tanıtan genç adamın peşine düşerler. Kadının emekli bir polisin annesi olması ve benzeri cinayetlerin devamının gelmesi işin rengini değiştirir. 90’lı yıllarda polis tarafından gerçekleştirilen yargısız infazlardan biridir Red Kit’i harekete geçiren. Mesele derinleştikçe eski Türkiye’nin kalıntılarının devletteki uzantıları Behzat Ç. ve arkadaşlarının önüne taş koymaya başlarlar. Bu arada kızı Berna’nın ölümünün etkisiyle iyice dağılan Behzat Ç., zaman zaman gerçek hayat ve rüyanın iç içe geçtiği dünyasında ayakta kalmaya çabalamaktadır.

 

Yukarıdaki özetten de anlaşılabileceği üzere Behzat Ç.: Seni Kalbime Gömdüm, Türkiye’nin karanlık dönemlerinden bir kesite ayna tutmaya çalışan ve derin sularda seyreden bir film. Bu göndermesi nedeniyle takdiri de hak ediyor. Fakat kalkıştığı bu işi gayet yüzeysel bir tarzda yaparken, Red Kit ile arkadaşları Gorbaçov ve Pembo’nun yaşadıklarına değinirmiş gibi yapıp kelimenin tam anlamıyla havada bırakıyor. Hem Gorbaçov ile Pembo’nun hem de polislerin aralarındaki diyalogların mizahı karşısında izleyici “overdose” olurken, kimin neyi niçin yaptığı da silikleşiyor. Son Hafriyat’taki orijinal hikâyede yer almayan Amerika’da eğitim görmüş genç olay yeri inceleme amiri gibi bir karakterin eklenmesi filme güzel bir yapaylıktan başka bir şey katmıyor. Behzat Ç.’nin çekirdek ekibi Harun, Hayalet ve Akbaba üçlüsü, yaptıkları tuhaflıkların nedeni ortaya konulmasa da olay akışına bir şekilde dâhil oluyorlar. Cinayet Büro Amirliği’nin diğer elemanlarına ise ne yazık ki figüranlıktan başka bir rol düşmüyor. Savcı Esra ile Behzat Ç. arasındaki bağlantı, diziyi izlemeyenler için muamma kalan ayrıntılardan bir diğeri.

 

48. Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde Erdal Beşikçioğlu’na en iyi erkek oyuncu ödülü kazandıran performansı her zamanki gibi üst düzeyde. Diğer Behzat Ç. takımı da elinden geleni ardına koymuyor. Romanın önemli karakterlerinden Kendini Ahmet Sanan Süleyman’da Hakan Boyav ve Red Kit’te Tardu Flordun da gayet iyi bir oyunculuk sergiliyorlar. Bütün saydığımız negatif yönlerine rağmen Behzat Ç.: Seni Kalbime Gömdüm, ortalama izleyici için seyirlik bir yapım. Sıkmıyor, güldürüyor, altını dolduramasa da çeşitli göndermelerde bulunuyor. Umarız Serdar Akar, her yaz bir tane çekmeyi planladığını açıkladığı Behzat Ç.nin sonraki filmlerinde elindeki zengin olanakları daha iyi kullanır.

 

YORUM YAZ:
Ad Soyad:
Yorumunuz:
Kalan: (Sadece 600 karekter olabilir)
ARKADAŞINA GÖNDER:
Ad Soyad:
Email Adresiniz:
Arkadaş(lar)ınızın Email Adresi:

birden fazla email adresi yazacaksanız boşluk ile ayırmalısınız.
NOTUNUZ:
Bilim ve Sanat VakfıKüre YayınlarıKlasik Yayınlarıİstanbul Şehir Üniversitesi
Hayal Perdesi © 2010 - hayalperdesi@hayalperdesi.net Yayımlanan malzemenin bütün hakları Hayal Perdesi’ne aittir. Kaynak göstererek alıntılanabilir. Yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir..